Omzundaki yük yaşından büyük

Bugün 23 Nisan. Çocuklara adanmış özel bir günü yüz binlerce çocuk, koronavirüs riskine rağmen atölyelerde ter dökerek, köşe başlarında mendil satarak karşılıyor. Bunlardan biri de Ramazan...

23 Nisan 2021 00:52
Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Bugün 23 Nisan... Çocuklara adanmış özel bir gün olsa da, yüz binlerce çocuk, koronavirüs riskine rağmen atölyelerde ter döküyor, köşe başlarında mendil satıyor, ayakkabı boyuyor. Ramazan da o çocuklardan biri. Daha 15’inde... Tarlabaşı’da boyundan büyük bir çuval taşırken karşılaşıyoruz onunla. “İşin zor mu” sorusunu sorunca biraz duraksıyor, “Çuval taşıyorum. Çuvaldaki ürünleri başka dükkanlara götürüyorum. Bazen ağır yük oluyor, o zaman bölüyorum. Yavaş yavaş gidiyorum, yavaş yavaş geliyorum. Belimi fazla acıtmıyorum. İlk zamanlar zordu ama bir süre sonra alışıyorsun” diye yanıtlıyor.

Ramazan sekiz çocuklu bir ailenin 5 numarası. Ailesi 11 yıl önce daha iyi bir yaşam için Mardin’den göç etmiş İstanbul’a... Tarlabaşı’da kiraladıkları iki odalı bir evde yaşıyorlar. Kendisine ait bir odası yok. Kardeşleriyle birlikte aynı odada kalıyor. Tarlabaşı’da omzunda bir çuvalla yokuş yukarı çıkarken, soluklandığı sırada yanına gidiyoruz Ramazan’ın. İlk başta röportajımızı kabul etmiyor, sonra geri dönüyor. Anlıyoruz anlatacağı çok şey var Ramazan’ın. Nerede çalıştığını sorarak başlıyor sohbetimiz ve anlatıyor: “Tekstil atölyesinde çalışıyorum. 3 aydır çalışıyorum, maddi durumumuz olmadığı için. Daha önce de çalışıyordum ama çok az çalışıyordum. Bizim mahallede bir abi vardı, oyuncak yapıyordu ona yardım ediyordum. Şimdi okullar kapandığı için daha uzun süre çalışıyorum.”

Ramazan elinde çuvalla

"İŞTEN GELİNCE UYKUM GELİYOR, DERSLERE BAKAMIYORUM"

“Peki nasıl ders çalışıyorsun, zor olmuyor mu” sorumuza ise Ramazan şöyle yanıt veriyor: “Akşam bazen tekrar ediyorum bazen uykum geliyor tekrar edemiyorum. Zor oluyor. Dersleri etkiliyor ama arada ustadan izin alıyorum, erken çıkıp derslere bakıyorum. Derslerden biraz geri kalıyorum. Bilgisayarım yok, telefonla derslere bakıyorum. Telefonla girerken zor oluyor ama. İnternet de bazen olmuyor, o zaman da komşudan çekiyoruz.”

"SABAH UYANIRKEN ZORLANIYORUM"

Sabah 8.30’da işe gittiğini akşam 19.00’da işten çıktığını söyleyen Ramazan, “Oruç var ya ondan dolayı normalde 8’de paydos. Eve gidince oturuyorum, dinleniyorum, yemeğimi yiyorum, sonra biraz televizyon izliyorum, yorgun oluyorum hemen yatıyorum. Sabah uyanırken biraz zorlanıyorum. Biraz daha uyuyayım diyorum ama yapacak bir şey yok. Mecburum çalışmaya. İşyerinde 1 saat molam var. Öğle yemek molam. Abla 1 saat dinleniyorum, bu aralar oruç tutuyorum ya oruç tutarken zor oluyor. İşyerinde öğle arasında uyuyorum” diyor.

"ALDIĞIM MAAŞI ANNEME VERİYORUM"

Haftalık 400 TL maaş aldığını anlatan Ramazan, “Aldığım maaşı anneme veriyorum. Annem erzak alıyor, kiraya veriyor. 1000 TL kira. Haftalık 50 TL alıyorum annemden. Arkadaşlarla harcıyorum. Geziyoruz, gidiyoruz arka mahallede bisikletçi var bisiklet kiralıyoruz. Yemek alıyoruz kendimize, turluyoruz işte. Hafta içi olduğunda da çalışıyoruz” diye konuştu. 

"ÇOCUKLARIN ÇALIŞMADIĞI BİR DÜNYA HAYAL EDİYORUM"

Sonrasında şöyle bir diyalog geçiyor Ramazan’la aramızda:

-Bisikletin yok mu?

 -Kendi bisikletim yok.

-Para biriktirip bisiklet alamaz mısın?

-Vardı da çaldılar.

-Babana demiyor musun ‘Bana bir bisiklet al’ diye?

-Maddi durumumuz yok, nasıl söyleyeyim babama bisiklet al (Gözleri doluyor)

-Hayallerinden biraz bahsetsene?

-Herkesin maddi durumunun iyi olmasını istiyorum.

-Kendin için peki?

-Kendim için bir şey istemiyorum ailem için istiyorum. Kendim için mesela hayallerimin peşinden koşmak istiyorum. Maddi durumumuzun iyi olmasını istiyorun.

-Büyüyünce ne olmak istiyorsun?

-Yunus polis olmak istiyorum, vatanımı seviyorum.

-Nasıl bir dünya hayal ediyorsun?

-Abla herkesin mutlu olacağı bir dünya hayal ediyorum.

-Çocuklar için peki?

-Çocukların çalışmadığı herkesin mutlu olduğu bir dünya hayal ediyorum.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLME KARARI ÇOCUKLARI DA ETKİLİYOR

İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi Avukat Fırat Çiçek, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin çocuklar açısından da hak kayıplarına neden olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Yakın bir tarihte Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi (UN Women) tarafından bir rapor yayımlandı. Rapora göre Türkiye’de erkeklerin yüzde 25’i, kız çocuklarının en fazla 15 yaşına kadar çocuk sayıldığını düşünüyor. Ve katılımcıların yüzde 18.1’i çocuk yaşta erken ve zorla evliliklerinin bir cezası olmaması gerektiğini düşünüyor. Çocuk algısının oturmadığı bir toplumda kamu otoritesi tarafından çocuk yaşta evliliklerin önlenmesi gerekiyor iken bu konuda devlete sorumluluk yüklendiği İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmak çocuk yaşta evlilikleri meşrulaştırmak anlamına geliyor. Keza Sözleşme’nin 37. maddesi taraf devlete çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alması yönünde sorumluluk yüklemiştir. Sözleşme kapsamında çocukların erken yaşta ve zorla evlendirilmelerine yönelik önleyici, koruyucu ve ceza hukukuna ilişkin yanlarına odaklanması gerekiyor iken Sözleşme’nin kaldırılması çocukların insan hakları güvencesini ortadan kaldırmaktır.”

ÖNCEKİ HABER

TTB Aile Hekimliği Kolu: Mevcut aşılamanın gücü, salgını önlemeye yetmiyor

SONRAKİ HABER

İBB Bilim Kurulu: En az bayram sonuna kadar tam kapanma şart

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa