Pandemi eğitime erişimdeki eşitsizliği gösterdi
İlimizde yaptığımız taramalarda uzaktan eğitim sürecine katılım oranının yüzde 30-40 civarında olduğu, yüz yüze eğitime katılım oranı yüzde 50’yi geçmedi, bazı bölgelerde çok daha düşük oldu.
![Pandemi eğitime erişimdeki eşitsizliği gösterdi](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/176538.jpg)
Fotoğraf: DHA
Şuğayip VAYİÇ*
Türkiye’de ilk Kovid-19 vakasının resmi olarak kabul edildiği 11 Mart 2020 tarihinden itibaren bir yıl aşılmış oldu. İlk zamanlarda salgınla bağlantılı neyle ve nasıl bir durumla karşı karşıya kaldığımız bilinmediği için olsa gerek eğitim sürecinin nasıl devam ettirileceğini MEB dahil kimseler ön göremedi ve hazırlıksız yakalanıldı. Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de ilk şokla birlikte okullar yüz yüze eğitime kapatıldı ve adına ‘uzaktan eğitim’ denilen aslında ‘uzaktan öğretim’ olan süreç başlamış oldu.
EBA’nın alt yapısının yeterli ve hazır olduğunu iddia eden MEB’in aksine ilk hafta EBA sistemi çöktü ve öğretmen ve öğrenciler sisteme giremedi. Bu dönemde görülmüş oldu ki, bırakalım bölgeler, iller ve hatta ilçeler arasındaki farkları, aynı ilçenin farklı mahalle ve semtlerindeki okullar arasında bile uzaktan eğitime erişim oranları arasında çok ciddi farklılıklar olduğu ortaya çıktı. Özellikle yoksul ailelerin yaşadığı semtlerde uzaktan eğitime erişmek neredeyse mümkün olmadı. Bu süreç eğitimde var olan eşitsizlikleri gözler önüne çıkardı.
ÇOCUKLAR İNTERNET İÇİN SIRAYA GİRDİ
Yeni eğitim öğretim yılına kademeli ve seyreltilmiş olarak yüz yüze başlansa da salgının artmasıyla birlikte bütün kademe ve sınıflarda yeniden uzaktan eğitim sürecine geçildi. Bu dönemde EBA dışında değişik dijital platformlar da devreye sokularak uzaktan eğitim süreci tamamen eğitim emekçilerinin ve velilerin sırtına yüklenmiş oldu. Her çocuğun eşit bir şekilde ulaşması gereken eğitim hakkına erişim zorluğu, özellikle yoksul ailelerin oturduğu semtlerde uzaktan eğitim ile birlikte her çocuğun bilgisayar, internet gibi teknolojik araçlarının olmaması nedeniyle ayyuka çıktı ve bu semtlerde oturan çocukların eğitim sisteminden dışlanmaları bu dönemde daha yoğun yaşandı.
Örneğin İzmir’in merkez ilçelerinde uzaktan eğitime katılım oranı en yüksek oranla üçte iki olurken, Bornova ilçesinin Naldöken semtinde bu oran üçte birin altında kaldı. Hatta o semtte çocuklar bir evde olan internetten yararlanmak için sıraya girmek zorunda kaldı. Benzer sorunları özellikle özel eğitim gereksinimi olan çocuklar, tarım işçisi çocuklar, anadili farklı olan çocuklar ve yoksul emekçi çocukları da yaşadı ve bu grup çocuklar neredeyse tamamen eğitim sisteminin dışında kaldı. Oysa özel okullara devam eden çocuklar ne uzaktan eğitimde ne de yüz yüze eğitimde hiçbir sorun yaşamadılar.
Biz eğitimciler açısından sorun okulları açmaktan çok, okulların hangi koşullarda açılacağı ve yüz yüze eğitimin nasıl sürekli hale getirileceğidir. Geldiğimiz tarih itibariyle hâlâ eğitim emekçilerinin aşılanması konusunda ne bir açıklama ne de bir planlama var.
Öyle zamanlar yaşadık ki, “Yarın okullar açılacak mı? Sabah ders var mı? Çocuklarımızı ne yapacağız?” diye düşündüğümüz, soruların cevaplarını öğrenmeye çalıştığımız zamanlar oldu. İllerde gece yarılarına kadar valiliklerin yapacakları açıklamalar beklendi. Çoğu eğitimci, veli ve öğrenci ancak sabah uyandığında öğrendi kontrollü normale geçiş denilerek okulların yüz yüze eğitime açıldığını ve okullara gidileceğini. Yaşanan tam bir kaostu ve travmaya neden oldu.
EĞİTİMİN BİRİKMİŞ SORUNLARI SALGINDA ARTTI
İlimiz İzmir’de de yüz yüze ve uzaktan eğitim süreci eğitimdeki eşitsizliği derinleştirmiş, eğitim öğretime erişimi zorlaştırmıştır. Öğrencilerin internet erişimi ve bilgisayar, tablet ihtiyacı giderilememiştir. İlimizde yaptığımız taramalarda uzaktan eğitim sürecine katılım oranının yüzde 30-40 civarında olduğu, yüz yüze eğitime katılım oranı yüzde 50’yi geçmedi, bazı bölgelerde çok daha düşük oldu. Özellikle meslek liselerinde... Özel okullarla devlet okulları arasındaki adaletsizlik had safhaya çıktı. Eğitimin birikmiş sorunları salgın sürecinde daha da arttı. Kalabalık sınıflar, öğretmen ve yardımcı personel ihtiyacı, okullara yeterli kaynağın aktarılmamış olması sürecin sıkıntılı yaşanmasına sebep oldu.
ÖĞRETMENLER EVLERİNİ OKULA ÇEVİRDİ
Eğitim emekçileri, uzaktan eğitim için ihtiyaç duydukları bilgisayar, internet, öğretim materyalleri gibi araçları ekonomik koşullarını zorlayarak karşılamış ve evlerini fiilen okul haline getirmiştir. Sekiz saatlik çalışma süresi daha uzun saatlere, akşam saatlerine ve hafta sonlarına kadar uzamıştır. Görevleri dışında, filyasyon ekiplerinde ya da çağrı merkezlerinde çalışmak ve hatta son dönemde esnaf denetim ekiplerinde görevlendirilerek sağlıkları riske atılmış, büyük bir stres altında çalışmak zorunda kalmışlardır. Hatta bu görevlendirmeler sırasında virüs bulaşmış ve yaşamını yitiren eğitim emekçileri olmuştur.
Aslolan eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin sağlığıdır ve salgından dolayı bir eğitim emekçisinin dahi yaşamını kaybetmesine tahammülümüz kalmamıştır. Acil olarak; eğitim emekçilerinin iki doz aşılanması süreci hızla tamamlanmalı, okullarda ihtiyaç olan yardımcı personel ve öğretmen atamaları yapılmalı, okulların fiziki donanım ve alt yapı ihtiyaçları giderilmeli, okulların salgın koşullarına uygun fiziki düzenlemesi yapılarak malzeme ihtiyaçları giderilmeli, okul müfredat programları seyreltilmeli, ölçme değerlendirme ve ders geçme mevzuatı gözden geçirilmeli, okulların derslik ihtiyacı giderilmeli, kapalı olan köy okulları açılmalı, liselere ve üniversiteye giriş sınavları iptal edilmeli ve eğitime ek bütçe ayrılarak okulların ekonomik sıkıntıları giderilmelidir.
Yüz yüze eğitimin başlamasını en çok isteyen eğitim ve bilim emekçileridir. Programlı aşı ve alınacak önlemlerle okullarımız kademeli bir şekilde açılmalı ve sağlık bilimcilerinin uyarıları doğrultusunda yaşam normalleştirilmelidir. Bunlar gerçekleşinceye kadar 1 Mayıs başta olmak üzere her alanda taleplerimizi dile getireceğiz.
*Eğitim Sen İzmir 4 Nolu Şube Başkanı
Evrensel'i Takip Et