Tahrir isyancıları devrimi suluyor!
Mursi’yi neden kapak yaptığının gerekçesini de kapağa yazmış dergi: “Ortadoğu’daki en önemli isim!” Herhalde buna Başbakan Erdoğan ve yandaş basındaki kraldan çok kralcılar çok sinirlenmiştir! ABD’nin bölgedeki yeni işbirlikçisi Mursi’nin kapak yapılmasının herkesi ikna etmek için öne sürülmesinin dayanağı, Mursi’nin İsrail-Gazze arasındaki görüşmelerde gösterdiği performans!
Ancak, Başbakan Erdoğan’ı “memnun etme” pahasına söylemek gerekir ki, Time’ın bu tutumu, gerçek değil, olmasını istediklerini olmuş gibi gösterme gayretidir. Ama şu bir gerçek ki vakanüvis gazetecilik sadece Türkiye’ye has değil ve buna “iliştirilmiş gazetecilik” dendiğini en azından 1. Körfez Savaşı’nda ve Irak’ın işgalinde, “Saddam’ın kitle imha silahları var” yalanını nasıl büyüttüklerini, Amerikan tanklarıyla Irak’a giren gazetecilerin gerçekleri ABD ordusu ve diplomasisinin ihtiyaçlarına göre nasıl eğip büktüklerini biliyoruz.
Bugün Time’ın yaptığı da budur. Çünkü bugün, ABD’nin ihtiyacı; bir yandan bölgedeki sorunların kendi çıkarları doğrultusunda çözümü için Mısır’ın etkisini kullanmak, öte yandan Türkiye, İsrail gibi gönlünden “bölgesel liderlik” geçiren ülkenin yöneticilerini rekabete sokup, ABD çıkarlarını savunmaları için motive etmeyi gerektirmektedir.
Bizim basındaki vakanüvisler de, vakanüvisliğe “ecdat yadigarı” olarak yabancı olmasalar da “strateji üretmeyi” bunlardan öğrendiler desek yanlış hiçbir şey söylememiş oluruz. Ancak, Batılılar bunu daha soğukkanlı yaparlar. Bu yüzden Time’ın böyle yapması ne bir acemilik ne de şaşırtıcıdır. Ama Time’ın böyle kendisini sıkıntıya sokacak bir “kapak”la çıkmasını, Ortadoğu’da ayaklanan halkları yedeklemede ne kadar sıkıntılı olduklarının göstergesi olarak yorumlamak yerinde olur. Ancak Time’ın kapağının Tahrir Meydanı’nı dolduran on binlerin yeniden ayaklandığı, Başkanlık Sarayının göstericiler tarafından basıldığı, Muhammed Mursi yandaşı Müslüman Kardeşlerle muhaliflerin Başkanlık sarayı önündeki çatışmasında yedi kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, Mursi’nin üç yardımcısının da istifa ettiği günlere denk gelmesi de herhalde Time’ın redaksiyonunun şansızlığıdır.
DEVRİM HAMURUNU YOĞURMAYA DEVAM
2011 başında patlak veren Arap dünyasındaki isyanlar; “sol”, devrim ve demokrasi güçleri arasında farklı, hatta karşıt tutumlarla karşılandı.
Bir bölüm, bu gelişmelerin devrimci başkaldırılar, diktatörlüklere karşı halkların başkaldırısı olduğu, dolayısıyla bu devrimci başkaldırılarla dayanışmak gerektiği, bunlardan öğrenerek ilerlenmesinin önemine dikkat çeken bir çizgide hareket ettiler. Evrensel de bu çizgide tutum aldı.
Diğer bir bölüm ise, Arap isyanlarını aslında ABD ve Batı emperyalizmi tarafından maniple edilen, bu dünyayı emperyalizme bağlamak üzere girilen operasyonlar olduğunu iddia ettiler. Dahası “halkların kaderlerini tayin hakkına” dayanarak bu ülke halklarını desteklemenin de gerici, emperyalizmin yedeğine düşmek olduğunu, çünkü bu hakkın eskimiş olduğunu, bu hakkı savunmanın gericiliğe hizmet edeceğini iddia ettiler. TKP, bu görüşün ülkemizde en açık savunucusu oldu. Elbette bu ikinci görüş, devrimleri, halkların, işçi sınıfının devrim mücadelesini yanlış kitaplardan öğrenen, masa başında hazır kalıp bir “devrim projesi” yapmayı devrim yapmak sanan bir anlayıştır. Ve Mısır halkının şimdi ikinci kez, iktidara gelmesinde kendilerinin de payı olan Müslüman Kardeşlerin ve Mursi’nin diktatörlük girişimlerine karşı ayağa kalkmasının hiçbir şaşırtıcı yanı yoktur.
Dahası, önümüzdeki günlerde bu başkaldırı bastırılacaksa bile bu, Mısır’daki devrim mücadelesinin yenildiği anlamına gelmez. Tersine halk güçlerinin, Mısır işçi sınıfının talepleri doğrultusunda yeniden yeniden sistemle, iktidara gelen ve artık Amerikan işbirlikçiliğinde hayli yol alan Müslüman Kardeşlere karşı da bir mücadeleye dönüşeceğini söylemek sadece gerçeği ifade etmek olur. Mısır halkı “devrim hamurunu” yoğurmaya devam edecektir. Ama bu hamurun, bir halk iktidarı kıvamına gelmesi için daha çok suya ihtiyaç olduğu da bir gerçektir. TKP olanlardan, hayatın gerçeklerinden öğreniyor mu bilmiyoruz. Çünkü iki hafta önce, Lübnan’da toplanan Komünist Partiler Uluslararası toplantısında TKP temsilcisinin; kürsüden Arap isyanlarının ABD ve Batı emperyalizminin imali isyanlar olduğunu ilan ettikten sonra, sonuç bildirisinde bu isyanların “devrim” olarak tanımlanmasına ve desteklenmesine imza atmakla yetinmeyip, kendi literatüründe “artık gerici bir ilke” dediği “halkların kendi kaderini tayin hakkına” da vurgu yapılmasını istemesi politik bir odak için vahim bir çelişkidir. Umarız ki, son söyledikleri “gerçek” tavırlarıdır!
‘DEVRİMİN ÇALINMASI’NA KARŞI YENİDEN TAHRİRDELER!
Tahrir Meydanı iki haftadan beri, 2011 Şubatında Hüsnü Mübarek’i deviren güçlerin, Müslüman Kardeşler ve Selefilerin dışındaki kesimlerin meydanı doldurarak Mısır’daki isyanı ilerletmesinin yeni bir mücadelesine ev sahipliği yapıyor. 2011’in Ocak ayında Tahrir’e çıkan ve Mübarek’in istifasını isteyen yığınlar, “işsizlik ve yoksulluğa karşı önlemler” ve “özgürlük” talepleriyle alanlara çıkmışlardı. Bu taleplerden sadece Mübarek’in devrilmesi ve “özgür seçmeler” hakkını kazanarak alanlara çıkan yığınlar bir yandan “zafer” öte yandan da “hayal kırıklığı” ile Tahrir’i boşalttılar. Ancak Müslüman Kardeşler’in isyanın tüm meyvelerini kendi toplayıp, iktidarlarını “ebedileştirip”, Mursi’nin mahkeme ve meclisin tüm yetkilerini de şahsında toplayan bir anayasa yapması (Araplar buna “devrimin çalınması” diyor) karşısında Tahrir, “devrimlerinin çalınmasına” isyan eden yığınlara ev sahipliği yapmaya başladı. Mursi kendini, Başbakan Erdoğan’ın da “Başkan” olarak hayallerini süsleyen yetkilerle donatmış ve halkın ona “yeni Mübarek”, “Yeni Firavun” sıfatları takmasını hak eden tutumuyla şimdi Mısır halkının “yeni isyanının” hedefi haline gelmiştir. Tahrir’in yeni isyancıları, Mursi’nin devrimin imkanlarını kendi yetkilerini ve iktidarını sağlamlaştırma amacıyla kullanmasına karşı çıkıyor; demokrasi ve özgürlüklerin geliştirilmesini istiyor!
ARAP İSYANLARININ KARAKTERİ
Mısır’da dün Tahrir’e çıkanların bölünüp, bir bölümün yeniden ama “eski müttefiklerine” karşı baş kaldırmaları, Mısır’a has bir gelişme olarak görülmez. Bütün devrimlerde bu yaşanmıştır. Ama Arap isyanlarının en ileri noktası olarak Mısır’da halkın taleplerinde ısrar etmesi Batı emperyalizmiyle işbirliği içinde Mısır halkını yeni köleliğe razı etme çabalarına karşı durmasıdır. Yarın Tunus’ta da benzer gelişmelerin olması sürpriz olmayacaktır. Dahası tüm Arap dünyasında bundan sonraki isyanların Müslüman Kardeşlerin, ABD ve Batı emperyalizmi tarafından kontrol altına alınmadığı, Müslüman Kardeşler üstünden Arap isyanlarını harekete geçirdiği güçlerin yedeklenmesini görerek hareket edeceklerdir. Çünkü iktidarları yıkan halkın iktidara gelecek örgütlenme ve bilinç düzeyinden henüz yoksun olduğu bir dünyada istir istemez halk bu mücadeleler içinde eğitilmekte, dostlarını, düşmanlarını tanımakta, kendisi iktidara gelip ülkeyi yönetmeyi de bu mücadeleler içinde öğrenmektedir. Bu elbette acılı ve nispeten uzun bir yoldur. Ama ne yazık, halk devrimleri böyle yollardan ilerlemektedir. Bu, halkın yeniden alanlara çıkması, devrime katılan kesimlerin yeniden yeniden saflaşması ve halk yığınlarının, işçi sınıfının “yaparak”, “öğrenerek” ilerlediği bir devrim süreci olarak işlemeye devam etmesidir. Bu yüzden de Mısır’da olanlar şaşırtıcı değildir.
Evrensel'i Takip Et