Şerzan Kurt davasında sanık polis memuru devletten tazminat alacak hale geldi!
Şerzan Kurt'u öldüren polis memuruna verilen cezanın sürekli bozulmasını değerlendiren Av. Erkan Şenses, mahkeme sürecine dair Evrensel'e konuştu.
Fotoğraf: Evrensel
Mahsum KARA
Diyarbakır
Şerzan Kurt’u öldüren Polis Memuru Gültekin Şahin’e verilen cezanın Yargıtay tarafından sürekli bozulmasını değerlendiren davanın avukatlarından Erkan Şenses, “Sanık polis memuru devletten tazminat alacak hale geldi. Çünkü yattığı süre 6 yıla yakın, aldığı ceza 7 yıl 6 ay; bunun infazı yaklaşık 3 yıl” dedi.
12 Mayıs 2010 tarihinde Muğla Üniversitesi öğrencileri arasında çıkan kavgada Polis Memuru Gültekin Şahin’in silahını ateşlemesi sonucu Şerzan Kurt ağır yaralanmıştı, olaydan 12 gün sonra ise tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirmişti. Olay kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, birçok üniversitede tepki eylemleri gerçekleştirilmişti. Sanık polis hakkında verilen hapis cezası ile ilgili Yargıtay 3 kez görüşünü değiştirdi. Yargıtay son olarak mahkemenin sanığa verdiği 7 yıl 6 ay cezayı onadı.
Batman Baro Başkanı ve davanın da avukatı olan Erkan Şenses, mahkeme sürecine ilişkin Evrensel’e konuştu.
İKİ KEZ TUTUKLANIP İKİ KEZ TAHLİYE EDİLDİ
Dava boyunca sanık iki polis memurunun iki kez tutuklanıp iki kez tahliye edildiğini ifade eden Şenses, dava sürecine dair şunları anlattı: “Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi 2014 yılında Eskişehir 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinin bozduğu ilk kararında, ‘Bu olay kasten öldürmedir, haksız tahriki de mahkeme tartışsın’ diyerek dosyayı Eskişehir’e geri göndermişti. Mahkeme de bunun üzerine kasten öldürme suçundan sanığa hapis cezası vermiş, olaylarda Şerzan’ın da içinde bulunduğu taraftan polise taş atıldığı iddiası üzerine de sanık polis memuruna haksız tahrik indirimi yapmıştı. Oysa dosya kapsamında Şerzan’ın taş atıp atmadığı bile belli değil. Polise ‘Görev esnasında görevi niteliği tahrik olamaz’ dedik duruşmada. Mahkeme 2015’teki bu duruşmada sanığa 16 yıl hapis cezası verdi. Dosya tekrar Yargıtaya gitti. Yargıtay, 2014’teki kararını görmezden gelerek 2016 yılında sanık polis memuru ‘Yaralama kastıyla ateş açmıştır, Şerzan yaralama kastının aşılması sonucu vefat etmiştir’ kararını verdi. Bu sefer ölüm değil yaralama sonucu ölüm suçu oldu. Her ikisinin niteliği ve infaz süresi farklı işleniyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı buna bilinçli taksirle öldürme suçu olabilir diyerek itiraz etti. Halbuki aynı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 2015 yılında 16 yıl cezanın onanmasını istemişti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, esasla ilgili karar vermeden Yargıtay 1’inci Ceza Dairesinin 2016 tarihli kararını kaldırıp tekrar Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderdi ve Yargıtay 2018 yılında üçüncü bir karar verdi. Yargıtay sanığın TCK 87/4’ten cezalandırılmasını ve haksız tahrik indiriminin de tartışılmasını isteyip kararla sanık polis memurunu tahliye etti. Dosya tekrar Eskişehir’e geldi, 11 Eylül 2019’da mahkeme Yargıtay kararı doğrultusunda polis memuruna sonuç olarak 7 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Bu son karar Yargıtay 1’inci Ceza Dairesinin dördüncü kararıyla da onandı. Bu son karar sonrası sanık polis memuru devletten tazminat alacak hale geldi. Çünkü yattığı süre 6 yıla yakın, aldığı ceza 7 yıl 6 ay; bunun infazı yaklaşık 3 yıl. Fazla yattığı için sanık polis memurunun üç ay içinde tazminat davası açma hakkı var.”
YARGITAY 3 KEZ GÖRÜŞ DEĞİŞTİRDİ
“Şerzan Kurt Davası, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesinin aynı olaya ilişkin dosyaya yeni bir delil girmemesine rağmen 3 kez görüş değiştirmesiyle hukuk fakültelerinde şimdiden okutulması gereken bir dava haline geldi” diyen Şenses, “Önemle belirtmek gerekir ki Yargıtayın aynı olaya ilişkin 3 kez görüş değiştirmesi toplumdaki adalet duygusunun zedelenmesine yol açmıştır. Bu aşamada Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde sayılan tarafsızlık ve eşitlik ilkelerinin koşulsuz uygulanmasını diliyorum. Çünkü ancak ‘yargısal kültür arka planı’ olmadan uygulanacak tarafsızlık ve eşitlik ilkeleri ile kolluk memurlarının işlediği suçlarda ‘cezasızlık’ asgariye indirilebilir” dedi.
AYM’DEN SONUÇ ALINMAZSA AİHM’YE BAŞVURU YAPILACAK
5 Mayıs’a kadar Anayasa Mahkemesine başvuru yapacaklarını ifade eden Şenses, “Öncelikle davanın 11 yıla yakın sürmesi çok uzun bir süre, aile açısından dava sürdükçe acıları her zaman taze kalıyor, dolayısıyla travma da sürüyor. Bu tür davalarda davanın en kısa sürede bitirilmesi gerekir. Bu kadar uzun sürmesinin ailede manevi bir tahribat yarattığı, devletin bu tür davalarda yaşam hakkı ihlallerini etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlali olduğunu söyleyeceğiz. Esasa ilişkin de Yargıtayın bu kararlarının hukuk güvenliği ilkesine aykırı olduğu ve bunun yaşam hakkının ihlali anlamına geldiği için AYM’ye başvurumuzun olumlu neticelenmesini umuyoruz. Ancak oradan da sonuç alamazsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuracağız” dedi.