26 Nisan 2021 00:37

Bir yanda sömürü, ayrımcılık, şiddet diğer yanda dayanışma, mücadele

Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere mücadelelerle kazandığımız haklarımızın gasp edilmesine karşı, işyerimizde, mahallede, balkonda biz neredeysek orada haydi 1 Mayıs’a!

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Nuray ÖZTÜRK

İşten atma, ücretsiz izin, Kod 29, şiddet, taciz, kadın cinayeti, esnek çalışma, güvencesizlik, üretim baskısı, mobbing, işsizlik, işten atma tehdidi, hak gaspı, yoksulluk, artan ev içi emek ve bakım emeği yükü, uykusuz günler, yorgunluk, karamsarlık, tükenmişlik, öfke… Son bir yılda kadınların en çok tekrarladığı kelimeler oldu. Eksiği var fazlası yoktur.

Bugün ekonomik kriz ve pandeminin yanı sıra deprem ve sel felaketlerini de yaşamış bir il olan İzmir’de hangi kadına sorsanız yukarıda yazanların en az on tanesini sıralar kendi hayatı için…

Kapitalizmin hüküm sürdüğü sınıflı toplumlarda ekonomik kriz, salgın, deprem, sel hangisinden bahsederseniz bahsedin sonu hep işçi sınıfı ve emekçiler için sömürü ve eşitsizliklerin daha da derinleşmesine varmıştır. Üretim ve yeniden üretim alanı olmak üzere işçi ve emekçi kadınlar için ise bu sömürü ve eşitsizlikler iki kat fazla gerçekleşir. Kovid-19 salgını da kapitalizmin işçi ve emekçiler, özellikle kadın işçiler için en azgın, en vahşi yanını açığa çıkardığı bir süreç oldu.

Krizle birleşen salgın sürecinde kadın emeği daha da değersiz hale geldi. Kadınların yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığı eşitsizlik, ayrımcılık ve şiddet Kovid-19 salgını sürecinde daha da arttı. DİSKAR’ın araştırmalarına göre Kovid-19 etkisiyle revize geniş tanımlı işsizlik ve iş kaybı oranı kadınlarda yüzde 43 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranları Türkiye ortalamasının yüzde 5,6 üzerinde olan İzmir’de kadın işsizliği sayısı aynı oranda yükseldi.

KADIN İŞÇİLERİN KOD 29 KABUSU

Bu süreçte en güvenceli yer olarak görülen belediyeler de dahi ciddi oranda işten atmalar yaşandı. Örneğin, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası’nda harıl harıl maske dikiminde çalışan kadın işçiler, bir anda “sözleşme bitti” gerekçesiyle kapı önüne kondu. Türkiye genelinde 50 bin kadın “ahlaka aykırı davranışla” suçlanarak Kod 29’dan işten çıkarıldı. İşten çıkarılanlar arasında yine Valilik kararıyla İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden çıkarılan işçiler de yer aldı.

Menemen Belediyesi’nin AKP’ye geçmesinin ardından belediye şirketlerinde çalışan kadın işçilerin de aralarında olduğu 700 işçi, “sözleşme sona erdi” gerekçesiyle önce iş başı yaptırılmadı, daha sonra haklarından feragat etmek istemeyen 34 işçi işten çıkarıldı. Verilen mücadele ile işe geri alınan işçiler şimdi de görev değişikliği adı altında büro çalışanı, teknisyen, mühendis, avukat, öğretmen meslek tanımlarına bakılmaksızın süpürgeciliğe verildi.

İŞYERİNDE TACİZ, MOBİNG, ŞİDDET

Kadın işçilerin ağılıkta olduğu çalışması zorunlu olmayan sektörler arasında yer alan tekstil gibi sektörlerde pandemi ve krizi fırsata çevirmek isteyen patronlar, işçilerin sağlığını hiçe sayarak 12-14 saate varan sürelerle mesai dayattı. Çiğli’de vaka görüldüğü için önlem alınmadan çalışmak istemeyen çoğunluğu kadın tekstil işçilerine sopalarla saldırıldı.

Yine yüzde 60’ı kadın sağlık emekçilerinin “tükeniyoruz önlem alın” feryatlarına, hak talebine kulak tıkandı, yetmedi sindirme politikasının bir parçası olarak Dokuz Eylül Üniversite Hastanesi’nde Kovid-19’dan kaybettikleri meslektaşlarını andığı için 2 kadın sağlık emekçisi açığa alındı. Sadece o da değil, açığa almalar, sürgünler, mobbing devam etti.

Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddet oranları da arttı. Önlem adı altında çıkarılan infaz yasalarıyla kadınlar, şiddet failleriyle baş başa bırakıldı. Kadınların eşitlik haklarını tartışmaya açan kararlara imza atılırken, yüzlerce kadın vahşi cinayetlerle öldürüldü. Kadın cinayeti işlenen iller arasında birinci sırada yer alan İzmir’de sadece geçtiğimiz Mart ayında 6 kadın katledildi. İzmir ŞÖNİM’e 2018 yılında bin 854 kadın, 2019 yılında bin 781 kadın ve 2020 yılında 2 bin 54 kadın başvurdu. Ayrıca 2020 yılı içerisinde, bin 187 kadın ve beraberindeki 774 çocuk, toplam bin 961 kişi İzmir’de Bakanlığa bağlı üç kadın konukevine sığındı. Sığınan kadın ve çocukların gerekçesi ise şiddet ve güvencesizlik oldu.

Ekonomik kriz, artan yoksulluk ve pandemi ile birlikte artan ev içi yükler, çocuk ve yaşlıların tüm bakım yükü kadınların omzunda kaldı. Çok sayıda kadın pandemi nedeniyle okulların kapanmasıyla birlikte çocuklarını bırakacak güvenli yerler olmadığı için işten ayrılmak zorunda kaldı, çözüm bulanların ise devlet değil yine kadınlar imdadına yetişti. Aileden kadınlar, komşu kadınlar, arkadaş kadınlar…

Ancak son bir yılda kadınlar sadece bunları yaşamadı. Yukarda saydıklarımıza ek başka kelimeler de var kadınların hiç durmadan bıkmadan dillendirdiği, çoğalttığı, gerçekleştirdiği…

DAYANIŞMA, UMUT VE MÜCADELE…

10 yıl çalıştığı kurumdan sözleşme sona erdi diye kapı önüne konan İzmir Büyükşehir Belediyesi Meslek Fabrikası’nın kadın işçilerinin ya da sendikalaştıkları için işten atılan, pandemi nedeniyle hukuksal zeminde sürse de aylarca fabrika önünde direnen SF Trade işçilerinin mücadelesi, salgında alınmayan önlemler yüzünden hem evlerinde hem de işyerlerinde en ağır koşulları yaşayan, tüm baskı, yasak, sürgün, açığa almalara rağmen haklarını talep etmekten bir adım geri atmayan sağlık emekçisi kadınların inadı, işyerlerinde yaşadıkları ayrımcılığa, şiddete karşı taleplerini toplu iş sözleşmesi taslağına yazdıran Bornova Belediye işçisi kadınların kazanımları, yine toplu iş sözleşmesi taslağına regl izni, süt izni gibi taleplerini yazdıran Büyükşehir Belediyesi işçisi kadınların talepleri kabul edilmeyince gösterdiği ısrarı, kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı bir kişi daha eksilmeyeceğiz, çocuk istismarını aklatmayacağız, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz diyen bunun için her gün sokakları dolduran kadınların direngenliği, BORKAD’lı kadınların çağrısıyla “yaralarımızı dayanışma sıcaklığıyla saracağız” diyerek Türkiye’nin dört bir yanından depremzede kadınlara atkı, bere, eldiven, battaniye, ped, çocuk bezi, çocuk maması yorgan yastık, kışlık kıyafet aklınıza ne geliyorsa gönderen işçi ve emekçi kadınların dayanışması…

Tüm bu karamsar tablonun içinden çıkışın yolunu göstermiyor mu sizce de!

Biz hangisinden tutacağız, hangisini çoğaltacağız?

Umut hep vardı, hep de olacak…

Bu umudu büyütmek her birimizin alacağı tutuma, birlikte atacağı adımlara bağlı.

Tüm yasaklamalara, baskılara, sindirmelere karşı 2021 1 Mayıs’ı sömürülmediğimiz, ezilmediğimiz, şiddet görmediğimiz eşit ve özgür bir yaşamı kurmak için bu umudu ve mücadeleyi büyütmeye hizmet etsin…

Bunun için esnek güvencesiz, taşeron çalışmaya, ücretsiz izin dayatmasına, Kod 29 yerine ahlaksızlığın ayrıntısını vererek işverene istediğin gibi suçla diyen bilumum kodlara, salgında sürü bağışıklığına, başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere mücadelelerle kazandığımız haklarımızın gasp edilmesine karşı, işyerimizde, mahallede, balkonda biz neredeysek orada haydi 1 Mayıs’a!

ÖNCEKİ HABER

İhtiyaç çılgın projeler değil, planlı güvenli yapılar

SONRAKİ HABER

İzmir'in belli başlı çevre sorunları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa