Afganistan: Birlikte gittiler, birlikte yenildiler, birlikte çekiliyorlar
Biden’ın geri çekilme planı asıl olarak bundan sonra Taliban’ı Afganistan’da yeniden iktidar ya da iktidar ortağı yapmaya yakılan yeşil ışık anlamına geliyor. Bu, işgal politikasının iflası da demek.
Fotoğraf: DVIDSHUB/Flickr (CC BY-SA 2.0)
Yücel ÖZDEMİR
Köln
ABD Başkanı Joe Biden’ın, İkiz Kuleler’e saldırının 20. yıl dönümü olan 11 Eylül’e kadar Afganistan’dan çekileceklerini açıklamasının yankıları, etkileri ve tartışmaları devam ediyor. Kesin geri çekilme tarihi olarak ilan edilen 11 Eylül, “Soğuk Savaş”ın bitmesinden sonra hem emperyalist yayılmacılık çerçevesinde ortaya atılan “Önleyici Savaş” doktrini hem NATO’nun yeni misyonu hem de “İslami terörle mücadele” adı altında temel hak ve özgürlüklerin budanması konusunda adeta bir dönüm noktası olma özelliği taşıyor. Bu nedenle pek çok analizci gelişmeleri, 11 Eylül öncesi ve sonrası diye ayırmayı tercih ediyor.
1996’da Afganistan’da yönetimi ele geçiren, şeriat kurallarını uygulamaya başlayan Taliban’ın “kardeşi” Usame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide tarafından New York’taki İkiz Kuleler’e düzenlenen terör saldırısının “intikamını alma” adına, ABD öncülüğünde NATO tarafından başlatılan işgal harekatının faturası ağır oldu. ABD Başkanı Georg W. Bush tarafından ilan edilen ve NATO’nun Avrupa dışında girdiği ilk savaş olan Afganistan işgalinin bilançosunu bugünlerde çıkarmak ise emperyalist devletlerin ve sermaye medyasının işine gelmiyor.
KARARI ABD TEK BAŞINA ALDI
Biden’in açıkladığı, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin tarafından resmi olarak geçtiğimiz hafta içinde muhataplarına iletilen geri çekilme kararı, Almanya Savunma Bakanı Anegret Kramp-Karrenbauer tarafından, “Birlikte gittik, birlikte çekiliyoruz” şeklinde özetlendi. Halbuki Almanya, Afganistan’da görev yapan 1300 askerinin görev süresini daha yeni önümüzdeki yıla kadar uzatmıştı. Sadece bu bile geri çekilme kararının asıl olarak ABD’ye ait olduğunu, diğer ülkelere haber verilmeden alındığını gösteriyor. Ayrıca diğer ülkelerin askerlerinin Afganistan’da ABD askeri gibi savaştıklarına işaret ediyor. Bunu, Türkiye için de söylemek mümkün. Karar karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Alman askerlerinin görev süresinin yeni uzatılmasının da etkisiyle, geri çekilmenin Taliban ile yapılacak görüşmelerin sunucuna göre olması gerektiğini söylemeden de edemedi. Yani ortada, barışın sağlanıp sağlanmayacağından bağımsız olarak alınmış bir karar bulunuyor.
NATO, AFGANİSTAN’DA YENİLDİ
Veriler, Afganistan işgalinin ülke halkının kanı ve canı üzerinden sürdüğünü gösteriyor. 11 Eylül 2011’de hayatını kaybeden 2977 insanın “intikamını alma” alma adına Bush tarafından 7 Ekim 2001’de ilan edilen Afganistan işgalinde bugüne kadar resmi verilere göre 50 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti. Ancak bazı kaynaklar Taliban mensuplarını dahil ederek sayının 70-80 bin olduğunu ifade ediyor. Ayrıca ölen çok sayıdaki Afgan güvenlik görevlisi de bunun dışında.
İşgalci güçlerin de kaybı fazla oldu. Koalisyon güçlerine bağlı 3 bin 500’den fazla asker hayatını kaybetti. Sadece ABD’nin asker kaybı Mart 2020 itibariyle 2 bin 452. Almanya’nın kaybı 54. Başta ABD olmak üzere diğer işgalci ülkeler tarafından Afganistan’da görevlendirilen özel güvenlik firmalarından da 3 bin 800’den fazla görevlinin öldüğü hesaba katıldığında hem Afgan hem de işgalciler açısından ortada kanlı bir tablonun olduğu görülüyor.
“Terörü bitirme” adına yapılan işgal harekatı İslamcı terör saldırılarını ise dünya genelinde artırdı. Irak, Suriye işgalleri doğrudan ya da dolaylı olarak Afganistan savaşıyla bağlantılı. 11 Eylül’ü düzenleyen terör örgütüyle aynı zihniyete sahip olan örgütler daha sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, Türkiye’de ve diğer kıtalarda kanlı saldırılar düzenlemeye devam ettiler. Halen de ediyorlar. Bu nedenle Afganistan işgali radikal dinci terör saldırılarını azaltma bir yana katbekat artırdı.
ABD ise gelinen yerde yok etmeye gittiği Taliban/El Kaide ile el sıkışmak için “barış görüşmeleri” başlatarak Afganistan’da hükümet ortağı yapmanın peşinde. Üstelik görüşmelerin nasıl sonuçlanacağı, bir anlaşmanın yapılıp yapılmayacağı da henüz belirsizliğini koruyor. Biden’ın açıklamasının masada Taliban’ın elini güçlendirdiği, anlaşma yerine geri çekilme tarihi olan 11 Eylül’ü beklemeyi tercih edeceği tahmin ediliyor. Bu nedenle terör saldırısının 20. yıl dönümünün, radikal dincilerin zafer günü olacağı bugünden sayılabilir.
Dahası, Biden’ın geri çekilme planı asıl olarak bundan sonra Taliban’ı Afganistan’da yeniden iktidar ya da ortağı yapmaya yakılan yeşil ışık anlamına geliyor. Bu aynı zamanda işgal politikasının iflası demek. 20 yıl boyunca terörü bitirme yerine dünyanın dört bir yanına yayılmasına hizmet eden ABD ve NATO’nun Afganistan seferi, sonu gelmeyen külfetli bir savaş olarak görüldüğü için geri çekilme kararı alındı. Biden’den önceki ABD Başkanı Donald Trump bunu hiç gizleme ihtiyacı duymadan açıklamıştı.
TAMAMEN ÇEKİLME ANLAMINA GELMİYOR
ABD ve NATO’nun kararı elbette bütün emperyalist ülkelerin her şeyiyle Afganistan’dan çekilecekleri anlamına gelmiyor. Tersine, yıllardır iş başında tuttukları hükümetler, kurdukları polis ve askeri güç ve “insani yardım”la ülkede var olmaya devam edecek. Bu nedenle politik ve ekonomik olarak kalabildikleri kadar kalmayı sürdürecekler. 20 yıldır savaştıkları Taliban’ın yeni kurulacak ulusal mutabakat hükümetinde dahil edilmesi ise en güçlü olasılık görünüyor. İlk seçimlerde ise büyük olasılıkla yeniden iktidar olur.
Geri çekilme ile birlikte Alman basınında yer alan haber ve yorumların çoğunda Taliban’ın geri dönüşünün kadınlar ve genç kızların aleyhine olacağına dikkat çekildi. Yeniden şeriat kurallarının getirilmesi elbette en fazla kadınları etkileyecek. Ancak, işgal ile birlikte Afgan kadın ve genç kızlarının özgürleştiğini söylemek için de yeterli veri bulunmuyor. Açlık, yoksulluk, işsizlik ise yıldan yıla arttı. İşgal ile birlikte “özgürlük”, “refah”, “demokrasi” geleceği yönünde yapılan propagandaların hiçbirisinin gerçek olmadığı da bu 20 yıl içinde net olarak görüldü. Savaş ve emperyalist çıkarların söz konusu olduğu yerde refah, demokrasi ve özgürlükten söz etmek mümkün değil.
ÖNCELİK AFGANİSTAN DEĞİL, RUSYA VE ÇİN
İki Cumhuriyetçi ve iki Demokrat Partili ABD başkanı gören Afganistan işgalinin, ABD açısından yenilgiyle sonuçlanması elbette aynı zamanda müttefiklerinin de yenilgisidir. Ancak, onların fazla karar hakkının olmadığı bu işgal, yine ABD’nin önceliklerine bağlı olarak askeri olarak bitiriliyor. 20 yıl önce NATO ülkelerini “terörle mücadele adı altında “Önleyici Savaş” doktrini çerçevesinde etrafında toplayan ABD, şimdi benzer bir doktrini Çin ve Rusya üzerinden hayata geçirmenin planını devreye koymuş bulunuyor. Dolayısıyla Afganistan’dan çekilme kararı açık olarak ABD’nin önceliklerinin değişmesinden kaynaklanıyor. Söz konusu ABD’nin öncelikleri olunca, pek çok plan hızla değişebiliyor.
Bundan sonra, ABD’nin önceliklerine bağlı olarak Afganistan’dan çekilecek askerler Çin ya da Rusya’ya karşı konumlandıracağı bir bölgeye gönderecek. Diğer müttefiklerinden de kendilerini takip etmeleri istenecek. Bunlar arasında NATO üyesi Almanya ve Türkiye de var. Özellikle Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı devreye konulan plan şimdilik bu planın tuttuğunu gösteriyor.