14 Nisan 2021 06:22

Bir ayda 100 defa gazetecilik hakim karşısında

Mart ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nda açıklanan verileri Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencileriyle tartıştık.

Kaynak:Freepik

Paylaş

Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Öğrencisi

CHP Milletvekili Utku Çakırözer Mart ayı Basın Özgürlüğü Raporu’nu açıkladı, rapora göre bir ay içinde yaklaşık 100 gazeteci hâkim karşısına çıktı. 6 gazeteci için 15 yıl 2 ay hapis cezası verildi. 3 gazeteci gözaltına alındı, 2 gazeteci hakkında ise soruşturma başlatıldı. Kocaeli Üniversitesi Gazetecilik Bölümü öğrencileri olarak bu raporun sonuçlarını, bu sonuçların nedenlerini ve aslında nasıl olması gerektiğini tartıştık.

İKTİDARIN BALYOZU BASIN İLAN KURUMU

Kimi arkadaşımız Mart ayında 100 gazetecinin hâkim karşısına çıktığını duyunca, şaşkına döndüğünü söylüyor. Gazetecilerin yargılanmalarının, cezaevlerine gönderilmelerinin kabul edilemez olduğunu vurguluyorlar. "Türkiye bir gazeteciler hapishanesi bunu zaten biliyoruz, ama açıklanan rapor dövülen, tehdit edilen, cezaevlerine yollanan gazeteciler ile birleşince basının susturulmaya çalıştığını bir kez daha görmüş olmak can sıkıcı bir durum." diyerek kaygılarını ifade ediyor bir arkadaşımız. Hal böyle iken gazetecilik öğrencileri de kendilerini gelecekte bekleyen ortamı düşünüyor, Türkiye’de gazeteciliğin geldiği son noktayı gösteren bu rapor aynı zamanda gazetecilerin haber peşinde koşarken hangi koşullarda olduğunu da gözler önüne seriyor. Doğruyu söyleyeni, mevcut iktidarla uyuşmayanı cezaevlerine gönderen bir anlayış hâkim ve bu baskı artarak kurumsallaşmış bir halde. Sadece mesleğinin gereğini yaptığı için birçok gazetecinin bırakın cezalandırılması yargılanması bile kabul edilebilir değil. İfade ve halkın haber alabilme özgürlüğünün önündeki bu ciddi engeller aynı zamanda bir demokrasi sorunu olarak karşımıza çıkyıor. Ana akım olarak tanımlanan gazetelerin hepsi tek elde toplanmış sadece isimleri farklı ancak birbirinden farksız sayfaları olan gazeteler halindeyken alternatif medya üzerindeki bu abluka ve baskı da demokrasi ve gazetecilik arasındaki kopmaz bağı tekrar gösteriyor. Dolayısıyla birçok gazetecilik öğrencisinin hemfikir olduğu sonuç demokrasinin olmadığı bir ortamda basın özgürlüğünün olmadığı. Ancak bu tek başına yeterli bir sonuç değil. Aynı zamanda basın ve ifade özgürlüğü sorunu; demokrasi ve özgürlüklerine sahip çıkmak isteyenlerin sorunu olmakla birlikte çözümü, günümüzde kırıntısı kalmış onurlu, mücadeleci gazetecilere ve gazetelere sahip çıkmakta saklanıyor. Bugün maalesef Türkiye'de ana akım olmayan gazeteciler her gün hâkim karşına çıkıyor, yargılanıyor. Basın İlan Kurumu iktidarın balyozu görevini görüyor. Özellikle son 2 senedir Evrensel, Birgün, Cumhuriyet gibi gazeteleri susturmak amacıyla devlet aygıtı tarafından daha kullanışlı bir yapıya bürünen BİK sayesinde iktidar, "gazete kapatmıyorum, ama ekonomik olarak kıskaca alıyorum" tutumuyla yaptırımlar uygulayabilme olanağı yaratıyor. Henüz tüm gazetecilik öğrencileri arasında hemfikir olunmuş, ortaklaşılmış bir ihtiyaç olmasa da kimi arkadaşlar bu konuda örgütlü olmanın önemine dikkat çekiyor, ne kadar örgütlü olabilirsek o kadar karşı durabiliriz sonucuna varıyor. Bu çok önemli çünkü geçmişimize baktığımızda da basına yönelik saldırının yeni olmadığını görüyoruz. Ancak basının örgütlü duruşunun doğuracağı olumlu sonuçların Metin Göktepe davası gibi birçok örneği var. Yani işin özüne vardığımız noktaya gelecek olursak bugün açısından basına olan saldırı inkâr edilemeyecek ve göz ardı edilemeyecek bir noktada. Karşısında durmak ise herkesin görevi, okurlar gerçeklerin peşindeki gazetelere ve gazetecilere sahip çıkacak, gazeteciler ise gelen saldırıları göğüsleyebilmek için örgütlülüğün yollarını arayacak.

ÖNCEKİ HABER

Mevlüt Çavuşoğlu'ndan Rusya'nın uçuş kısıtlamasına dair açıklama: Heyet gelecek

SONRAKİ HABER

Elektrikli scooter yönetmeliği Resmi Gazete'de yayımlandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa