17 Nisan 2021 18:35

Meksika Devrimi ve duvar sanatı

"Halk, müzeleri ya da sergileri görmeye gidemezse o zaman biz sokaklara, işçilerin toplandıkları yerlere sergi açarız. Sokakları, ve toplantı yerlerini müzeye çeviririz. "

pixabay

Paylaş

Enes ARIT

“Sanat dünyayı yansıtan bir ayna değildir, dünyayı biçimlendireceğiniz bir çekiçtir.”-Vladimir Mayakovski

Meksika Devrimi, temelde büyük toprak sahipleri ve yabancı sermayenin yanında konumlanan dikta Porforio Diaz rejimine karşı 1910’da gelişen fakat 1920’ye dek süren uzun erimli bir devrimdir. Diaz, 1876 yılında iktidara gelerek devrimin başlangıcına kadar ülkeyi mutlak bir otorite altında yönetmişi.

Diaz, ülkeyi kalkındıracağını düşünerek büyük topraklar olan latifundiaların sahipleriyle işbirliğine gitti. Bu işbirliği maden, demiryolu gibi alanların gelişimine ön ayak olurken diğer taraftan neredeyse 9 milyon köylünün topraksız kalmasına neden olmuştu. Örneğin yerlilerin ellerindeki “ejido” adı verilen toprakların kollektif kullanımını ilga ederek yabancı sermayedarlara satışını mümkün hale getirmişti. 1910’lara gelindiğinde ejidoların %90’ının kontrolü yerlilerin elinden çıkmıştı.*

MEKSİKA HALKI AYAKLANIYOR

Diaz döneminde oluşan sosyo-ekonomik yapı yavaş yavaş çatırdayarak Pax-porforiana’nın sonunu getirdi ve çoğunluğu topraklarından olan köylülerin başını çektiği halk ayaklanmasını tetikledi. 1910 yılına gelindiğinde, muhalefetin lideri konumndaki Francisco Madero halka ayaklanma çağrısı yaptı. Bununla birlikte, ülkenin güneyinde Emiliano Zapata, ABD  sınırında ise Pancho Villa köylüleri silahlandırmaya başladı. Ayaklanan halk başkente yürümeye başlayınca Diaz nihayetinde ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Onun yerine geçen Madero çok geçmeden bir darbeyle düşürüldü ve 1913 yılında general Huerto tarafından kurşuna dizilerek öldürüldü. Daha sonrasında Huerto’nun kısa süreli başkanlığının ardından Carranza görevi devraldı ve köylü liderleriyle yakın ilişkiler kurarak iktidarını sağlamlaştırmaya çalıştı. Fakat beklenen toprak reformu gerçekleştirilmeyince Villa ve Zapata’nın, birliklerini tekrardan başkente yönlendirmesiyle Carranza koltuğu bırarak ABD’ye kaçtı.

Koşullar olgunlaşınca tekrardan ülkeye dönen Carranza’nın başkanlığı devralmasının ardından birtakım kamulaştrımaları ve köylüler açısından hayati önem taşıyan toprak reformunu öngören 1917 anayasası hazırlanmaya başlandı. 1920 yılına geldiğimizde Meksika’da duvar sanatının gelişimi açısından  başkanlığı süresince önemli sayılabilecek adımlar atan Obregon, hükümeti devraldı. Nihayetinde bakıldığında, Meksika devrimi tam anlamıyla bir lideri ve temel bir politik programı olmayan; düzensiz, yeterince olgunlaşmamış bir köylü devrimidir. Sürekli politik iktidarın el değiştiği devrim süresince 1 milyonun üzerinde insan hayatını kaybetti.

DUVAR SANATI: MURALİZM

1921’de devrimin ardından Obregon hükümeti döneminde José Vasconcelos halk eğitimi bakanlığına getirildi. Vasconcelos, toplumdaki çok sayıda kimlikteki insanları aynı siyasi çatı altında bütünleştirmek ve diğer taraftan devrim ideallerini yüceltmek amacıyla devlet destekli duvar resimlerinin yapılması fikrine öncülük etti.  Duvar resimleri önemliydi çünkü toplumun büyük bölümü okuma yazma bilmemekteydi. Dolayısıyla bu duvar resimleri yalnızca estetik bir kaygı gütmüyordu aynı zamanda halka temas etme noktasında araçsal bir niteliğe sahipti.

Resimlerin yapılması için o dönem yurt dışında olan ve aralarında Los Tres Grandes olarak adlandırılan Diego Rivera, David A. Siqueiros ve José Clemente Orozco’nun da bulunduğu Meksikalı sanatçılar ülkeye davet edildi. Özelikle de ülkeye dönen sanatçılar arasında Rivera, Siqueiros ve Orozco yaptığı çalışmalarla Meksika sanatı açısından bir sıçrama noktası olacaklardı. Yapılan eserler devlet destekli olmasına rağmen bu ressamların sanat anlayışlarını özgür bir biçimde eserlerine yansıttığını belirtmek gerekir. Örneğin Rivera’nın çalışmaları daha idealist, Orozco’nun ki daha karamsar ve eleştirel iken Siqueiros’un çalışmaları ise bilimsel gerçekçi bir anlayışı benimsemesi sebebiyle daha radikaldi.**

Toplum için sanat anlayışını benimseyen bu sanatçılar aynı zamanda sendika kurarak örgütlenme yoluna gitmişlerdi. Örgütlenen bu sanatçılar açısından resimler kamu binalarının üzerine yapılmalıydı çünkü bu binalar halkın rahatlıkla ulaşabileceği yerlerdi ki sanatsal çalışmalar bu sayede amacına ulaşabilirdi. Sendika altında çeşitli manifestolar yayınlayan sanatçılar, yine yayınladıkları bir manifestoda kamu binalarının neden müzelere kıyasla daha tercih edilebilir olduğunu açıklıyorlardı:

“Yapıtlarımızı müzelere kapatmak istemiyoruz, çünkü oralara ancak vakti olanlar gidebilir, çalışan kişilerse gidip göremez. Halk, müzeleri ya da sergileri görmeye gidemezse o zaman biz sokaklara, işçilerin toplandıkları yerlere sergi açarız. Sokakları, ve toplantı yerlerini müzeye çeviririz. Caddelerin, kamu yapılarının, sendika yapılarının, çalışan insanların toplandığı her yerin duvarlarını boyarız.”***

DEVRİMİN YÜCELTİLMESİ

Los Tres Grandes’in içinde en ilginç simalardan biri Diego Rivera’dır. Aynı zamanda Frida Kahlo’nun eşi olan ressam, Meksika’daki komünist partide önemli görevler üstlenmekle birlikte hayatının bir döneminde Rockerfeller’ın, ABD’deki binalarına resim çizme talebini kabul etmişti. Fakat çizdiği resmin içinde Lenin’i de bulundurması sebebiyle işine son verildi. Meksika’ya dönen Diego aynı resmi tekrar çizecekti. Onun “Emiliano Zapata’nın Baladı” isimli çalışması en önemli eserlerinden biridir. Tam da devrimin yüceltilmesi, kahramanların idealize edilmesi bağlamında resmedilmiş ve toplumsal mesaj açısından çok şey söyleyen bir muraldir.

Diego’nun aksine Orozco ve Siqueiros devrim sürecini bizzat deneyimlemiş isimlerdi. Bununla birlikte, Orozco diğerlerinden ayrışarak devrimi yüceltmek yerine deneyimlerinden de hareketle savaşın korkunç yüzünü tasvir etmeyi tercih etmiştir. Bunu da daha çok dışavurumcu bir üslupla yansıttığını görüyoruz. Örneğin ‘Omniciencia’ adlı eseri bunu net bir şekilde yansıtmaktadır. Siqueiros ise başarılı sanatının yanında tutkulu politik yaşamıyla da bilinir. İspanya’da iken faşizme karşı iç savaşta yer alan Siqueiros, Troçki’yi Meksika’da öldüren ekibin başında yer aldığı iddia edilir.

*Akgemci,E. ve Ateş, K. (Der), (2020) Dünyanın Ters Köşesi Latin  Amerika:Tarih, Toplum, Kültür, İstanbul, s. 270

**Bkz: https://mexsuites.com/muralism/

***Bkz: https://www.gorselsanatlar.org/mitoloji-ve-ikonografi/tarihsel-surecte-toplumsal-yapi-ve-sanat-etkilesimi/

ÖNCEKİ HABER

İbrahim Kalın'dan Erkan Oğur'a tepki: Birlikte susacaktık

SONRAKİ HABER

Van'da gösteri yürüyüşü ve açık hava toplantıları 15 gün yasaklandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa