Kendi kaynaklarını tüketen turizm
Proje, korunması öngörülen nitelikli doğal koruma alanlarını ve bölge içerisinde yer alan endemik bitki türlerinin bulunduğu alanları tahrip edecek nitelikte kullanımlar getiriyor.
Harita “Yeni Çeşme” proje tanıtım lansman broşüründen alınmıştır.
Hasan TOPAL*
Günümüz kentleşme ve çevre sorunlarının asıl kaynağını neo-liberal politikaların mekânsal yansımaları oluşturuyor. Kent ve yaşam çevreleri baş döndürücü bir hızla değişime uğruyor. Kent toprağını bir sermaye birikim aracı olarak gören politikaların yarattığı bu değişim, çoğunlukla kaynakların yok edilmesi, doğal kültürel çevre ve yaşam destek sistemlerinin tahrip edilmesi ile sonuçlanıyor.
Çeşme-Karaburun Yarımadası son yıllarda, büyük turizm yatırım ve projeleri önerisi ile gündeme geldi. İzmir metropoliten kenti ile iktisadi, sosyal, kültürel etkileşim içinde olan ve bu durumun yarattığı yoğun ikinci konut gelişmeleri gibi bütün olumsuz gelişmelere rağmen Yarımada, günümüze kadar özgün mekânsal kimliğini oluşturan doğal, kültürel değerlerini ve peyzajını büyük oranda korudu.
Yarımadanın Çeşme, Alaçatı, Ildırı kesimlerini içeren bölgesinde 11.02.2020 tarihinde “Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi” yeni sınırları ilan edildi. Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi yeni sınırları yaklaşık 16 bin 624 hektar bir alanı kapsıyor. Alanın yaklaşık yüzde 90’lık bölümü kamu mülkiyetinde. İlan edilmiş olan alanın bütünü için Kültür ve Turizm Bakanlığınca Çeşme Turizm Projesi hazırlanarak kamuoyuna açıklandı. Çok sayıda konaklama, golf gibi farklı işlevlerde Turizm tesisleri ve yatırımları içeren proje ile yüz bin kişilik istihdam yaratılacağı öngörülüyor.
HASSASİYETLE KORUNMASI GEREKEN ÖZEL BİR ALAN
Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilen alan; ekolojik ve doğal yapısı itibari ile hassasiyetle korunması gereken özel bir alan statüsünde. Bu niteliği nedeniyle, mevzuatta ve kararlarda yapılan değişiklikler öncesi alanın çok büyük bölümü 1.derece Doğal Sit statüsünde koruma alanı. Günümüze kadar korunabilmiş olması bu koruma kararları nedeniyle sağlanabildi.
İlan edilen bölge tarihi, kültürel ve doğal değerleri ile çok özel bir bölge ve proje alanı içerisinde, yaklaşık 5 bin 250 ha. Orman ve Ağaçlandırma alanı, yaklaşık 6 bin ha. Mera alanı, yaklaşık bin 500 hektar Tarım alanı, 78 ha. Zeytinlik alan, yaklaşık 2 bin 157 ha. Nitelikli Doğa Koruma Alanı ve yaklaşık bin 432 ha. Sürdürülebilir Koruma Alanı bulunuyor. Proje Alanı toplam yaklaşık 47 km. kıyı uzunluğuna sahip.
Proje alanını kapsayan, önceki yıllarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlatılıp onaylanmış İzmir-Manisa Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ve İzmir Büyükşehir Belediyesince hazırlanıp onanmış 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni/Nazım İmar Planları bulunuyor. Onaylı bu üst ölçekli planlarda tarım alanları, orman alanları, mera alanları, ağaçlandırılacak alanlar, içme ve kullanma suyu havzalarına yönelik koruma kararları getirilmişti.
ENDEMİK TÜRLER VE SULAK ALANLAR TEHLİKEDE
Önerilen Çeşme Turizm Projesi ise onaylı ve yürürlükte bulunan bu üst ölçekli planların bütünlüğüne ve koruma kararlarına aykırı. Proje, korunması öngörülen nitelikli doğal koruma alanlarını ve bölge içerisinde yer alan endemik bitki türlerinin bulunduğu alanları, azmak ve sulak alanları tahrip edecek nitelikte kullanımlar getiriyor.
Önerilen proje ile yaratılacağı belirtilen 100 bin kişilik istihdam, yaklaşık 300 bin kişilik bir nüfus çekecek, bir bölümünün İzmir’den karşılanacağı hesaplansa da yaklaşık 250 bin kişilik bir yerleşme talebi yaratacak. Yaratılacak bu yeni nüfusun barınma gereksinimi yeni yapılaşmalara yol açacak, Yarımadaya su, enerji vb. yeni yükler getirecek. Çeşme ve çevrenin su kıtlığı bilinmekte iken, proje alanında golf sahaları gibi çok su tüketecek işlev önerileri endişe verici gelişmeler.
TMMOB İl Koordinasyon Kurulu’nun, “Alan sınırlarının büyük bölümü (6 bin 305 ha'lık kısmı) bölgenin en önemli içme suyu kaynağı olan Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı’nın “mutlak, kısa, orta ve uzun mesafeli koruma alanlarında kalıyor. Ayrıca, Ildırı Yeraltı Suyu Kaynakları beslenme su havzaları da proje alanı içerisinde bulunmaktadır. Projede öngörülen yapılaşma ve tesislerin işletimi sürecinde Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı ve Ildırı Yeraltı Suyu Kaynaklarında kirlilik ve kalite sorunu ortaya çıkacaktır” tespiti bulunuyor.
GERİ DÖNDÜRÜLEMEZ BİR YOK OLUŞ…
Önerilen proje ile yarımadaya getirilecek yeni yüklerin, bölgenin doğal peyzaj ve çevresel özelliklerine yönelik koruma-kullanma dengesini bozabilecek, alanın kendine özgü doğal dokusuyla uyumsuz yapılaşmanın oluşmasına neden olabilecek, alanın bütününde var olan kültürel değerlerin olumsuz yönde etkilenmesine neden olabilecek nitelikte.
Yarımadada yaşanan yapılaşma baskısı ve bu baskının getirdiği çevresel yükler halihazırda dahi bölgenin ekolojik yapısı için olumsuzluklar içeriyor. Kuşadası, Bodrum gibi bölgelerde doğanın, kıyının ve çevrenin aşırı yapılaşma sonucunda geri döndürülemez şekilde nasıl yok edildiği, tüketildiği ortada. Benzeri yanlış karar ve gelişmelerin Çeşme yarımadasında olmaması için daha dikkatli ve duyarlı olunması gerekiyor. Bakanlığın, bölgenin tamamını kapsayacak, alanın tarım, orman, kıyı vb. koruma değerlerini gözeten bütüncül bir plan yapma olanağı var.
Dünyada artan çevre sorunları karşısında son yıllarda, kentleşme ve turizm gelişmelerinde; doğa temelli yaklaşımlar, ekolojik değerleri gözeten, doğal kültürel çevreyle uyumlu plan kararları oluşturuluyor. Turizm yatırım ve tesislerinin kendi kaynaklarını tüketerek yok edecek çeşitlerinden ve kapasitelerden özenle kaçınılıyor. Kara ve kıyı ekosistemlerini bozacak, doğal çevre dengesini ve su kapasitelerini olumsuz etkileyecek karar ve gelişmeler terkediliyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ, DEPREM, PANDEMİ…
İklim değişiklikleri, deprem ve pandemi gibi yaşamı olumsuz etkileyen gelişmeler karşısında dirençli kalabilmenin koşulu, doğaya ve eko sisteme uygun, yerel kaynak ve değerleri gözeten, ekolojik temelli gelişmeyi özümseyen bir yerleşme ve yaşama kültürünü edinmemizi zorunlu kılıyor.
Güvenli bir gelecek için, biyolojik çeşitliliğin ve ekosistemin sürdürülebilirliğinin gözetilmesi ve yaşatılması, orman, deniz ve kıyı alanlarının, doğal kültürel çevrenin, bir başka ifade ile yaşam destek sistemlerinin ödünsüz korunması hedeflenmeli.
Doğal kültürel çevreyi, biyolojik çeşitliliği, tarım, orman, mera ve kıyı alanlarını özetle kendi kaynaklarını tüketecek boyutlarda bir turizmin, ülkeye, çevreye ve bölgeye bir yararı olamayacağı ve sürdürülemeyeceği bilinmeli.
*Mimar, Eski Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı