22 Nisan 2021 07:54

Arçelik'te meslek hastalığını kabul eden mahkeme manevi tazminata hükmetti

Meslek hastalığı davası açan işçinin Arçelik'te 7 yıl boyunca çalıştığını belirten Avukat Onur Deniz, "Arçelik, gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almadığı için kusurlu bulundu" dedi.

Arşiv fotoğraf: DHA

Paylaş

Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli

Arçelik’te 7 yıl boyunca montaj bandında çamaşır makinası üreten işçi, açtığı meslek hastalığı davasında 15 bin lira manevi tazminat kazandı. Sürekli aynı işi ve aynı hareketleri yaptığı için “Karpal Tünel Sendromu”na yakalanan işçinin “meslek hastalığı” tespit edilse de, maluliyet oranının yüzde 0 (sıfır) gelmesiyle sadece manevi tazminat talebi mahkeme tarafından kabul edildi.

Biz de davanın avukatı Onur Deniz ile dava sürecini ve meslek hastalığı davalarının seyrini konuştuk. Meslek hastalığına yakalanan çalışanların önlerinde, kendilerini çok uzun bir yargı süreci beklediğini belirten Deniz, “2012 yılında açmış olduğumuz tazminat davası, 2021 yılında sonuçlandı. Söz konusu yargılama süresi kabul edilebilir değildir. Adaletin bu kadar gecikmiş olması, mağduriyetleri kat ve kat arttırmaktadır” dedi.

Meslek hastalığı davası açan işçinin Arçelik A.Ş. Çamaşır Makinası İşletmesinde 7 yıl boyunca makina operatörü olarak çalıştığını belirten Avukat Onur Deniz, işçinin el ve kollarında yaşadığı güçsüzlük ve ağrı şikayetleri sonrası doktora giderek “Karpal Tünel Sendromu” (El bileğinde sinir sıkışması) teşhisi ile sol el bileğinden ameliyat olduğunu söyledi. Şikayetlerinin devam etmesi üzerine İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesine başvuran işçiye burada her iki elde Karpal Tünel Sendromu ve sol dirsekte (sol ulnar sinirde) “Tuzaklanma Nöropatisi” hastalığı teşhisi konuldu. Tedaviye rağmen şikayetleri geçmeyen işçinin, iş ve günlük yaşantısını ciddi düzeyde olumsuz etkilendi. Bu sebeple Arçelik’ten ayrılmak zorunda kalan işçi, soluğu mahkemede aldı.

7 yıl boyunca Arçelik’in montaj bandında çalışan işçi için konuşan Deniz, “İşçi bu süre boyunca sürekli titreşimli ortamda, ara vermeksizin tekrarlanan hareketleri yapmak zorunda kalmıştır. Tıbbi literatürde, bu şekilde titreşimli ortamda yineleyici hareketleri yapmaya bağlı ortaya çıkan meslek hastalıkları açıkça tanımlanmıştır. Davacı müvekkilde ortaya çıkan meslek hastalıkları da literatürdeki bu tanımlamalara uymaktadır. Genç bir insan, gerekli önlemler alınmadan ağır bir işte çalıştırıldığı için, bu yaşında telafisi olmayan birden fazla sakatlık ile baş başa kalmıştır. Her iki kol ve ellerindeki ağrı, uyuşma ve güç kayıpları normal bir işte çalışmasına engeldir. Bundan sonraki yaşamında özellikle çalışma hayatı ile ilgili ciddi kısıtlamalar yaşayacağı açıktır. Ne yazık ki, bundan böyle iyi bir iş bulma olasılığı da düşüktür” dedi.

İŞÇİLER "YEDEK PARÇA" MUAMELESİ GÖRÜYOR!

Meslek hastalığı davalarında meydana gelen olayın meslek hastalığı olup olmadığını Sosyal Güvenlik Kurumunun tespit ettiğini söyleyen Deniz, “İlgili yönetmelik ve cetvellerde meslek hastalığı sayılan hastalıklar belirlenmiştir. Olayımızda müvekkilin hastalığı kurum tarafından ‘meslek hastalığı’ olarak tespit edilmiştir. Yargılama sırasında yapılan keşif ve bilirkişi incelemeleri neticesinde davalı Arçelik’in gerekli işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almadığı, ergonomik çalışma koşullarını sağlamadığı, çalışanların ağır iş yükü altında çalıştırıldığı, işverenin denetim ve gözetim borcunu yerine getirmediği tespit edilmiş, bu nedenle de şirket kusurlu bulunmuştur. Yargılama sırasında dinlenen tanık ifadeleri ile işçilerin ne kadar ağır şartlarda çalıştırıldıkları ortaya konmuştur. Tanıklar mahkeme huzurunda verdikleri ifadelerde, bant sisteminde çalıştıklarını, günde ortalama 1.200 - 1.400 çamaşır makinasının önlerinden geçtiğini, siparişlerin arttığı dönemlerde bu sayının 2.400’leri bulduğunu belirtmişlerdir. Montaj bandının saniye aralıkları ile durduğunu ve işçilerin önlerine gelen makineleri bu süre zarfında yinelenen hareketlerle montajladıklarını, sonrasında yeni bir makinenin önlerine geldiğini, aynı hareketlerin defalarca tekrarlandığını belirterek, haftada 3 gün zorunlu mesaiye bırakıldıklarını, bunun da işçilerin bedenlerine zarar verdiğini eklemişlerdir. Ayrıca söz konusu duraklama aralıklarının mühendisler tarafından sürekli daha da azaltılmaya çalışıldığını, süresini tutturamayanlara kapının gösterildiğini ifade ederek, işçilerin işlerini kaybetmemek için elleri kolları uyuşmasına rağmen çalışmaya devam ettiklerini, belirtmişlerdir. Tüm bu ifadeler üretimin ve kâr hırsı ile işçilerin ne kadar zorlandığını, kendilerine birer yedek parça muamelesi yapıldığını gözler önüne sermektedir. Üretim kesintisiz sürdürülmeli, hastalanan işçi (bozulan yedek parça) yenisi ile değiştirilip çarklar dönmeye devam ettirilmelidir” diye konuştu.

“MANEVİ TAZMİNAT TALEBİMİZİN KABUL GÖRMÜŞ OLMASI SEVİNDİRİCİ”

İşçinin meslek hastalığı kabul edilse de, maluliyet oranının kurum tarafından yüzde 0 (sıfır) olarak hesaplanmasına itiraz ettiklerini belirten Deniz, “Tüm itirazların yapılmasına rağmen maluliyet oranı değişmemiştir. Sonuç olarak mahkeme, maddi tazminat taleplerimizi reddetmiş, 20 bin lira manevi tazminat talebimizi kısmen kabul etmiş, 15 bin lira manevi tazminatın faizi ile birlikte müvekkile ödenmesine karar vermiştir. Gerekçeli kararın yazılması ile birlikte reddedilen maddi tazminat yönünden Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf başvurusunda bulunmayı düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Borçlar Hukukuna göre, talep edilen tazminatın karşılanabilmesi için ortada bir zararın bulunması, zararın hukuka aykırı bir eylemle meydana gelmiş olması, ayrıca zarar ve eylem arasında uygun bir nedensellik bağının bulunması gerektiğini söyleyen Deniz, “Maluliyetin olmaması, ortada bir zarar oluşmuş mudur tartışmasını beraberinde getirmektedir. Böyle durumlarda zararın oluşmadığından bahisle taleplerin reddedildiğini görüyoruz. Olayımızda ise mahkeme maluliyet olmamasına rağmen manevi tazminat taleplerimizi kabul etmiştir. Maluliyet olmasa dahi davalının hukuka aykırı davranışları ile meslek hastalığına yakalanan müvekkilim birçok kez ameliyat olmak zorunda kalmış, uzun süreli ağrılar ile baş etmek zorunda bırakılmıştır. Maddi tazminat talebimizin reddedilmesine rağmen, manevi tazminat talebimizin kabul görmüş olması sevindirici bir gelişmedir” dedi.

BU MESLEK HASTALIĞINA YAKALANANLAR NE YAPMALI?

Karpal Tünel Sendromu'nun özellikle bant ortamı gibi işlerde, masa başı ve ofis ortamında bilgisayar karşısında, sürekli yineleyici hareketlerin yapıldığı neredeyse tüm işlerde görülen bir rahatsızlık olduğunu hatırlatan Deniz, "Bu hastalık, ‘Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri̇ Yönetmeliği’nin ekinde de yer alan ‘Meslek Hastalıkları’ listesinde bulunuyor. Uygun ergonomik koşulların yaratılmadığı, işçi sağlığı önlemlerinin alınmadığı, masa başı, bilgisayar kullanımının yoğun olduğu ofis işlerinde sıklıkla rastlanmasına rağmen ‘Karpal Tünel Sendromu’nun meslek hastalığı olduğu çoğu çalışanca bilinmemektedir. İşçi sağlığı önlemlerinin alınması, uygun ergonomik çalışma ortamlarının yaratılması, işverenin sorumluluğundadır. Benzer meslek hastalığına yakalanan işçiler vakit kaybetmeksizin ‘Meslek Hastalıkları Hastanesine başvuruda bulunmaları gerekmektedir. Meslek Hastalıkları Hastanesi gerekli tetkikleri yapıp raporları meslek hastalığının tespiti için Sosyal Güvenlik Kurumuna göndermektedir. Sosyal güvenlik kurumunun meydana gelen rahatsızlığı meslek hastalığı olarak tespit etmesi durumunda mahkemede tazminat davası açılabilmektedir. Eğer kurum rahatsızlığı meslek hastalığı olarak tespit etmez ise bu durumda da yine mahkemede ‘Meslek hastalığı tespiti’ davası açarak meydana gelen rahatsızlığın meslek hastalığı olduğu bilirkişi incelemesi ile tespit edilebilmektedir. Sonrasında yine zararın tazmini için tazminat davası açılabilmektedir” dedi.

Son olarak uzun yargı sürecine değinen Deniz, “Maalesef meslek hastalığına yakalanan çalışanların önlerinde, kendilerini çok uzun bir yargı süreci beklemektedir. 2012 yılında açmış olduğumuz tazminat davası, 2021 yılında sonuçlanmış, üstelik henüz üst mahkeme incelemesinden geçmemiştir. Söz konusu yargılama süresi kabul edilebilir değildir. Adaletin bu kadar gecikmiş olması, mağduriyetleri kat ve kat arttırmaktadır. Ancak ne yazık ki alınmayan önlemler, işverenlerin kusuru nedeni ile meslek hastalığına yakalanan ya da iş kazası geçiren işçinin elinde de başka bir imkan bulunmamaktadır. Bu imkânın yılmadan kullanılması, işçi sınıfı adına bir mücadele alanıdır” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Thodex kurucusu Faruk Fatih Özer: İddialar asılsız, kaçmadım, siber saldırı yaşadık

SONRAKİ HABER

EMEP Kocaeli İl Başkanı Erkan: "Hem iş yerlerinde hem OSB'lerde 1 Mayıs kutlanabilir"

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa