26 Nisan 2021 00:43
/
Güncelleme: 26 Nisan 2021 13:46

İzmir'in belli başlı çevre sorunları

İzmir’in ve ilçelerinin en önemli sorunlarından birisi de son yıllarda pıtrak gibi çoğalan “yenilenebilir-temiz enerji” kılıfı adı altında sunulan RES, JES ve GES projeleridir.

İzmir'in belli başlı çevre sorunları

Fotoğraf: Özer Akdemir / Evrensel

Özer AKDEMİR

Belki de yüzyıllardır İzmir adı geçince arkasından hemen "Ege'nin incisi" tanımlaması yapılır. Ege denizine "bir kısrak başı gibi uzanan" yarımada körfezinin çevresine kurulmuş Anadolu'da tarihi 8500 yıl öncesine götürülen bir yerleşim yeridir İzmir. İklimi, suyu, toprağı, dağları, yaban yaşamı ile ilkçağlardan günümüze onlarca uygarlığı barındırmış bir kent.

Günümüzde, ülkemizin herhangi bir yerinde "İzmir" dendiğinde hâlâ yüzlerde bir gülümseme oluşur. Hele yaşamının belli bir dönemi bu kente düşenler için bir özlem rüzgarı kaplar insanın içini.

Hep şanslı görülür İzmirliler aslında ki öyledirler de. Yıllardır Anadolu'nun üzerine kabus gibi çöken siyasal gericiliğin elinde kıvranan ülkemizde adeta bir vaha gibi görünür İzmir. Giyimine, yediğine, içtiğine karışılmadan, kordonun yemyeşil çimenlerinde, denizden gelen imbatı içine çekerek oturabilmek, bir şişe birayı, bir kadeh şarabı yudumlarken dostlarınla sohbet edebilmek günümüz koşullarında gıpta ile bakılacak bir ayrıcalık haline geldi ne yazık ki!

Oysa İzmir, uzaktan bakıldığında fark edilmeyen çok önemli çevre sorunları olan bir kenttir aynı zamanda. Öyle ki bu sorunların birçoğunu İzmirliler bile bilmez, görmez ve hatta umursamaz halde!

İzmir Eki'nin sayfa sınırlaması nedeniyle bu sorunların sadece belli başlılarına kısaca bir değinip geçeceğiz. Ek'i okuyup, bu sorunların ayrıntılarını merak eden okurlarımız internette kısa bir tarama ile bu konulara dair yıllardır gazetemizde ya da başkaca yerlerde çıkan yazılı görsel haberin fazlasıyla olduğunu göreceklerdir.

İZMİRİN SUYUNU KİRLETEN ALTIN MADENİ

İzmir Konak meydanına kuş uçuşu 20 km uzaklıkta, kente su sağlayan barajların havzasında, 700 metre rakımı ile kenti tepeden süzen bir yerde 10 yılı aşkın bir zamandır işletilen Efemçukuru Altın Madeni, hiç kuşkusuz kentin en önemli çevre sorunu olmaya devam ediyor. Çünkü bu altın madeninin yeraltı-yerüstü su kaynaklarını kirlettiği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. Su yaşamsa eğer suyun başını tutan bu altın madeni orada olduğu sürece İzmir'de yaşayan milyonlarca insanın, canlının yaşam hakkı tehdit altında demektir. Altın madeni ilk gündeme geldiği günlerde, bu kenti dört dönem yöneten Aziz Kocaoğlu şöyle demişti; "ya bu madenin işletilmesine izin vermeyeceğiz ya da İzmir'i yeni bir yere taşıyacağız". Kocaoğlu madeni işletilmemesi için elinden geleni yapacağına dair namus şeref sözü de vermişti. Sonrasında, "işi gürültüsüz patırtısız çözeceğim" diye Ankara'ya gide gele söylemlerini yumuşatmış, "işimiz Allaha kaldı" noktasına kadar gelmişti.

Şimdiki Başkan Tunç Soyer'in de ağzından Efemçukuru altın madeni sözlerini duymak mümkün değil. Sonuç olarak Efemçukuru süreci şunu gösterdi; Türkiye'nin üçüncü büyük kentinin, Ege'nin incisinde yaşayan milyonlarca insanın içme suyunu kirletme pahasına bir altın madeni şirketine izin verenlerle, o bölgede yapımı planlanan ve 300-400 bin İzmirlinin suyunu sağlayacak olan çamlı barajına sırf o maden çalışabilsin diye engel olanlarla müzakere yoluyla bir yere varmanın olanağı yok! İzmirli geleceğine sahip çıkacaksa kentin suyunu sermayeye peşkeş çekenlere karşı müzakere değil mücadele etmek zorunda...

GAZİEMİR'DEKİ NÜKLEER ATIKLAR

Gaziemir Aktepe ve Emrez Mahallesinin ortasında, terk edilmiş halde bulunan nükleer yakıt çubukları bugün İzmir'in en önemli çevre sorunlarından birisidir. Her yağmurda toprağın altındaki, kaç ton olduğu, nereden geldiği bile belli olmayan bu radyoaktif atıklar tepkimeye girer ve toprak için için yanar, tüter! Çevresinde yüz binlerce insanın yaşadığı, şehirlerarası yolun, AVM'lerin yanı başındaki bu alan İzmir'in kanayan yarasıdır. Alandaki radyoaktif atıkların bir an önce oradan kaldırılması ve bertaraf edilmesi kentte yaşayan milyonlarca insanın ve canlının Anayasal haklarının gereğidir.

ALİAĞA-FOÇA BÖLGESİNDEKİ AĞIR SANAYİ KİRLİLİĞİ

Yapılan araştırmalar, özellikle yaz aylarında İzmir'in havasını bu bölgedeki ağır sanayi tesislerinin kirlettiğini ortaya koyuyor. O bölgede faaliyet yürüten demir çelik fabrikaları, termik santral, gübre, petro-kimya sanayi ve gemi söküm tesisleri gibi kirli sanayi kuruluşları (ki bu fabrikaların birçoğu Kyme antik kentinin üzerindedir!) yöredeki toprağı, suyu, havayı kirlettiği gibi, çıkardığı cüruflarla aslında kentimizin, köylerimizin yollarına kadar taşıyor bu kirliliği. Çünkü TÜBİTAK raporu ile "tehlikeli atık" olduğu kanıtlanan o cüruflardan yapılan parke, bordür taşları sokaklarımıza döşeniyor, cüruflar köy yollarında dolgu malzemesi olarak kullanılıyor.

BİR KENT SUÇU: ÇİMENTO FABRİKALARI

Bornova'da, otogarın hemen yanında ve ondan bir km kadar uzakta bulunan iki çimento fabrikası kentin hem çeperindeki ormanları kemiriyor, hem de havasını kirletiyor. Çimento fabrikasına ham madde temini için yakınlarda bulunan tepeler ormanları, bitki örtüsü, yaban yaşamı yok edilerek fabrikaya taşınıyor. Bu çimento fabrikalarına uzun zamandır tehlikeli atıkları dahi yakıyorlar. Son olarak lastik vb kimyasal atıkların yakılarak elektrik enerjisi elde edileceği bir tesis de kuruluş aşamasında. Çimento fabrikaları bu halleriyle herkesin görmezden geldiği bir kent suçudur! Ne yazık ki bu konuya dair kentin yerel yönetiminden, meslek örgütlerinden, üniversitelerinden ve hatta ekoloji-çevre mücadelesi veren kurumlardan tek ses dahi çıkmıyor!..

ÇILGIN PROJELER!

Büyük bir kamu israfının yanı sıra uluslararası birçok koruma statüsü ile korunan Gediz Havzası Kuş Cennetindeki doğal dengeyi de altüst edecek Körfez Geçişi kanal ve köprü projesi İzmirlilerin yoğun tepkisiyle birleşen bir mücadele sürecinde bilimsel raporlarla ortaya konan riskleri nedeniyle yargı tarafından iptal edildi. Çok geçmeden ortaya atılan bir başka "çılgın proje" olan "Çeşme Turizm projesi", konunun uzmanları tarafından “turizm” adı altında bölgenin ekolojisine ve sosyal dokusuna geri dönüşü olmayan bir tahribata yol açabilecek potansiyelde olarak değerlendiriliyor. Proje TMMOB tarafından şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve yürürlükteki yasal mevzuata, kamu ve doğa yararına aykırı olarak niteleniyor.

YENİLENEBİLİR ENERJİ YAĞMASI

İzmir'in ve ilçelerinin en önemli sorunlarından birisi de son yıllarda pıtrak gibi çoğalan "yenilenebilir-temiz enerji" kılıfı adı altında sunulan RES, JES ve GES projeleridir. Dağları delik deşik eden, betonlaştıran, canlı yaşamını yok eden ve yörede yaşayan insanların yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını daraltan RES projeleri özellikle Karaburun yarımadasında yoğunlaşırken, JES projeleri ise tarım ve zeytinciliğin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde, hatta Kuş cennetinde kurulmak isteniyor!

KENTİN AKCİĞERLERİ ORMANLAR GİTTİKÇE AZALIYOR

Son yıllarda artan orman yangınları ile İzmir'in ormanları, akciğerleri gittikçe daralırken, Orman yasasında yapılan değişikliklerle bu alanların madencilik, enerji ve konut yapımına açılması ile daha da arttı. Son olarak Eylül 2020 Sisam depremi sonrası çıkarılan yasa ile İzmir'de depremzedelerin kullanımı gerekçesiyle orman dışına çıkarılan Bayraklı'daki orman alanları 1995 yılında meydana gelen sel felaketinde 58 yurttaşın yaşamını yitirdiği Laka Deresi Havzasında bulunuyor. Sel felaketinin ardından yapılan ağaçlandırma ve erozyon önleme çalışmalarıyla bu alandaki yüzeysel akış durdurularak bir felaketin önüne geçilirken, şimdi alanın yeniden yapılaşmaya açılması Orman Mühendisleri Odası tarafından "adeta bir başka felakete davetiye çıkarma" olarak değerlendiriliyor. Oda "Bu alanın ağaçlandırılması için yapılmış olan milyonlarca liralık masraf bir yana, yer altı su rezervlerinin dengesi ve yeşil alan bakımından kıt kaynaklara sahip İzmir için ayrı bir öneme sahip bu alanın olduğu gibi korunması gerekmektedir" görüşünde.

BASMANE ÇUKURU, KÜLTÜRPARK, HARMANDALI ÇÖPLÜĞÜ

Son alarak; kentin ortasındaki yıllardır çözüm bekleyen Basmane çukuru ve yeni yapılan imar planının odağında Kültürpark'ın geleceği ile ilgili tartışmalarda önemli yer tutuyor. Bu alanlar İzmirlilerin ve o bölgede yaşayan bitkisi, hayvanı ile tüm canlıların kent hakkıdır ve öyle kalması için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Geniş yarıkların ve toprak kaymalarının meydana geldiği Harmandalı çöplüğü ise önlem alınmazsa büyük bir felakete yol açabilecek potansiyelde bir tehdit olarak kentin çözmesi gereken sorunlardan birisi olarak duruyor.

Evrensel'i Takip Et