14 Nisan 2021 01:00

40 yıllık kahvenin hatırı 1500 liraya sığmaz

Eskişehir’de hem üniversite öğrencisi olup hem de geçimini sağlamaya çalışan arkadaşlarımız ile pandeminin nasıl yönetildiğini, ne gibi zorluklar ile karşılaştıklarını ve yasakları konuştuk.

Fotoğraf: Pngtree

Paylaş

Ulaş UÇAN

Eskişehir

 

Son kabine toplantısında açıklanan kararlardan bu yana, yaklaşık bir hafta geçti. Hem işçi hem de öğrencileri etkileyen bu kararlar, insanları bir belirsizliğe sürükledi. Bu kötü gidişatın etkilediği bir diğer konu da yasaklarla kapanan kafeler ve çalışanlarının durumu oldu. Eskişehir’de hem üniversite öğrencisi olup hem de geçimini sağlamaya çalışan arkadaşlarımız ile hem bu sürecin nasıl yönetildiğini hem de ne gibi zorluklar ile karşılaştıklarını konuştuk.

HERKESE EŞİT UYGULANMAYAN YASAKLAR

Konuşmamıza ilk olarak Eskişehir’de üniversite öğrencisi olan aynı zamanda da geçimini sağlayabilmek için kafede çalışan bir arkadaşımız ile başlıyoruz. Hükumetin, pandemi kısıtlamalarına dair olan tartışmaları hakkındaki yorumu şu şekilde oluyor: “Açıkçası bu dönemdeki kısıtlamaların çok da planlı yapıldığını düşünmüyorum. Örneğin son açılışta yani yasakların kaldırılmasının üstünden bir aylık bir süreç geçti ve şimdi ramazan döneminde tekrar kafeler kapanıyor. Böyle olunca da insanlar yatırım yapamıyorlar ya da hayatlarını belli bir düzene sokmak için adımlar atamıyorlar. Bir ay sonrasında gelen bu tekrar kapanış kararının, insanların planlarını, programlarını bozduğunu düşünüyorum. Ben de öğrenciyim. Bu bir ay için kendi memleketimden geldim, burada masraf yaptım. Bu durum herkes gibi bana da olumsuz yansıdı. Biz bu işi öğrencilik dönemimizde yapıyoruz, bir de bu işten hayatını idame ettiren, geçim kaynağını bu şekilde oluşturan insanlar var. Onların da plan ve program yapması açısından bu şekilde yönetilen kararların ne kadar mantıklı olduğunu bilemiyorum” diyerek yasakların plansızlığını doğru bulmadığını dile getiriyor. Daha sonra yasakların herkese eşit bir şekilde uygulanmadığını düşünen arkadaşımız başlıyor söze: “Bence bu konuda biraz keyfilik söz konusu. İstediklerine uyguluyor, istemediklerine ise uygulamıyorlar ya da herkese gerekli dikkat ve özen gösterilmiyor bu konuda diyelim. Mesela çok sayıda insan, çok kalabalık ortamlarda bir araya gelebilirken bazı durumlarda, hani işte sırf motosikletteki iki kişiye arka arkaya diye ceza yazabiliyorlar. Ben bu yasakların herkese eşit şekilde uygulandığını düşünmüyorum. Tüm bunlarla beraber yasakların gelmesindeki temel amaç tabii ki toplum sağlığını korumaktır ama yasaklar bittikten sonra uygulanan tedbirlerin ne kadar doğru olduğuna bakmak lazım” diyerek ekliyor.

BİR YANDA YASAKLAR VARKEN DİĞER YANDA MİTİNGLER YAPILIYOR

Arkadaşımız “Yasaklar var örneğin ama bir taraftan mitingler yapılıyor, bunu doğru bulmuyorum. Amacımız gerçekten toplum sağlığını korumak ise gerçekten doğru, planlı, düzenli şekilde tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. Yapılan uygulamalar daha çok günü kurtarmaya yönelik yapılıyor. Bunun da artısından çok eksisinin olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu yasakların toplum sağlığını korumak açısından çok doğru uygulandığını düşünmüyorum” diyerek sözlerine son veriyor. Yasaklar sebebiyle işlerini kaybeden insanlardan konuşmaya başlıyoruz. Yasaklardan kaynaklı çok fazla insanın işini kaybettiğini söylüyor ve devam ediyor: “İnsanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için bir yerden, bir şekilde kazanç elde etmeleri gerekiyor. Örneğin biz kafe çalışanları olarak kafeler kapandığında destek alamadığımız zaman hayatımızı idame ettirmekte çok zorlanıyoruz. Bir önceki kapanmada biz destek alamadık, çünkü belli bir kriteri vardı. Çok zorlandık. Dediğim gibi biz öğrenciyiz, öğrenimimizi devam ettirmek adına geçici olarak yapıyoruz bu işi ama bunu meslek haline getirmiş insanlar için çok daha zor olduğunu düşünüyorum ve insanların bu dönemde ekonomik olarak çok çok zorlandığını görüyorum. Ayrıca verilen desteklerin de yetersiz olduğunu düşünüyorum. Çevrem açısından da benzer bir durum söz konusu. İşini kaybeden insanlar olsun, ekonomik geliri düşen, bozulan insanlar olsun; herkes şu anda genel olarak bu durumdan şikayetçi. İnsanlar memnun değil, insanlar mutlu değil, çevremdeki hiç kimse bugününü, yarınını hesap etmeden yaşayabilecek durumda değil. Temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına herkes bir şeyler yapıyor. Ekstrası zaten yok... O yüzden ben kimsenin bu durumdan memnun olduğunu zaten düşünmüyorum.”

Sözlerine ramazan ayındaki kapanma ve yasaklar hakkında ne düşündüğünü ve bu süreç boyunca ne yapacağını anlatarak devam ediyor: “Ben de bir kafe çalışanı olarak, mekanlar ramazanda kapandığında memleketime dönmek zorundayım. Eskişehir’de okuyorum, burada kirada olan bir evim var ve kirasını ödemek zorundayım. Yani gitsem de kirasını ödemeye devam edeceğim, o yüzden Eskişehir’de bulunduğum sürede çalışmak benim için çok önemli. Burada arkadaşlarımla ya da okuluma daha yakın bir konumda zaman geçirmek istiyorum fakat kapanmadan dolayı benim burada devam etmem mümkün değil. Çünkü geçimimi sağlayamıyorum. O yüzden memleketime dönmek zorundayım, bunun da bana olumsuz yanları oluyor. Kapanmalar bizi olumsuz etkiliyor. Tedbirlerin daha planlı ve daha düzenli uygulanarak artık normal yaşama bir şekilde geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca 1500 liralık nakdi yardımın olacağını düşünmüyorum. Bence yapılması gerekiyor yani öncelikle bunu söyleyeyim. Hani yaparlar mı yapmazlar mı bu konuda bir fikrim yok. Yapılması gerekiyor, biz öğrenciler için, örneğin benim için; 1500 lira nakdi yardım normal şartlarda geçimimi sağlayabilmem için yeterli olabilir fakat bu parayla ev geçindirecek, ailesine bakacak, 4-5 çocuklu bir ailenin 1500 lira ile geçinmesi çok zor, Türkiye’de asgari ücret 2800 lira. Onun bile yeterli olduğu çok tartışmalı bir konuyken 1500 lira ile insanların asla kendilerine, ailelerine yeterli şekilde bakabileceklerini düşünmüyorum.”

BELİRSİZLİKLER HAYATIMIZI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Belirsizliklerin hayatını olumsuz etkilediğini söylüyor ve devam ediyor: “Bu sektörde çalışan biri olarak belirsizlikler benim için çok büyük önem taşıyor. Ben memleketimden, okuduğum şehir olan Eskişehir’e gelip gittiğimde bile çok fazla masraf oluyor bana çünkü ben bir öğrenciyim. Bu durumun belirsiz olması, benim ne zaman gidip ne zaman geleceğimi, burada ne kadar kalacağıma, burada yapacağım harcamalara; hepsine olumsuz olarak yansıyor. Hayatımı belli bir plan, program çerçevesinde düzenleyemiyorum. Yani günübirlik ya da bir haftalık iki haftalık planlar yapıyoruz. Bunlar da ne kadar sağlıklı oluyor tartışmalı. O yüzden belirsizliğin herkes için çok kötü olduğunu düşünüyorum. Yani iki hafta sonra açılabilir ya da iki hafta sonra kapanabilir. Hal böyle olunca bizim de buna göre hareket etmemiz çok zor oluyor. Yani sıkıntılı bir durum olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerine son veriyor.

ÖĞRENCİ ARKADAŞLARIMIN HEPSİ İŞLERİNİ KAYBETTİ

Anadolu Üniversitesi Basın Yayın Bölümü 3. sınıf öğrencisi Zeyneb Tahiroğlu ile devam ediyoruz konuşmamıza. Zeyneb’in hükumetin pandemi kısıtlamalarına dair olan tartışmalar hakkındaki yorumu şöyle oldu: “Açıkçası çok tartışılacak bir durum göremiyorum, daha doğrusu tartışılınca bir yere varılan demokratik bir rejim içinde yaşamıyorum. Yaşadığımız bu rejimde iki dudak arasına kaldı tüm kararlar. Gündemimizde hâlâ teravih namazının Diyanet’ten açıklanması beklenirken kısıtlamaların asıl sebeplerini konuşmak oldukça zor.” Yasakların herkese eşit şekilde uygulanmadığını söylüyor aynı zamanda: “Uygulanıyor olsaydı bugün hükümet kanadında kongreler düzenlenip bu kongrelerde Türk lirasına destek istenmezdi diye düşünüyorum. Cezalar artık umarsızca kesilmeye başlandı, bunun eşitlikle alakası yok. Kongreler için hiçbir sağlık önlemini uygulamayan hükümet banka sırasında çocuğuyla bekleyen ebeveynleri hedef alıyor daha çok.” Bu yasaklar nedeniyle kendi arkadaşlarının da işlerini kaybettiğine tanık olan ve işlerini kaybedecek olan tanıdıklarının olduğunu söyleyen Zeyneb: “Özellikle öğrenci arkadaşlarım kaybetti işlerini. Maddi olarak kendilerini finanse edemedikleri için çoğu bildiklerini, düzenlerini bırakıp meslek eğitimlerinden bile uzaklaştılar ve öfkeliler. İşletmeler de esnaf da öfkeli. İşten çıkan iş bulamıyor, işe giden sağlığını koruyacak denetimlere tabi tutulmuyor. Bana kalırsa ekonomiyle bağlantılı her sektörde sağlık bir sömürü haline geldi.” Zeyneb asgari ücretin bile açlık sınırının altında kaldığı, temel gıda maddelerinin oldukça pahalılaştığını söyleyerek 1500 liralık yardımın komik bir tutar olduğunu dile getiriyor. Ve son olarak, içerisinde bulunduğu durumdan bahsederken sözlerini şöyle bitiyor: “Faturalar geldikçe paniklemeye başladım çünkü yaşamak için çalışmak, çok çalışmak zorundayız. Anksiyetem oldu. Ayrıca üniversitenin mesleki yükümlülükleri ve geleceğime dair hissettiğim kaygı da bunu iyice artırdı.”

ÖNCEKİ HABER

65 yaş üstü ve 18 yaş altı toplu taşıma kısıtlaması yeniden başlıyor

SONRAKİ HABER

Düğün, nişan, kına, nikah, genel kurul ve toplantılar bayram sonrasına ertelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa