24 Nisan 2021 01:45

İşyeri Baştemsilcisi Ferdi Gülkırmızı: Her fabrikayı 1 Mayıs alanına çevireceğiz

Gebze Sendikalar Birliği olarak dedik ki madem 1 Mayıs'ı meydanlarda kutlayamıyoruz, o zaman biz de örgütlü olduğumuz her fabrikayı 1 Mayıs alanına çevireceğiz.

Fotoğraf, Ferdi Gülkırmızı'nın kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Serpil İLGÜN
İstanbul

Ne yasakların uygulanmasından bizzat sorumlu İçişleri Bakanı’nın binlerce kişiyle katıldığı tarikat lideri cenazelerinde, ne iktidar kongrelerinde bir engel oluşturmayan pandemi, sıra işçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü olan 1 Mayıs’ı kutlamaya gelince hatırlandı. Kutlanması bir yana, hazırlık çalışmaları bile yasaklanan 1 Mayıs, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da yasaklara inat yaygın ve kitlesel kutlanması için hazırlıklar sürüyor.

Cumartesi söyleşisinde bu hafta, Gebze’de Petrol-İş’in örgütlü olduğu Nedex Fabrikası İşyeri Baştemsilcisi Ferdi Gülkırmızı ile fabrikadaki durumu, 1 Mayıs hazırlıklarını ve taleplerini konuştuk.

Örgütlü olarak çalışmanın da büyüyen ekonomik sorunları karşılamaya yetmediğini belirten Gülkırmızı, iktidarın kutuplaştırıcı politikalarının işçiler arasındaki etkisini anlatıyor. Petrol-İş Gebze Şubesi’nin de içinde olduğu Gebze Sendikalar Birliği olarak 1 Mayıs’ı örgütlü tüm fabrikalarda kutlayacaklarını vurgulayan Gülkırmızı, “Tabanda oluşacak bir dalga tavandaki tavrı da değiştirir. Bütün mesele tabandaki işçide. İşçi gücünün farkında değil, işçi sendikayı da değiştirir, başkanları da değiştirir, hükümeti de değiştirir. Yeter ki bu bilinci verebilelim” diyor.

Sizi tanıyalım önce. Kaç yaşındasınız, işçiliğe kaç yaşında başladınız, evli misiniz, kirada mı oturuyorsunuz?

28 yaşındayım. 12 senedir işçilik yapıyorum. Evli değilim, ailemle oturuyorum.

Nedex’e ne zaman girdiniz?

2016’da girdim.

Fabrikada ne üretiliyor?

Isıcam sektöründe nem alıcı üretiyoruz. Yani içerden-dışardan soğuğun, sıcağın geçirilmesini önlemeyi sağlayan bir kimyasal madde üretimi yapıyoruz. 2015 yılından bu yana fabrikamız Petrol-İş’te örgütlü. Ben sevkiyat bölümünde çalışıyorum. Daha önce paketlemede çalışıyordum. Sonra 2018’de temsilcilik seçimine girdik ve baştemsilci seçildim. Toplam çalışan 126 kişi, 86 üyemiz var.

Çalışma şartlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Kimya fabrikası ama çok ağır kimyamız yok. Sadece bir bölümde var, oradaki arkadaşlar koruyucu ekipmanla çalışıyorlar. Yüzde 90’lık bölümümüz kimyayla temassız, yani korona öncesinde maske vs. takmayarak çalışıyoruz. Koronadan sonra maske takmaya başladık. Yani fabrikamızda sendika girdikten sonra çok önemli sorunlar yaşamıyoruz. Sendika girmeden önce kötüydü.

Nasıl kötüydü, sizden önce girenler sendika fabrikaya girmezden önce çalışma şartlarını nasıl anlatırlar?

Bizden önce girenler mesela 18,19 yıllık kıdemli işçiler var, önceki şartların zor olduğunu, hep manuel çalıştıklarını, ücretler olsun, sosyal haklar olsun, çok sıkıntı çektiklerini anlatıyorlar. En sonunda vardiyalardan öncü arkadaşlarımız bir araya gelip fabrikaya sendikanın girmesi gerektiğini söyleyip, örgütlü bir yapı kurulması lazım deyip, ondan sonra Petrol-İş’teki arkadaşlar aracılığıyla gerektiğinde 8 saat şalterleri indirip, böyle bir mücadele verip, sonunda sendikayı getirmeyi başarmışlar.

Fabrikanızda koronayı nasıl geçiriyorsunuz? Korona, çalışma biçiminizi değiştirdi mi?

Kovid döneminde iş sağlığı iş güvenliği uzmanımızla beraber tedbirlerimizi aldık, yemek molalarını üçe böldük. Bölümlerde de çay molalarını, dinlenme aralarını değiştirdik. Yani elimizden geldiği kadar bir şeyler yapmaya çalıştık. Yine de ben dahil 20 arkadaşımız kovide yakalandık. Hatta bir ara fabrikayı kapatma gündeme geldi ama vakalar düşünce bu gündemden kalktı.

Kod 29 uygulandı mı, ya da ücretsiz izin?

Kod 29 bizde olmadı ama işverenlerin yavaş yavaş ücretsiz izni dillendirmeye başladığı zamanlar oldu, ama piyasanın da biraz düzelmesiyle beraber rafa kaldırıldı şimdilik.

EKONOMİK KRİZİ İLİKLERİMİZE KADAR HİSSEDİYORUZ

12 yıldır çalışan bir işçi olarak, sadece fabrikada değil, genel olarak işçi ve emekçilerin yaşadıkları en temel sorunları sıralasanız, neler söylersiniz?

Bir kere korona dönemi en çok biz işçileri yıprattı. Bu dönemde patronlar fonlardan, işsizlik fonundan destekler alırken, biz hiçbir destek alamadık. Evet, biz örgütlü olduğumuz için daha iyi şartlardayız, birtakım sıkıntılara sendikamızla müdahale edebildik. Mesela ben evli olsam, çocuğum olsa, kira versem alacağım ücretle mümkün değil geçinemem. Arkadaşlarla konuşuyoruz evli arkadaşlarla, çocukları var, geçinemediklerini anlatıyorlar. Yani örgütlü olsak, sosyal haklarımız olsa bile geçinemediklerini söylüyorlar. Yani işçiler olarak ekonomik krizi iliklerimize kadar hissediyoruz. Tabii bir de örgütsüz olan, yani çevremizdeki fabrikalarda, komşularımızdan, arkadaşlarımızdan duyduklarımız da hiç iç açıcı değil. Kirasını ödeyemeyen var, kredi kartını (işçiler arasında patlatma denir) patlatan var… İnsanlar geçinemiyor, sürekli borç içinde, bu yüzden bunalıma girip intihara başvuruluyor, Kocaeli’de ekonomik sorunlar nedeniyle bir günde beş vatandaş intihar etti. Yani en çok darbeyi biz işçiler gördük, patronlar yine hiçbir şekilde zarar görmediler, hatta kârlarına kâr kattılar. Eziyeti gören biz olduk. Ama en çok üzüldüğüm nokta, bu kadar sorunun altında kalırken, hiçbir tepkinin olmaması.

Sizce neden yok?

Şöyle bir şey, işçiler içinde, halkın içinde korku var. Tutuklanma korkusu var, ifade özgürlüğünün olmaması korkusu var, arkadaş grubunda konuşurken bile kelimeleri seçerek konuşuyor artık. Bu korkunun ana sebebi hükümettir. Zaten kutuplaştırdılar insanları, sağcısı, solcusu, muhafazakarı şucusu bucusu diyerek böldüler. Kimse kimseyle bir araya gelemiyor. Parçala böl yönet taktiği ile yönetiliyoruz.

ÖRGÜTLÜ OLDUĞUMUZ HER FABRİKAYI 1 MAYIS ALANINA ÇEVİRECEĞİZ

Anlattınız, fabrikaya sendika mücadelesinde işçiler bir araya gelebildi, bugün esas konumuz olan 1 Mayıs’a katılma, korona bahanesiyle yasaklanmaya çalışılan 1 Mayıs’ı anlamına uygun ve yaygın kutlamalar için bir araya gelme, komiteler oluşturma cephesinde durum nasıl?

Geçen yıl da 1 Mayıs’a pandemi döneminde girmiştik. Petrol-İş Gebze Şubesi olarak, tabii Gebze Sendikalar Birliği olarak daha doğrusu, dedik ki “biz her fabrikayı 1 Mayıs alanına çevireceğiz!” Madem bunu meydanlarda kutlayamıyoruz, kitleleri bir araya getiremiyoruz, o zaman biz de örgütlü olduğumuz her fabrikayı 1 Mayıs alanına çevireceğiz. Yani 30 Nisan’da, öncesi de olabilir, her fabrikada basın açıklamalarını okuyacağız, sloganlarımızla, alkışlarımızla taleplerimizi fabrikalarda haykıracağız. Bu şekilde hazırlıklarımız var.

Peki çevredeki örgütsüz fabrikalara da gitme, bildirileri oralardaki işçilere de dağıtma ve 1 Mayıs’a katılma çağrısı yapma da gündeminizde mi?

Bu yönde bir çalışmanın olup olmadığını bilmiyorum ama bir yürüyüş tarzında yapılabilinir mi onu tartışıyoruz. Yani 1 Mayıs’ta organize sanayide bir yürüyüş yapılabilinir mi, en azından yandaki örgütsüz fabrikanın şunu görmesini istiyoruz, örgütlü olmanın işçileri ne kadar özgür kıldığını, 1 Mayıs’ı alanlarda değilse de fabrikasında kutlayabildiğini göstermek için. Örgütsüz fabrikalara bir nebze de olsa cesaret vermek için böyle bir şey yapmayı düşünüyoruz.

1 Mayıs’ın korona gerekçesiyle yasaklanması nasıl tartışılıyor?

İktidar koronayı 1 Mayıs’ı engellemek için fırsata çeviriyor. Bunu tabandaki işçide de duyuyoruz, yani AKP’ye oy vermiş bir işçi bile bunu diyebiliyor, kendi kongreleri olunca korona yok, işçi 1 Mayıs’ı kutlamaya gelince korona var, yasak! Hafta içi bir cemaat liderinin cenazesi vardı, yasakları koyan İçişleri Bakanı, binlerce kişiyle önde saf tutuyordu. İşçi sınıfına gelince afişler bile yasaklanıyor. Grevler yasaklanıyor Baldur grevinde olduğu gibi. Aynı şekilde, korona var diye sokağa çıkma yasağı koyuyor, ama işçilere gelince yasak yok. İşçiler canı burnunda çalıştırılıyor. Binlerce işçi koronadan öldü.

Hükümet sermayeden besleniyor, dolayısıyla onu da arkasına alarak onun dediklerini yapıyor. Kısa çalışma ödeneğinden de gördük. İşçiler bu uygulama sürsün diyor onu hiç dikkate almıyor, ama en son TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu kendi çıkarları için söyleyince ödeneği uzatıyor. Bundan şunu çıkarıyoruz, ben işçilerin halkın hükümeti değilim, işverenlerin hükümetiyim.

Fabrikadaki ve çevredeki işçilerin 1 Mayıs’la ilgili düşünceleri ne?

Günün anlamını kavrama, sahip çıkma, heyecanlanma gibi duygular yok. Ekonomik sorunlar, salgın, sürekli eve tıkandık, ben kendim için söyleyeyim, altı aydır Gebze dışına çıkamadım. Temsilci olduğum için dolaşabiliyorum ama işçi arkadaşlar evden çıkamadıklarını, psikolojik çöküntüler olduğunu söylüyorlar. Bu arada 1 Mayıs coşkusu sönük kaldı. Ama genel olarak 1 Mayıs’ın alanlarda olmamasına tepkililer. Ama ben işçi arkadaşlara da söylüyorum, alanların yasaklanmasını biz de fırsata çevirebiliriz. Yani eskiden alanlara sadece bir grup işçiyi götürebiliyorduk, bazıları 1 Mayıs’ı tatil olarak değerlendiriyordu. Ama bugün işçiler vardiya girişlerinde veya vardiya sırasında o coşkuya katılmış oluyor. En azından pandemi geçince, alanlara gelebileceklerini düşünüyorum.

BİZ O PATATESE NASIL MUHTAÇ OLDUK?

Bu bağlamda, sendikaların, konfederasyonların tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada kendimiz de bir özeleştiri yapmamız lazım, yani tüm sendikaların bir özeleştiri yapması lazım. Yani sendikal bürokrasiyi büyüttüklerini düşünüyorum, 1 Mayıs’a şurada birkaç gün kalmış, üç konfederasyondan hiçbir tepki yok. Türk-İş, Hak-İş kısa çalışma ödeneğini uzattığı için Cumhurbaşkanı’na, Hisarcıklıoğlu’na teşekkür ediyorlar. Sanki işçilerden toplanan paralardan ödenen ödenek, sanki bir lütufmuş gibi davranıyorlar. Yani evet hükümetin politikalarını 19 yıldır biliyoruz, ama biz sendikalar olarak kendimizi sorgulamamız lazım. Yani bu hükümetin karşısında niye durmuyoruz, karşı bir hamle niye yapamıyoruz? Üç konfederasyonun arkasında milyonlarca işçi var, işçi onlara bakıyor. Sürekli çıkıp medyada işçilerin gazını alarak iki cümle söyleyip sonra kenara çekilmekle sendikacılık yapılmaz.

Biz işçiler de, halk olarak da şunu düşünmeliyiz, mesela patates dağıtma olayı, insanlar şunu sorguladığı zaman kazanır. Biz o patatese nasıl muhtaç nasıl olduk. O patatesi aldım diye sevineceğimize, bizi o patatese kimler muhtaç etti? Bunu düşündüğümüz zaman bence o zaman kazanmaya başlarız. O zaman bilinçli bir işçi, bilinçli bir halk oluruz.

Sendikaların, konfederasyonların tutumundan bahsettiniz, evet sendikalar, konfederasyonlar önderlik etmiyor ama bunu ileri işçiler yapamaz mı? Bu eleştirilerin üzerine ileri işçiler ne koyabilir?

Bu eleştirilerimiz üzerine şöyle bir şey yapabiliriz, işçileri bilinçlendirmek! Önce tabandaki işçilere 1 Mayıs’ı anlatmak, sendikaların, konfederasyonların tutumunu anlatmak… Benim fikrim, tabanda oluşacak bir dalga tavandaki tavrı da değiştirir. Bütün mesele tabandaki işçide. İşçi gücünün farkında değil, işçi sendikayı da değiştirir, başkanları da değiştirir, hükümeti de değiştirir. Yeter ki bu bilinci verebilelim.

Peki bu neden yapılamıyor, neden hayata geçirilemiyor?

Çünkü önyargı var insanlarda. Başta da anlattığım gibi kutuplaşma var. Solcuysan kötüsün, ya da Kürtsen, Türksen…. Yani sürekli bir ayrıştırma olduğu için, mesela ben karşımdaki insana anlatıyorum, anlatıyorum, çıkarlarımız aynı diyorum, meselemiz ekmeğimizi büyütmek, mesele emek diyorum, karşımdaki hak veriyor, doğrudur diyor, sonuç bekliyorsunuz ama yine kendi bildiğini yapıyor. Karşısındakini farklı bir görüşte gördüğü için. O ideolojik duvarı geçemiyor. Bunu sistem yaratıyor tabii. Bunu dört koldan yapabilsek, bir dalgalanma oluyor.

Siz de belirttiniz, özellikle şu son iki yıl, pandeminin de etkisiyle sorunlar ağırlaştı ve bu iktidarın kimin iktidarı sorusunun yanıtını açığa çıkardı. Bunun kutuplaştırmayı, bilinçlendirmeyi kolaylaştırması gerekmez mi?

Bir araya gelemiyoruz, bir araya gelmeye çalışıyoruz, yine ekonomiye geliyoruz cebinden bir şey çıkınca anlıyor…

O da çıkıyor?

İnsanların tepki göstermemesi, bir araya gelememesinin tek nedeni birleşememektir. Örneğin Avrupa’daki ülkelerde birlik var, oradaki sendikal örgütlülük daha güçlü, işçi daha bilinçli. Mesele örgütlülük kültürünün yerleştirilmesi. Sendikal örgütlülüğü büyütebilirsek halkın kültürünü de, bir şeyleri sorgulamasını da başarmış oluruz.

Bu yıl öne çıkan talepler ne olacak?

Bu yıl ekonomik, sosyal bütün talepler pandemi üzerinden olacak. Çünkü iki senedir dediğim gibi çok yıpranmış durumdayız. Herkesin aşılanması; asgari ücret üzerindeki vergi ve kesintilerin sıfırlanması; örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi önündeki engellerin kaldırılması ve ücretsiz izin, Kod 29 bu gibi taleplerimiz olacak.

İKTİDAR POLİTİKALARI TEPKİ YARATIYOR

İktidar blokunun anketlere de yansıyan oy kaybını fabrikada, çevrenizde yansımalarını gözlemliyor musunuz?

İktidara tepkiler çok büyük. Daha önce hiç olmayan tepkileri görüyoruz. Hükümetin yanlış yaptığını, yanlış kararlar verdiğini, dış politikada da yanlışlıklar yaptığını, mesela CHP’nin 128 milyar dolar nerede pankartlarının vinçlerle indirilmesi, HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun abdest alırken gözaltına alınması, muhafazakar kesimde tepki yarattı. Bunun bu hükümet öncesinde yapılsa, Milli Görüş hareketinin ortalığı ayağa kaldıracağını söyleyenler var. Hükümetin her adımı konuşuluyor ama kutuplaşmadan dolayı “Tamam, AKP’ye vermeyeceğim ama kime vereceğim?​” diyenler fazla.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

ABD Başkanı Biden'ın 1915'i 'soykırım' olarak tanıdığını açıklayacağı ifade ediliyor

SONRAKİ HABER

BM, akademisyen Cihan Erdal’ın başvurusunu acil kodu ile kabul etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa