Yazı mı tura mı?
Öğrenciler arasında yayılan şans oyunları kısa yoldan bir kazanç getirse de uzun vadede bir batak olmaktan öteye geçemiyor.
Kaynak: Marcus Wrinkler/ Unsplash
Metin SEVİM
Hacettepe Üniversitesi
“Yazı mı tura mı?” çok basit bir şans oyunudur. Tarafların isteklerinin bu iki seçenekle belirlenmesi durumudur. Çocukluğumuzda sokak aralarında oynadığımız futbol maçlarında kaleyi veya topu seçmek için bile bu basit yönteme başvururduk. Gençlik dönemimizde de en basit seçimlerde hala bu yolu deniyoruz. Ancak bu zamanda “şansımızı” deneyeceğimiz türevler gittikçe artmış durumda, çünkü şansa daha çok ihtiyacımız var. Çocukluk dönemindeki sorunlarımızın artık mazide kaldığı ve bu dönem basit bir “Kale mi top mu?” seçeneğinin ötesinde sorunlarla karşı karşıyayız. Pandemi ve kriz sürecinin birbirini etkilemesi ve ilerlemesinin öğrenciler içerisinde çeşitli etkileri var. Gençler de bu etkilere karşı kendince çözümler yaratmaya çalışıyor. Bu çözümlerden bir tanesi olan “şans” oyunları, bu dönem Hacettepe Üniversitesi öğrencileri içerisinde tartışılan, takip edilen ve daha çok oynanan hâle geldi.
“YA TUTARSA?”
Öğrenciler içerisinde en yaygın olan görüş “daha az miktarla daha fazla kazanmak”, “az miktar kazanıp arttırmaya devam edip biriktirmek” gibi. Buna sebep olan en genel açıklama ise “ihtiyaçların karşılanması için” oluyor. Çünkü öğrenciler 650 TL’lik KYK miktarının yetmediği için “kolay yoldan” para kazanarak ilerlemek istiyor. İhtiyaçlar, herkesin günlük hayatı üzerinden şekillense de en basit örneği; BESYO okuyan birinin ayakkabı almak istemesi ve bunun için şans oyunu oynamak istemesi gibi.
Yine öğrenciler içerisinde, kaybedince tekrar oynamayı istemek genel bir eğilim olarak görülüyor; “Bataklık. Kaybedince oynayamaya devam etmek istiyorsun.”, “Ya tutarsa…” Bir kere kazanınca “Tatlı para.” bilinci oluşuyor haliyle ve oynayama devam ediyor. Elindeki en küçük parayı bile burada kullanmak istiyor; “Son param zaten. Onu da iddiaya bastım.”
Bu duruma sistemin öğretilerinden bakarsak, “herkes zengin olabilir.” fikrinin temelinde yer aldığını görebiliriz. Çünkü her kanaldan öğrencilere günlük olarak bu düşüncenin biçimleri pompalanmaktadır. Şöyle bir bakacak olursak; şans oyun sitelerine ulaşımın kolaylaşması, internetten filmlerin reklamlarında yer alması ve sosyal medyadan sürekli karşımıza çıkması durumu var.
Dönemin koşulları ve krizin bu süreçte etkinliği ile birlikte öğrencilerin giderek ihtiyaçlarını karşılayamaması durumu artmaktadır. İş arama ve yarı zamanlı çalışmanın artması, bunu eğitim vaktinden tasarruf ederek yapması hayatın en basit gerçeği içerisinde, bize öğrencilerin giderek ekonomik yaşantısının ne kadar zorlaştığını göstermektedir. Kimi zaman atölyesinde, çalıştığı tarla da derse giren arkadaşlarımız var. “Ekonomik kriz var. Bu krizden pandemi de çok etkilenen bizler olduk. Ben öğrenciyim ve derse girmek yerine işe gidiyorum. Çünkü KYK yetmiyor ve bu kriz sadece beni değil aile içini de etkiliyor. Evin elektrik, su; doğal gaz, mutfak alışverişinin fiyatları gün geçtikçe artıyor. Destek olmam lazım.”
NE YAZI NE TURA
Yaşantımızdaki ekonomik sorunlara karşı bir çözüm olarak sunulan şans oyunları kapitalizmin “şansını yarat ve kazan” felsefesi ile gençleri buralarda yedekliyor. Anlık nefes alabilse de aslında bu sorunların yeniden örgütlendiği bir sistem içerisinde yaşamaktayız. “Şans” yaratması gençliğin karşısında çözüm olarak konsada aslında bir çözüm olarak değil sadece bir beklenti yaratmak adınadır.
Sürekli “herkes zengin olabilir” vaatleri ve türevleri ile propaganda yapan burjuvazi öğrencileri etkilemektedir. Bu ideolojik görüşün amacını ve bunun yanıltıcılığını Lenin’in Kır Yoksullarına broşüründen bir alıntı yaparak açıklayabiliriz.
“Hemen piyangonun ne olduğunu anlatayım. Örneğin benim 50 ruble değerinde bir ineğim var. Bu ineği piyangoyla satmak istiyorum ve o nedenle de herkese 1 ruble değerinde bilet almayı öneriyorum. 1 rubleye bir inek sahibi olma olanağı var! Herkes ineği satın almak istiyor ve rubleler yağmaya başlıyor. 100 ruble toplandığında, piyangoyu çekiyorum: Piyangoyu kazanan, ineği 1 rubleye almış oluyor, diğerleri hava alıyor. İnek insanlara ucuza mı geldi? Hayır, çok pahalıya geldi, çünkü değerinin 2 katı para ödendi, çünkü iki kişi (piyangoyu düzenleyen ve ineği kazanan) hiçbir şey yapmadan kazanç sağladılar, hem de paralarını kaybeden 99 insanın sırtından. Demek ki piyangonun halk için kazançlı olduğunu söyleyenler halkı basitçe aldatmaktadır.”
Buradaki aldatma örneğimiz aslında şans oyunlarının sloganlarıyla “basit kazan”, “hızlı kazan” gibi biçimlerle örtüşmektedir. Öğrenciler açısından cebindeki son 5 TL bile olsa kullanması bu propagandanın etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Ancak kazanan öğrenci değil her zaman kasadır. Basit kazançların sağlanması bir mutluluk yaratabilir ama bu kazanç uzun süreçli bir rahatlama olmayacaktır. Çünkü kapitalizm krizleri yaratır ve yoksulluğu arttırır. Temel ihtiyaçlarını karşılayamamasından evin ihtiyaçlarına kadar geniş bir yelpazede artan pahalılığa karşı çözümü “şans” oyunlarında görmesi yine krizi yaratan ve yoksulluğu arttıran sistemin propagandasından kaynaklanmaktadır. Gençliğin geleceğini iki seçenek arasında tutulmaya çalışılması bizler için bir çözüm değil çözümsüzlüktür. Boş bir beklenti yaratacak sineklerle değil bataklık ile uğraşmak gerekmektedir. Şansımızın yaver gitmesi bir madenin iki yüzünde değil bizlerin vereceği başka bir seçenek ile mümkün olacaktadır.