27 Nisan 2021 00:36

ABD’de ‘Bidenomik’ tartışması: Köklü değişim mi, gecici önlem mi?

ABD'de üst üste açıklanan ekonomik paketler, Joe Biden yönetiminin “Bidenomik (İngilizce Bidenomics)” olarak nitelendirilen ekonomi politikalarını da tartışmaya açtı.

Kaynak:John Tyson/ Unsplash

Paylaş

Ekim KILIÇ
İstanbul

ABD’de, ocak ayında göreve başlayan Biden yönetiminin iki ekonomik paketi tartışılmaya devam ediyor. İlki Biden’ın mart ortasında imzaladığı ve kişi başı 1400 dolar yardım dağıtımının yanı sıra çeşitli sosyal destekler sunan 1.9 trilyon dolarlık koronavirüs yardım paketi, diğer adıyla “Amerikan Kurtarma Planı”. Diğeri, ülke genelinde altyapıyı güçlendirme yatırımları için açıklanan 2 trilyonluk paket.

Üst üste paketler, Biden yönetiminin “Bidenomik (İngilizce Bidenomics)” olarak nitelendirilen ekonomi politikalarını da tartışmaya açtı. Türkiye ve dünyada da yankıları süren bu yatırımlar bazı çevrelerce Neokeynesyen bir hamle olarak tanımlandı. ABD’de de çeşitli tartışmalar yapıldı, yapılıyor. Örneğin Jacobin dergisi gibi sol, sosyal demokrat çevreler paketin olumlu olduğu, ancak temelden bir değişim yaratmayacağı görüşünde. Liberal sermaye basınında ise “neoliberal dönemin sonuna yaklaşıldığı”na varıncaya kadar çeşit çeşit görüşler dile getirildi. Ancak Wall Street Journal (WSJ) gibi büyük sermaye medyasında bunun Keynesçi bir politika olmadığı, olsa bile çıkış yolunun bu olmadığını belirten ve benzeri görüşlerin hakim olduğunun altını çizelim.

Jacobin’de 11 Mart’ta çıkan bir yazıda yeni kovid-19 paketi, özetle “İyi, ama yeterince iyi değil” şeklinde yorumlandı. Amerikan Kurtarma Planı ile Demokrat Partililerin artık kemer sıkma mantığını reddettiğine, ancak partinin, Amerikalılara uzun vadede temel ekonomik koruma sağlamadığına ya da zenginleri öfkelendirmediğine işaret edildi.

Yine Jacobin’de 2 Nisan’da çıkan bir başka yazıda ise çeşitli istatistiklerle Biden’ın altyapı yatırım hedefleri için şirketlere uygulanacak kısmi vergi artışları konusunda, şirketlerden yükselen şikayetleri dinlememesi gerektiği vurgulandı: “Gerçek: Onlarda para var. Sadece paylaşmak istemiyorlar.”

FP: ORTA SINIF İÇİN BİR DIŞ POLİTİKA

Foreign Policy (FP) ve Washington Post (WP) ise daha iddialı gelerek Başkan Biden’ın neoliberalizmi gömeceği ve neoliberalizmin sonunun yaklaştığını iddia etti.

FP’den James Taub, ABD’de Biden başkanlığında çeşitli iç politika alanlarında sola yönelineceğini belirttikten sonra bunun dış politikada nasıl gerçekleşeceğini irdeledi.

Biden’ın “ortalama Amerikalı”ya getireceği yararların yönlendireceği bir ticaret ve uluslararası ekonomi politikayı amaçlayarak bunun “orta sınıf için bir dış politika” olacağı ifadesini kullandı. Bu anlamıyla Biden yönetiminin dış politikada “ekonomik milliyetçi” bir politika izleyeceğini, bunun da “Hem Çin’in yükselişine bir cevap hem de ABD’nin Çin ile ekonomik mücadeleyi kazanması için donanmasının bir yolu” olduğunu savundu: “Biden, tıbbi malzemeler, ilaçlar, yarı iletkenler, enerji şebekesi esnekliği ve benzerleri dahil olmak üzere hassas alanlarda küresel tedarik zincirlerini geri getirmek için iddialı bir federal çaba önerdi. Bu, Savunma Üretim Yasası’nın kullanımı da dahil olmak üzere, bu alanlarda yerli üretim kapasitesinin yeniden inşa edilmesini gerektirecektir; ilaçların yerli üretimini teşvik etmek için Vergi Kanunu’nda değişiklik yapılması; hassas ürünlerin federal stoklarının artırılması ve kritik üretim alanlarında işçilerin yeniden eğitimini finanse etmek için yeni bir program oluşturmak.”

‘WALL STREET DOSTU’ HATIRLATMASI

WP’den Ishaan Tharoor ise Biden’ın uzun süredir “bir Wall Street dostu” olduğunu hatırlatmakla beraber başkanlığının ilk aylarında farklı bir profil sergilediğini iddia etti. Tharoor, IMF’nin yayımladığı bir raporda gelişmiş ülkelerin pandeminin zararlarını karşılamak için daha agresif bir vergilendirme uygulanması gerektiğini ve geçtiğimiz yıl da Financial Times’ta bir editoryal yazısında “Hükümetler ekonomide daha aktif bir rolü kabul etmek zorunda kalacak. Kamu hizmetlerini yükümlülüklerden çok yatırım olarak görmeli ve iş gücü piyasalarını daha az güvensiz hale getirmenin yollarını aramalılar” dediklerine dikkat çekti.

WSJ’den Alexander William Salter, başat bir kapitalist ve libertaryen argümanı tekrarlayarak Biden’ın paketinin innovasyonu öldüreceğini söyledi. 2 trilyonluk altyapı geliştirme planının Keynesyen politikaya yönelim nedeniyle birçok ekonomisti heyecanlandırdığının altını çizen Salter, ekonomik büyümenin talebi desteklemek yerine arzı kuvvetlendirmekten geçtiğini yineledi. Salter, üretimin geliştirilmesi ve takibinde mal arzı olmadan ekonomik büyümenin mümkün olmayacağını ileri sürdü.

WSJ: WASHINGTON KONSENSÜSÜ

Öte yandan yine WSJ’den Greg Ip ise “Bidenomik; ekonomik konsensüsü yeniden nasıl sağlamak istiyor?​” başlıklı yazısında, “Son birkaç on yılda ekonomi politikası hakkında çalıştıysanız, uyguladıysanız veya yazdıysanız, muhtemelen dünyanın nasıl çalıştığına dair bazı kuralları özümsemişsinizdir” diye bir alaycı dil kullandığı yazısında, “Hükümetler açıklardan kaçınmalı, ticareti serbestleştirmeli ve piyasalara güveni sağlamalıdır. Vergiler ve sosyal programlar çalışmayı engellememelidir” ifadelerini kullandı. Bunun, bugünkü neoliberal politikaların formüle edildiği “Washington konsensüs”ü olduğunu belirtti.

Neoliberalizmin Eski Başkan Donald Trump’la gözden düşmeye başladığını ve şimdi de Biden yönetimiyle bu durumun devam ettiğini söyleyen yazar, buna karşılık Trump’ın popülizminin asla ekonomiye dayanmadığı yerlerde Biden’ın daha büyük bir devleti kucakladığını ve politikasının müesses nizamın politikası değil “akademideki, düşünce kuruluşlarındaki ve Twitter’daki solcu düşünürlerin” programı olduğunu savundu.

Greg Ip, önceki ekonomik yaklaşımla Biden’ın yaklaşımını da büyüme, enflasyon ve mali politika; borçlar ve açıklar, sosyal programlar, piyasalar ve teşvikler başlıkları altında tek tek karşılaştırdığı yazısında, örneğin, eskiden yardımların en çok ihtiyacı olanları hedefliyorken, bugün “Para kıtlığı olmadığı” için yardımın evrensel olabileceğini belirtti.

Özetle ABD’de Bidenomik diye adlandırılan süreç pandemi ile gelen ve toplumda taşınması güç bir yük haline gelen ekonomik problemler ve tepkileri biraz hafifletmek, Trump başkanlığı dönemindeki hükümetin yitirilen itibarını toparlamak, ABD’de ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve uluslararası alanda diğer emperyalistlerle yarışını sürdürebilmek için altyapıyı toparlamak adına yapılıyor.

Bunun için yıllardır şirketlere muazzam ayrıcalıklar sağlayan devlet, toparlanma hamlesi için şirketlerin cebine el atıyor. Paketler ve yatırım hedefleri ne kadar halkların refahını yükseltmek hedefli olmasa da şirketlerin halkın cebine giren iki kuruşun kendi ceplerinden çıkacağı düşüncesinden bile hayıflanması ise ABD’deki toplam resmi gösteriyor.

ÖNCEKİ HABER

Pınar Gültekin cinayeti davasının 4’üncü duruşması görüldü

SONRAKİ HABER

Metal, büro, sağlık işçileri iş güvencesi talebiyle 1 Mayıs’a hazırlanıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa