"Kürt coğrafyasında faili meçhul cinayetlerin aydınlatıldığına şahit olmadık"
İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, İçişleri Bakanlığının "Faili meçhul cinayetleri aydınlattık" yönündeki açıklamasına dair "Herhangi bir olayın aydınlatıldığına da şahit olmadık” dedi.

Fotoğraf: Evrensel
Fırat TOPAL
Diyarbakır
İçişleri Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde yapılan yazılı açıklamada, 1990 ile 2018 yıllları arasında işlenen faili meçhul cinayetlerden 248’inin aydınlatıldığı belirtildi. Bakanlığın açıklamasını Evrensel’e değerlendiren İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, “Kürt coğrafyasında faili meçhul olaylar bu sayının çok çok üstünde, tümüyle bir cezasızlık politikasının sonucu olarak soruşturulmadığı gibi herhangi bir olayın aydınlatıldığına da şahit olmadık” dedi.
"AÇIKLAMA KAYIP YAKINLARI İÇİN İŞKENCEDİR"
Zeytun, yapılan yazılı açıklamanın İçişleri Bakanlığı’nın görev ve yetki açısından açıklamanın, yargının ve Adalet Bakanlığı’nın muhatap olduğunu belirterek yapılan açıklama doğrultusunda aydınlatılan faili meçhullerin adli cinayet vakalarıyla sınırlı olabileceğini ifade etti. Zeytun, bakanlığın yaptığı açıklamayla 90’lı yıllarda Bölge’de yaşanan faili meçhul cinayetleri “90’lı yıllar ve sonraki süreçlerdeki politik insanların kaybettirilmesi, faili meçhul cinayetler özelinde özellikle hak örgütlerinin ve insan hakları örgütlerinin takip ettiği dosyaların tümünde fail olarak gösterdiği kişiler bölgede görev yapan kolluk görevlileri, İçişleri Bakanlığı’na ve devlet adına görev yapan güvenlik birimlerine bağlı kişilerdir. Dolayısıyla bu rakamları bu verileri açıklama yetkisi ve görevi tümüyle yargı kurumu ve Adalet Bakanlığı’nındır. 90’lı yıllar özelinde fail olarak bilinen dosyalarda, somut verilerle kolluk biriminin ayrıca bu açıklamayı yapmasına ilk kez şahit oluyoruz. Açıklama yıllarca kayıplarının akıbetini soran, faillerin tespit edilip yargılanması mücadele eden aileler için bir kez daha derinden yaralamış, acı vermiştir.
Faili meçhul terimi normal adli bir cinayet için kullanılan bir terim, yalnız 90’lı yıllarda uygulanan politika için bu terim bu durumu tam karşılamıyor. Çünkü faili meçhul dediğiniz şey suçun kim tarafından nasıl işlendiğine yönelik herhangi bir hukuksal tespitin yapılmaması durumunda ifade edilen terim ancak 90’lı yıllar ve sonraki süreçte Bölge’de yaşanan durum bir merkezi siyasi iktidar eliyle gerçekleştirilen ve o politika doğrultusunda, hukukun dışına çıkan yapıların işlediği fiilerin genel adı oldu. Faili meçhul terimi ve bu verilerden çıkaracağımız sonuç aslında bu terimin de kullanılarak geçmişte yaşanılan ağır insan hakları ihlalleri ve faili belli ama kayıtlara faili meçhul cinayetler geçen gerçeği de manipüle etmek” dedi.
SAYISIZ BAŞVURU MEVCUT, ÇOK NADİR DOSYA AÇILDI
Abdullah Zeytun | Fotoğraf: Fırat Topal/Evrensel
Zeytun, Bölge’de 90’lı yıllar ve sonrasında yaşanan fail meçhul cinayetlere ilişkin herhangi bir dosyanın aydınlatılmadığına dikkat çekerek “ 90’lı yıllardan bu güne daha çok politik kimlikli şahıslara yönelik tümüyle de Kürtlere yönelik faili meçhul ve zorla kaybedilme gibi ağır insan hakkı ihlallerine ilişkin sayısız başvurular ve sayısız dosyalar mevcut. Bu olaylarda yakınlarını kaybedenler ve hak örgütlerinin mücadelesi sonucunda çok nadir dosyalar açıldı. Birkaç dosya dışında da herhangi bir cezalandırma olmadı, şüphelilere yönelik. İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada ise 90’lı yıllardan itibaren gerçekleşen cinayet ve faili meçhullere ilişkin sayı açıklanmış. 90-98 yıllara arasından yaşanan 8 vakanın da bu gün itibariyle de aydınlatıldığı ifade edilmiş. Bu açıklamayı şüphesiz ağır insan hakları ihlalleri dışındaki suçlar yönünden değerlendirmek gerekir. İHD’nin yıllardır takip ettiği dosyalar ve başvurular ile değerlendirdiğimizde, kamu görevlilerince işlenen, devlet adına görev yapan kişilerce işlenilen suçlar dışında adli vakalar olduğunu düşünüyoruz. Süregelen cezasızlık politikasının sonucu olarak ihlaller soruşturulmadığı gibi herhangi bir olayın aydınlatılmadığını ifade etmek gerekiyor” dedi.
TÜRKİYE’NİN MAHKUM EDİLDİĞİ DOSYALARDA DAHİ CEZALANDIRMA YOK
Türkiye’de faili meçhul dosyalara dair yargının tutumuna değinen Zeytun, yargı tarafından izlenen cezasızlık politikasına dikkat çekerek “ Bu istikrarlı politikayı açıklarken bırakın binlerce faili meçhul cinayeti, zorla kaybedilme gibi ağır insan hakları ihlallerine ilişkin etkin ve etkili soruşturma yürütmeyi, AİHM’e taşınıp Türkiye hakkında ihlal kararları olan dosyalarda dahi eylemler hakkında soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesi, faillerin ortaya çıkarılması ve cezalandırılmasına yönelik herhangi bir hukuksal girişimin bulunmadığını da ifade etmek gerekiyor. Türkiye’den AİHM’e taşınan ve usuli eksiklikler dışında karara çıkan tüm dosyalarda ihlal kararlarının halen akıbeti belli değil. Faillerin yargılanmadığı bir durum söz konusu” dedi. Zeytun, “2000’li yılların sonrasında yaşanan faili meçhullerde somut veriler mevcut ancak 90’lı yıllardaki dosyalarda ise tanıklıklar, otopsi raporları,mağdurların beyanları net bir şekilde fail olan kolluk gücünü ya da onlar adına hareket edip suç işleyen paramiliter yapıları net bir şekilde tespit ediyordu. Bu gün halen de sayısız örneklerden biri olarak ifade etmek gerekirse; 90’lı yılların başlarında Diyarbakır Lice’de kolluk güçleri tarafından gözaltına alınıp bir daha haber alınamayan Bulut Ailesi’nden 5 kişiden haber alamıyoruz ve failleri de meçhul” dedi.
İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇLARDA ZAMAN AŞIMI ENGELİ VAR
Türkiye’de faili meçhullerin aydınlatılmasına dair iç mevzuatta da engellerin olduğunu belirten Zeytun, bu tutumun yaşanan insan hakkı ihlallerinin görmezden gelinmesi olarak ifade etti. Zeytun, “ Türkiye’nin iç hukuk mevzuatı ve kanunları insanlığa karşı işlenmiş suçlar yönünden zaman aşımı gibi engelleri de var. Bunu bir cezalandırmama gerekçesi yapabiliyor. Ancak BM Zorla Kayıp Edilmelere Karşı Herkesin Korunması Sözleşmesi 2010 yılında itibaren tüm devletlere açık olduğunu, Türkiye’nin henüz bu sözleşmeye imza atmadığını ve taraf olmayarak 90’lı yıllar başta olmak üzere geçmişte yaşanan bütün o ağır insan hakları ihlallerini ve faillerini görmezden gelip aklayan bir pozisyonda olduğunu ifade edebiliriz. Devletin, 90’lı yıllarda izlediği idari, siyasi, hukuki politikaların bir sonucu olarak, otoriter politikalarının halen soruşturulmamasının soruşturmaya konu edilen kişilerin ve siyaset yürütücülerinin etkisini halen görüyoruz. ” dedi.
Evrensel'i Takip Et