EMEP Genel Başkan Yardımcısı Umut Yeğin: Newroz’un coşkusuyla 1 Mayıs’a
EMEP Genel Başkan Yardımcısı Umut Yeğin ile Newroz’dan 1 Mayıs’a giden süreci, bölgedeki emekçilerin taleplerini ve Demirtaş’ın bir süre önce yaptığı ‘üçüncü seçenek’ çağrısını konuştuk.

Fotoğraf: İnanç Yıldız/Evrensel
İLGİLİ HABERLER

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz: 1 Mayıs yasaklara sığmaz

EMEP Genel Başkanı Akdeniz: Dertleri halk sağlığı değil, sermayeye hizmet etmek!

İskenderun'da 1 Mayıs mitingi 30 Nisan Cuma günü yapılacak

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, 1 Mayıs’a çağrı yaptı

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: En geniş demokrasi ittifakını hedefliyoruz
Orhan KURUL
Dersim
Emek Partisi (EMEP) 1 Mayıs’a sayılı günler kala, ülkenin birçok yerinde çalışmalarını sürdürüyor. Bölge illerinde de çalışmalarına devam eden EMEP “Güvenceli iş, insanca yaşam, hak ve özgürlükler için 1 Mayıs’a” şiarıyla hazırlanıyor 1 Mayıs’a… EMEP Genel Başkan Yardımcısı Umut Yeğin ile Newroz’dan 1 Mayıs’a giden süreci, bölgedeki emekçilerin taleplerini ve Demirtaş’ın bir süre önce yaptığı ‘üçüncü seçenek’ çağrısını konuştuk. Yeğin, 1 Mayıs’a yönelik engelleyici ya da yasaklayıcı hiçbir kararı kabul etmeyeceklerini vurgulayarak “HDP başta olmak üzere bölgede emekten, barıştan, demokrasiden yana olan tüm siyasi partileri, sendikaları, emek ve meslek örgütlerini bu yılın 1 Mayıs’ını birlikte sorumluluk üstlenerek güçlü bir şekilde örgütlemeye çağırıyoruz.” dedi.
NEWROZ TEK ADAM İKTİDARINA GÜÇLÜ BİR YANIT OLDU
Newroz’la başlayalım… Başta Diyarbakır olmak üzere Newroz kutlamasının yapıldığı birçok yerde, bütün baskılara rağmen kutlamalar kitlesel geçti. Sizce bu kutlamalar hangi sonuçları ortaya çıkardı?
Bildiğiniz gibi bu yıl Newroz, HDP’nin kapatılması için hazırlanan iddianamenin Anayasa Mahkemesine gönderildiği günlere denk geldi. Koronavirüs salgını koşullarının getirdiği olumsuzluklara rağmen, yurdun dört bir yanında başta Kürt halkı olmak üzere emeği, barışı, demokrasiyi savunan yurttaşların alanları doldurması tek adam iktidarına güçlü bir yanıt oldu. Giderek etkisini arttıran baskılar karşısında halkımızın demokrasiyi, barışı, özgürlüğü daha yüksek sesle bağıracağı, alanları doldurmaktan vazgeçmeyeceği sonucunu bir kez daha ortaya çıkardı.
KÜRT EMEKÇİLERİNİN SINIFSAL TALEPLERİ BELİRGİNLEŞTİ
Türkiye’de sosyoekonomik gelişmişlik düzeyini düşününce her dönem Bölge, bu tabloda en alt sıralarda. Pandeminin bu sürece etkisi ne oldu?
Başta eğitim, sağlık, iş olanağı gibi en can alıcı kriterleri düşündüğümüzde Kürt illerinin sosyoekonomik olarak son sıralarda olduğu açık. Öyle ki kuralsız, güvencesiz çalışma, salgın süreci boyunca tedbirler alınmadan “Çarklar dönecek” söylemiyle yasak konan günlerde dahi zoraki çalıştırılma, Kod 29 ile işten atmalar aslında ülkenin dört bir yanında işçileri etkileyen durumlar olsa da bölgedeki etkileri daha farklı olabiliyor. Yıllar önce Erdoğan-AKP iktidarı Kürt coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarını sermayenin talanına açmak istemesi ve yıllardır süren savaşın ve göçün yarattığı Kürt işsiz-yoksullarının da ucuz iş gücü olarak kullanılması, onların tabiriyle “istihdam edilmesi” için “bölgenin Çinleştirilmesi” vurgusu sıkça yapılıyordu. Gelinen noktada birçok Kürt kentinde bugün karşı karşıya kaldığı koşullar bakımından Kürt işçi ve emekçilerinin daha fazla sömürüye maruz kaldığı çok açık. İşte bu sosyoekonomik geri kalmışlık, ekonomik kriz koşullarında yakalandığımız salgın sürecinde ölümlerin ve intiharların yaşanmasına kadar varacak olumsuz etkiler bıraktı. Kürt illerinde işçiler, salgın döneminde hiçbir destek alamadan ölümüne çalıştırıldığı bir süreç yaşadı. Patronlar açısından ise sermayelerine sermaye kattıkları, hatta ihracat rekorları kırdıkları bir süreç oldu. Dolayısıyla salgın dönemiyle etkisini daha fazla hissettiren ekonomik kriz ve yarattığı sömürü koşulları, yıllardır ulusal hakları için mücadele eden Kürt emekçilerinin sınıfsal taleplerini de daha belirgin hale getirdi.
Umut Yeğin | Fotoğraf: Evrensel
1 Mayıs’a giderken Bölge’nin işçilerinin, emekçilerinin güncel talepleri nelerdir?
Kürt emekçileri bakımından yıllardır, demokratik bir ülkede barış içinde, özgür bir şekilde dilinin, kültürünün yok edilmediği, kimliğinin yok sayılmadığı, eşit haklara sahip bir ülke talebi halen güncelliğini koruyor. Hatırlatacak olursak, tek adam iktidarı 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde kurulan “masa” Kürt emekçileri bakımından da çatışmasızlık ortamının oluştuğu ve ulusal taleplerinin çözümüne dair talepleri konusunda bir beklenti yaratsa da, iktidar “masa”yı sürecin hesaplarına uymamasından dolayı devirmişti. Sonrasında ise birçok Kürt şehrinde sokağa çıkma yasakları ilan edilerek adeta şehir savaşları yaşanmış, birçok şehir yakılıp, yıkılmıştı. Sonrası ise halkın iradeleri olan belediyelere kayyum atanması, belediye başkanlarının, binlerce siyasetçinin, gazetecilerin tutuklandığı, işçilerin, emekçilerin işinden edildiği bir süreç olmuştu. Dolayısıyla Kürt işçi ve emekçilerinin halen baskılar ile geçiştirilmek istenen ulusal talepleri güncel. Öte yanda ise kendini salgın sürecinde çok daha fazla belirgin hale getiren iktisadi, sınıfsal talepler var. Örneğin; salgın sürecinde hafta sonu yasak günlerinde dahi valiliklerden özel izinler alınarak tabiri caizse “köle gibi”, dinlendirilmeden, salgına karşı önlem almayı bir yana bırakalım, virüse yakalananların bile zorla çalıştırılmaya çalışıldığı, sağlık emekçilerinin, hekimlerin alınmayan önlemler nedeniyle yaşamını yitirdiği bir yıl yaşadık. Öncelikle bölgedeki işçiler ve emekçiler bu kayıpların hesabını sormak ve aşılanma önceliğinde henüz adı dahi geçmeyen işçilerin hızlı bir şekilde aşılanması talebiyle alanda olacak.
Son 1 yılın artan sömürü koşullarına karşı gelen işçiler, Kod 29 ile işten atıldı. Bu işçiler işsizlik maaşı alamadı, tazminatlarından mahrum bırakıldı. Halihazırda devam eden Gaziantep Başpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde iki direniş var. Yasin Kaplan ve Güven Boya işçileri Kod 29 ile işten atıldı ve Kod 29’a karşı direnişteler. Bu nedenle bu yılın en önemli taleplerinden birisi de Kod 29’un kaldırılması ve haksız yere atılan tüm işçilerin işlerine geri dönmesi ve haklarının verilmesi. Ekonomik krizin salgın ile birlikte etkisini daha da arttırmasıyla da işçilerin aldığı ücretler eriyip gitti. Bu koşullar karşısında ise insanca yaşanabilecek ücret talebi söz konusu.
1 HAFTA BOYUNCA YAYGIN ETKİNLİKLER PLANLIYORUZ
Parti olarak siz nasıl hazırlanıyorsunuz peki?
Belirttiğim talepler doğrultusunda bizler de bölgede 1 Mayıs İşçi Sınıfının Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nde üyemizin olduğu her fabrika-iş yerinde, atölyelerde, mahallelerde, semtlerde, köylerde bir hafta boyunca yaygın etkinlikler planlamaya başladık. Tabii bu yıl ikinci kez salgın sürecine denk gelen 1 Mayıs’ı yüzlerce, binlerce işçiyi dip dibe çalışmaya zorlayarak çarkları döndürmekle, “lebalep” parti kongreleri yapmakla övünen iktidarı salgının yayılmış olması ya da herhangi bir başka gerekçe ile yasaklamaya kalkışmaması konusunda şimdiden uyarıyoruz. İşçi sınıfının uzun mücadeleler sonucu Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kutlama hakkını kazandığı 1 Mayıs’a yönelik engelleyici ya da yasaklayıcı hiçbir kararı kabul etmeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.
ÜÇÜNCÜ SEÇENEĞİ KOŞULA BAĞLAMAK DOĞRU DEĞİL
Demirtaş bir süre önce basına verdiği bir demeçte 3. ittifak vurgusu yaptı. Partiniz de bir süredir “üçüncü seçenek” vurgusu yapıyor. Demirtaş’ın bu çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, biz ülkenin iki kutuplu burjuva siyasete sıkışmış olmasını aşılması gereken en büyük sorunlardan birisi olarak görüyoruz. Bir yanda faşist bir rejim için adımlar atan “Cumhur İttifakı”, diğer yanda ise durmadan “Sabredin, ilk seçimde gidecekler” propagandası ile işçi ve emekçilerin mücadele eğilimi, bilinç ve örgütlülüğünü zayıflatan “Millet İttifakı.” Tabii bizim olması gerektiğini söylediğimiz ve bunun koşullarını oluşturmak üzere mücadele ettiğimiz üçüncü seçenek, burjuvazinin iki blokundan bağımsız demokratik bir halk seçeneği. Demirtaş’ın burjuva muhalefet yani Millet İttifakı içindeki milliyetçi, ulusalcılara sunduğu “demokratik teamüller” koşulundan bağımsız bir seçeneği savunuyoruz yani. Üçüncü bir seçeneğin oluşumunu böyle bir koşula bağlamanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Zaten Millet İttifakını, hatta İyi Partiyi demokratik tutum almaya zorlayacak şey de güçlü, örgütlü bir demokratik halk seçeneğidir. Bu nedenle de yerellerde emek ve demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi için, çeşitli platformlar oluşturması ve saldırılar karşısında seçimleri beklemeden mücadele birlikleri oluşturması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
BİRLİKTE SORUMLULUK ÜSTLENELİM
Son olarak; Newroz’dan 1 Mayıs’a gidiyoruz… Bölgedeki işçilere, demokrasi güçlerine bir çağrınız var mıdır?
Newroz, halkımız bakımından tarihsel bir öneme sahiptir ve bu yıl da bu önemine uygun bir şekilde genç ve kitlesel olarak yüz binlerin katılımıyla kutlandı. 2021 1 Mayıs’ı ise hem ekonomik hem de siyasal baskılar karşısında özel bir öneme sahip. Bu nedenle bölgedeki emek ve demokrasi güçlerine de dünden daha fazla görev düşüyor. Buradan HDP başta olmak üzere bölgede emekten, barıştan, demokrasiden yana olan tüm siyasi partileri, sendikaları, emek ve meslek örgütlerini bu yılın 1 Mayıs’ını birlikte sorumluluk üstlenerek güçlü bir şekilde örgütlemeye çağırıyoruz. Biz Emek Partisi olarak da bölgedeki işçi ve emekçileri Newroz’un coşkusuyla güvenceli iş, insanca yaşam, hak ve özgürlükler için 1 Mayıs’a çağırıyoruz.

Evrensel'i Takip Et