Cenevre’deki gayriresmi görüşmeler başladı | Kıbrıs’ta zemin çatlak
BM öncülüğünde, Kıbrıslı taraflar ve garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin de katılımıyla 5+1 formatındaki gayriresmi Kıbrıs konulu konferans başladı.
Fotoğraflar: Pixabay / Kolaj: Evrensel
İsviçre’nin Cenevre kentindeki gayriresmi Kıbrıs görüşmeleri başladı. Görüşmelerin yakın gelecekte kalıcı bir çözümü müzakere etmek için “ortak zemin” olup olmadığının belirlenmesi amacıyla yapıldığı duyurulmuştu. Ancak müzakereler öncesi açıklamalar ortak zeminde buluşmanın çok yakın olmadığına işaret ediyor.
Kıbrıs basınındaki yorumlarda ise görüşmeler “ön pazarlık” olarak nitelendirilirken, Türkiye’nin “iki devlet” dayatmasına rağmen “federasyon”un hâlâ tartışmaya açık olduğu değerlendirmeleri yapıldı.
Evrensel'in sorularını yanıtlayan Gazeteci Cenk Mutluyakalı da "'Kıbrıs Cumhuriyeti' devletini elinde bulunduran Kıbrıslı Rum yönetimi yetkiyi ve gücü paylaşmak anlamında sıkıntılar yaşıyor, Kıbrıslı Türk yönetimi ise 'toprak ve mülkiyet' başlıklarında paylaşımdan uzak duruyor" dedi.
Mutluyakalı, "En sonunda sanırım 'gevşek bir federasyon'a varacak gemi, Türk tarafı iletişimini 'konfederasyon' üzerinden yapacak" görüşünde.
2017'den sonraki ilk görüşme olan bu buluşma için ‘resmen müzakere masası’ kurulmadı. Tarafların tutumlarının görüleceği, önerilerin masada olacağı bir gayriresmi görüşme şeklinde gerçekleşecek.
2017'DEN 2021’E
1974'teki Kıbrıs Barış harekatından 9 yıl sonra adanın kuzeyinde ilan edilen KKTC’yi Türkiye dışında hiçbir ülke tanımadı. O dönemden bu yana federasyon çözümü temelinde defalarca müzakere masası kuruldu.
Son olarak 2017'de İsviçre’de yapılan görüşmeler sırasında, iki toplumlu, iki bölgeli ve eşit siyasal temsile dayalı federasyon üzerine daha önce fikir birliğine varılan konular konuşuldu ve nihayetinde yeni uzlaşılar da sağlandı.
Ardından Ekim 2020'de Kuzey Kıbrıs'ta yapılan seçimleri, iki devletli çözümden yana olduğunu duyuran Ersin Tatar kazandı.
Bu değişimden sonra KKTC, federasyon yerine "eşit haklara sahip iki egemen devlete" dayalı bir çözüm istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da artık masaya "iki devletli çözüm önerisiyle" oturulacağını ifade ediyor. Tatar, Türkiye'deki hükümetin de desteğini alarak "iki devletli çözümde" ısrarcı olduğunu vurguluyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Avrupa Birliği (AB) ise bu çözümü reddediyor.
KAPALI MARAŞ’IN AÇILMASI
KKTC yönetimi, Kapalı Maraş’ı, Ankara'dan giden üst düzey yetkililerle birlikte sahil kesimindeki bir kısmı halkın kullanımına açtı.
Henüz sadece sahile çıkan birkaç cadde açılmış olsa da; bölgedeki turizm tesislerinin de tek tek incelenerek Kuzey Kıbrıs'ın vergi sistemine dahil olmak kaydıyla eski sahiplerine verilmesi ya da tazminat ödendikten sonra yerli veya uluslararası yatırımcıya devredilmesinin mümkün olduğu, Kıbrıslı Türk yetkililer tarafından dile getirildi.
Bir yandan da Güney Kıbrıs, deniz yetki alanları içinde olduğunu savunduğu birçok parselde yabancı enerji şirketlerine doğal gaz arama ve sondaj ruhsatı verdi. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın anlaşma imzaladığı Türkiye Petrolleri Anonim ortaklığı da (TPAO) kendi kıta sahanlığında hidrokarbon faaliyetlerine başladı. Bazı ihtilaflı parsellerde yapılan sismik arama faaliyetleri zaman zaman gerilimin artmasına yol açtı.
DOĞU AKDENİZ GERİLİMİ
Türkiye ile Yunanistan arasında 2020'nin yaz aylarında başlayan deniz yetki alanları ve Ege adaları gerilimi sırasında, Yunanistan ve Kıbrıs'ın da dahil olduğu bazı uluslararası tatbikatlar yapıldı.
Tatbikatlar sürerken Türkiye ile Yunanistan ve AB arasında gerginliğin azaltılması için görüşmeler de devam etti. AB'den üst düzey yetkililer Ankara'ya ziyarette bulunurken Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias da yine Ankara'da Türk mevkidaşı Çavuşoğlu ile görüştü.
Ancak görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, kameralar önünde karşılıklı sert ifadelerin kullanıldığı bir tartışma yaşandı.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de gerilimi azaltma girişimleri sırasında İsrail'le ilişkilerin normalleşebileceğine dair mesajlar verdi, 2013'teki darbeden bu yana ilişkilerin iyi olmadığı Mısır'la da diplomatik ve istihbarat alanında görüşmelere başlandı.
SON GELİŞMELER
Pazartesi günü Ankara'da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, "Kıbrıs'ı çözümsüzlüğe mahkum etmek isteyen, Kıbrıs Türk'ü kardeşlerimizi ambargolarla yıldırmaya çalışan zihniyete müsamaha göstermeyeceğiz" dedi.
BM Genel Sekreterliği Sözcüsü Stephane Dujarric, Cenevre'deki toplantıların amacını "tarafların bir çözüm için ortak zeminde buluşmasının mümkün olup olmadığını görmek" olarak açıklamıştı.
Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis, "BM kararları, uluslararası hukuk ve Avrupa Birliği hukukuna uygun olarak Cenevre'ye gidiyoruz. Kıbrıs'ı iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonda yeniden birleştirme müzakerelerini sürdürmeye sağlam şekilde kararlıyız" ifadesini kullandı.
HALKLAR BARIŞ İSTİYOR
Tüm bu gelişmeler yaşanırken Kuzey Kıbrıs’ta ve Güney Kıbrıs’ta yaşayan halklar barış istiyor.
Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum sendikalar, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve kişiler ortak bildiriyle barış içerisinde iki toplumlu bir federasyon çatısı altında yeniden birleşme talebi dile getirildi.
KUZEY KIBRIS BASININDA CENEVRE
Cenevre konferansı Kuzey Kıbrıs basınının da gündemindeydi. Yenidüzen gazetesinden Sami Özuslu, “BM’nin ev sahipliğinde düzenlenen 5’li konferanstan pek fazla umudu olan yok” dediğini yazısında şu ifadeleri kullandı: “Tarafların kamuya açıkladıkları pozisyonları birbirinden oldukça uzakta… Bir taraf ‘iki ayrı devlet’ derken, diğer taraf ‘federal çözüm’ diyor. Bu pozisyonlar Cenevre’de de sürerse, elbette sonuç alınamaz. Ancak müzakere süreçlerinin her zaman ‘al-ver’li olduğunu ve önceden söylenenlerin aslında ‘ön pazarlık’ olduğunu biliyoruz. Taraflar her zaman ellerini yüksekten açarlar, sonra da pazarlığa girişirler. Bu sefer de bundan farklı bir yol izlenmeyecektir masada (...) Eğer Türkiye yönetimi ‘masa çöksün, ne olursa olsun’ senaryosunu hayata geçirecekse, ‘iki devletli çözüm’ formülünde çakılı kalır, bir milim gerilemez. Yok, eğer ‘uzlaşıcı taraf’ rolü işine gelecekse, Cenevre’den şöyle bir sürpriz sonuç çıkabilir: Ankara (ve tabii bizimkiler de) son ana kadar ‘iki ayrı devlet’ ısrarını sürdürür, ama son anda ‘Madem bu kadar ısrar ediyorsunuz, son bir kez daha federasyonu görüşelim, ama bunun bir süre limiti olsun’ diyerek ters köşe yapabilir.Bu durumda ‘Crans Montana’da süreci berhava etmekle suçlanan’ Anastasiadis’in tavrı ne olur? Bakalım…
Gündem Kıbrıs gazetesi yazarı Serhat İncirli de yazısında “Ortak zemin mi demiştiniz? Baktığınız zaman öyle bir zemin görünmüyor!” derken, durumun belirsizliğine şu sözlerle dikkat çekti: “İçinde bulunduğumuz üç gün ve sonrası için “net” bir saptama yapmak imkansız. Beklemekte fayda var. Cenevre’de neler olacağı da, sonrasında Kıbrıslı Türklerin ne yapacağı da tamamen belirsizdir… Her şey berbatken, pandemi sıkıntılıyken, ekonomi çökmüşken, üstüne bir de belirsizlik eklenince… Ne diyeyim? Cümleyi bitiremedim!”
Havadis gazetesi yazarı Başaran Düzgün ise şu ifadeleri kullandı: “Denktaş ve Papadopulos gibi militan milliyetçi görüşlere sahip taraflar federasyondan kurtulmak için çok çaba sarf ettiler ama başaramadılar. Peki bugün başlayacak Cenevre zirvesinde Türk tarafı federasyondan kurtulmayı başarabilecek mi? Tatar’ın danışmanın Kathimerini gazetesine söylediği gibi ‘artık federasyon yok, KKTC’yi tanıyacaksınız, sınırlarını kabul edeceksiniz, toprak tavizi yok, KKTC sınırları içinde malları kalan Rumlar da tazminat işini unutsunlar…’ Bu görüş ‘Türkiye Kıbrıs’ın yarısını silah gücüyle işgal etti’ diyenleri haklı çıkarır. Bizim de felaketimiz olur…”
CENK MUTLUYAKALI: KIBRIS SORUNU ÇOK YÖNLÜ BİR PAYLAŞIM SORUNU
Gazeteci Cenk Mutluyakalı Evrensel'in sorularını yanıtladı.
Bu toplantıda çözüme varılması mümkün mü?
Cenevre Zirvesi, yıllanmış Kıbrıs sorunuyla ilgili sonuç alıcı bir müzakere masasını değil bir zemin arayışını içeriyor. Bir anlamda “tamam mı devam mı” nitelikli bir görüşme olacak. Müzakerelerin devamı için ortak zemin olup olmadığına bakılacak.
Cenevre’deki zirvenin özelliği Türk tarafının açıkladığı “ray değişikliği” sonrası ilk gayrı resmi toplantının yapılacak olması… 1998'den beri taraflar ilk kez birbirinden bu kadar uzak duruyor.
Kıbrıslı Rum liderliği "tek egemenlik, tek uluslarası kimlik ve tek yurttaşlıktan oluşan federal çözüm" tezini, yine Birleşmiş Milletler çerçevesi içerisinde görüşmekten söz ederken, - ki aslıda Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis bu sayede uzlaşmazlık gömleğini üzerinden atmak istiyor - Türk tarafı, içeriği tam anlaşılmasa da yeni bir formülden, yan yana iki ayrı ve egemen devletin işbirliğinden söz ediyor.Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar, tümüyle Türkiye’nin ağzına bakıyor, bu anlamda, Kıbrıs’ın kuzeyinde de önemli bir çoğunluğun iradesini yansıtmadığı konuşuluyor. Cenevre’ye hareketi öncesinde adada düzenlenen yığınsal “federasyon yolunda birlikte” mitingi de bunun en önemli göstergesi oldu.
Türk tarafının Cenevre’de gündeme getireceğini söylediği “Eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir iş birliği” formülü öyle görünüyor ki “Kıbrıs Konfederasyonu”na evrilecek.
Çünkü, mevcut öneri, şimdiki durumun, bir anlamda statükonun tescilini içeriyor. Çok fazla hukuki zemini yok.
Malum, Türkiye aynı zamanda Kıbrıs Cumhuriyet Anayasası'nı garanti ediyor ve bu anayasa, Kıbrıs'ın toprak bütünlüğü içinde ayrı bir devletin kurulmasını yasaklıyor.
Daha önceki görüşmelerde irili ufaklı uzlaşılar sağlanmıştı, bunlar sil baştan mı ele alınacak?
Evet, çok karışık bir durum.Türkiye, ayrı devleti yasaklayan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin garantörü olarak, şimdi masaya ayrı devlet formülünü getiriyor. O nedenle Cenevre’den çıkacak en iyi sonuç “zemin arayışı için müzakerelerin devamı” gibi görünüyor.
2017'den bu yana tarafların tutumunda nasıl bir değişim oldu?
Kıbrıs sorunu çok yönlü bir ‘paylaşım’ sorunu…
“Kıbrıs Cumhuriyeti” devletini elinde bulunduran Kıbrıslı Rum yönetimi yetkiyi ve gücü paylaşmak anlamında sıkıntılar yaşıyor, Kıbrıslı Türk yönetimi ise “toprak ve mülkiyet” başlıklarında paylaşımdan uzak duruyor. ‘KKTC’ yüzde 70’İn üzerinde Kıbrıslı Rumların toprakları üzerinden kurulmuş, Türkiye dışında hiçbir ülkenin tanımadığı bir devlet.Bir de Avrupa Birliği gerçeği var tabii… Çünkü federal çözüm formülünde, Kıbrıs bütünüyle Avrupa Birliği üyesi olacak ve Türkiye’nin böylesi bir üyeliği yok. Türkiye’nin “saf dışı” kalacağı düşünüyor. Unutmayalım bir de Doğu Akdeniz’deki paylaşım kavgası var.
Tam bir hegemonya çekişmesi yaşanıyor aslında!
Cenevre'de 2017'de yapılan görüşmelerde, müzakere tarihinde ilk kez, iki lider birbirine harita da sunmuştu. Evet, Annan Planı'nda da harita vardı ama o dönem, bu harita, Birleşmiş Milletler'in hakemlik pozizyonu ile ortaya çıkmıştı.
12 Ocak 2017 tarihli Kıbrıs Zirvesi’nde Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanlarının yanı sıra Avrupa Komisyonu Başkanı'nın da gözlemci olarak toplantılara dahil edilmeleri önemli dönüm noktasıydı. O dönemki bildiride, bir toplumun güvenliğinin diğerinin güvenliği pahasına olamayacağı şeklindeki kapsayıcı ilkeyle birlikte, her iki toplumun endişelerine hitap eden güvenlik ve garantiler konusunda karşılıklı olarak kabul edilebilir çözümlere duyulan ihtiyacın altı çizildi. Bu parametreler, bir hafta sonra 18-19 Ocak'ta İsviçre'nin Mont Pèlerin kentinde güvenlik ve garantilerle ilgili yapılan çalışmaya da rehberlik etti.
28 Haziran 2017'de İsviçre'nin Crans-Montana kentinde Kıbrıslı liderler Anastasiades ve Akıncı, Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanları, ayrıca gözlemci sıfatıyla Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı'nın katılımıyla yeni bir toplantı oldu. Kapsamlı bir çözüme ulaşmak için toprak, siyasi eşitlik, mülkiyet, eşdeğer muamele, güvenlik ve garantilerle ilgili 6 ana sorun tartışıldı.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres taraflara 6 maddelik bir çerçeve sundu ancak uzlaşıya ulaşılmadı. Yeni bir hayal kırıklığının ardından, aslında, son dört yıldır da ciddi bir müzakere yapılamadı.
Yunanistan-Türkiye gerilimi bu toplantıyı etkiler mi, nasıl etkiler?
Türkiye ve Yunanistan’ın Kıbrıs’a yönelik etkisi “garantör ülkeler”in çok daha üzerindedir. Özellikle de Türkiye’nin… Hele adanın kuzeyinde en son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bir anlamda Türkiye’nin seçimi olmuştur ve Doğu Akdeniz gerilimi, Kıbrıs çözümüne yönelik kartları yeniden dağıtmıştır.
Son süreçte Türkiye ile Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz gerilimi Kıbrıs görüşmelerinin de odağı oldu. Türkiye’nin Avrupa Birliği içerisindeki arayışı da Kıbrıs üzerinden ilerliyor.
Türkiye aslında Kıbrıs’ı yine bir “pazarlık kozu” olarak kullanıyor.Avrupa Birliği’nin haziran zirvesi için pazarlık yapıyor. Gümrük Birlği’ni anlaşmasının genişletilerek ve güncellenmesi, vize serbestliği ve mülteci projesine yönelik daha fazla maddi destek sağlamak için elindeki en önemli pazarlık unsuru Kıbrıs.
25 sene önce Türkiye yine “Konfederasyon” demişti.Yine “pazarlık kozu” olmuştu Kıbrıs!1999’da “Avrupa Birliği üyeliğine adaylık statüsü” kazandı, bir daha da çıkmadı ağzından!
Cenevre sonrası “ortak zemin arayışı” böylece devam edecek. Görünen bu!
En sonunda sanırım “gevşek bir federasyon”a varacak gemi, Türk tarafı iletişimini “konfederasyon” üzerinden yapacak.
Türkiye istediğini alırsa ne âlâ! Eğer pazarlık sonuç vermezse…İşte o zaman vay Kıbrıslıların haline!
Güney ve Kuzey Kıbrıs halkları nasıl bir çözüm istiyor?
Kıbrıs halkları nasıl çözüm istiyor, en zor soru!
Çünkü doğrusu şimdiki zamanlarda en az belirleyici olan da bu sanırım.Güneyde geçmişe oranla çok daha ciddi bir çözüm perspektifi var. Çünkü kalıcı bölünme halinde, Kıbrıslı Rumlar hem topraklarını tümüyle kaybedecek, hem de Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği üyeliğine rağmen güvenlik endişeleri artacak.
Adanın kuzeyinde ise en önemli endişe kaynaklarından biri “Türkiye’ye ilhak” tehlikesinin artmış olması. Özellikle Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı da bulunan Kıbrıslı Türk nüfus böylesi bir hassasiyet içerisinde, federal Kıbrıs talebini yükseltiyor. Tam bir varoluş endişesi yaşıyor, Kıbrıslı Türk çoğunluk… Türkiye’den gelen talimatlarla yönetilmekten yorulmuş, demokrasi ve iradeye yönelik müdahalelerden bezmiş bir haldeler… Umut yitimi var, uluslararası hukuk ve dünyanın dışına itilmişlik var.
KKTC yurttaşı, çoğunluğu Türkiye’den göçmen nüfus ise bir çözüm durumunda kendini güvende hissetmediği için kaygılı ve tedirgin, Türkiye’den gelecek işarete bakıyor.
(İstanbul/EVRENSEL)