28 Nisan 2021 00:45

Dosya | Salgının ve sömürünün pençesinde bir direniş hikayesi 1: Ha babam mesai!

Pandemide patronların cennetine dönen Başpınar OSB’de işçilerin yaşadıklarını, tepkisini, bu iki fabrikada yaşanan direnişlerin etkisini işçiler anlatıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hazırlayanlar: Deniz TAŞDEMİR - Mehmet ŞERİF

1 yıldan fazla bir süredir tüm dünyayı etkisi altına alan ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olan Kovid-19 salgınında, sınıflar arasındaki çatışma ve çelişkiler daha da görünür hale geldi. İşçiler, emekçiler ve yoksullar için büyük bir yıkım, kitlesel ölüm, işsizlik, açlık ve sefalete yol açarken, azınlığı oluşturan patronlar sınıfı servetlerini katladı.

Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi (Başpınar) salgında işçilerin hayatının hiçe sayıldığının en çarpıcı görüntülerinin yaşandığı bölgelerden biri oldu. 200 binden fazla işçinin çalıştığı ve yüz ölçümü olarak Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesi olan Başpınar OSB’de salgın döneminde onlarca işçi yaşamını yitirdi, binlerce işçi virüse yakalandı, binlerce işçi işten atıldı ve binlercesi de ücretsiz izinlerle açlığa mahkum edildi. Hafta sonları sokağa çıkma yasaklarında neredeyse bütün fabrikalar valilikten özel izinler alarak çalışmaya devam etti. Yüzlerce işçinin Kovid-19’a yakalandığı fabrikalarda dahi üretime ara verilmedi. Arka arkaya ölümlerin yaşandığı fabrikalarda denetim yapılmadı. Temaslı olduğu halde izni verilmediği için virüse yakalanan, ailesinden üç kişi ölen, üstüne de Kod-29’la tazminatsız işten atılan işçilerin yaşamları gazetemiz Evrensel'e yansıdı. İzin verilmesi bir yana pazar günü fazla mesaisine gelmediği için Kod-29’la işten atılan işçilerin yaşadıkları da, patronun bir telefonuyla işçi mahallesine konulan karantina kararının kaldırılışı da, işçilerin hayatını hiçe sayan bu uygulamaları kamuoyuna duyurduğu için patronların şikayetiyle bir sendikacının gözaltına alınması da… Sonuç olarak sömürü koşulları daha da ağırlaşırken Antepli patronlar ihracat ve büyüme rekorlarını kırdılar.

Peki bu tablo nasıl değişecek? Bu sorunun yanıtını 2021 başında Yasin Kaplan ve Güven Boya’da işten atılan DİSK/Tekstil üyesi işçilerin düşük zam ve Kod-29’la işten atmalara karşı direnişi veriyor. Biz de dosya kapsamında, pandemi boyunca patronların cennetine dönen Başpınar OSB’de işçilerin yaşadıklarını, tepkisini, bu iki fabrikada yaşanan direnişlerin etkisini ve sonuçlarını direnişte olan işçilerin ve diğer fabrikalarda çalışan işçilerin gözünden anlatacağız.

Dosyanın ilk gününde, direnişe giden süreçte Başpınar’da neler yaşandığını, işçilerin nasıl sorunlarla karşılaştığını ele aldık. İki ay boyunca fabrika önünde direnen ve iki ayın sonunda mücadelesini hukuki yollarla sürdürmeye karar veren Yasin Kaplan işçilerinden Ömer Avcı ve Tuncay Kaya’nın yanı sıra, uzun bir süredir sendikal mücadelenin yürütüldüğü Güven Boya fabrikasının öncü işçilerinden Murat Yörgüç ve yaşanan haksızlıkların yalnız direniş başlatılan fabrikalarda mı yoksa Başpınar’ın genelinde mi yaşandığını anlamak için Has Çuval fabrikasında çalışan bir dokuma işçisiyle konuştuk.

İşçilerle pandemiyi konuştuğumuzda ilk söyledikleri salgın boyunca evde kalamayışları oldu. İlk sözü direnişçi Güven Boya İşçisi Murat Yörgüç aldı. Pandemide geçen bir yılda fabrikalarının çalışmaya devam ettiğini, işçilerin de ekmek parası için çalışmak zorunda kaldığını anlattı. Has Çuval’da dokumacılık yapan işçi ise Başpınar genelinde salgın boyunca pazar mesailerinin zorunlu hale geldiğini hatırlatarak, “İşçilerin bir kısmı bu duruma tepkili ama bir kısmı da geçim sıkıntısı çektiği için bu durumdan memnun” dedi. Yasin Kaplan direnişçisi Ömer Avcı ise şunu söyledi: “Virüs belası ile savaşırken ha babam fazla mesai yapıyorduk. Gelmezsek işten çıkarılırız diye korkuyorduk.”

"VİRÜS ORGANİZE SANAYİDEN YAYILDI"

Salgın dönemi boyunca durmadan çalışmanın işçilerin sağlığına etkisinden açılıyor söz. Patronların iddialarının aksine Başpınar’da önlem alınmadığını dile getiren işçiler, servislerde tıka basa yolculuk edildiğini, fabrika girişlerinde yapılan ateş ölçümlerinin göstermelik olduğunu ve ölçüm sonuçlarının bile yanlış yazıldığını anlattı. Yasin Kaplan direnişçisi Ömer Avcı, çalıştığı dönemde fabrikada kronik rahatsızlığı olan ve çalışmaması gereken işçilerin bile üretime zorlandığını söyledi. Güven Boya direnişçisi Murat Yörgüç fabrikalarda kaptığı virüsle onlarca işçinin hayatını, yüzlerce işçinin de bulaştırdığı aile bireylerini kaybettiğini hatırlatarak, virüsün şehre organize sanayiden yayıldığına dikkat çekti.

Daha önce altı buçuk ay ücretsiz izne gönderilen ve işe döndükten sonra sendikalı olduğu için işten atılan Yasin Kaplan direnişçisi Tuncay Kaya öfkeli. Soyunma odasında 60-70 kişinin aynı anda kıyafetini değiştirdiğini, içeri girerken sadece dezenfektan sıkıldığını ve sadece bir maske verildiğini dile getiren Kaya, şöyle devam etti: “Ben bu virüsü de anlamadım, fabrikada bulaşmak yasak mı buna!” Aşıda da işçilere bir türlü sıra gelmemesine tepki gösteren Kaya, “Fabrikada yüzlerce kişi çalışıyoruz. Kesinlikle bu aşıyı önce işçilere vermeleri lazımdı” diye konuştu.

PATRONLAR İÇİN CENNET, İŞÇİLER İÇİN CEHENNEM

İşçilere cehennem olan koşulların patronlara fırsat olduğunu vurguluyor işçiler. Murat Yörgüç, patronların işini ikiye katladığını ifade ederek, “Güven Boya’da yeni makineler alındı, yeni binalar yapıldı. Ama işçilerin gündemi hayat pahalılığı. İşçiler, asgari ücrete zam yapıldı ama kaşıkla verilip kepçeyle alındı diyorlar. Ekmeğe, dolmuşa, yağa zam geldi” diye konuştu. Ömer Avcı, pandemi döneminde Başpınar patronlarının açıkladığı ihracat rekorlarını hatırlatırken, Has Çuval işçisi ise “Bizim açımızdan kriz, yoksulluk ve açlık büyüdü. Yani her yönüyle işçiler için cehenneme, patronlar için cennete dönüştü olay” dedi.

"DEVLETTEN 1 LİRA ALMADIM"

Söz sırası hükümetin aldığı önlemlere ve verdiği teşviklere geliyor. İşçiler, hükümetten herhangi bir destek göremediklerini anlattılar. Ücretsiz izinde olduğu 6,5 ay boyunca defalarca başvuru yapmasına rağmen, devletten 1 lira alamadığını anlatan Tuncay Kaya “Gerçekten önlem alınmış olsaydı, benimle beraber 16 arkadaşımız bunu yaşamazdı” dedi. Has Çuval işçisi ise pandemi döneminde işçilerin iş yükünün artmasının sonuçlarını şöyle aktardı: “Çalıştığı işletme gibi birçok patron bu dönemde yeni fabrikalar açtı, yeni makineler aldı. Yeni makineler alındı ama yeni işçi alınmadı. İş yükü arttı. Şu an daha fazla makineye bakmak zorundayız.” Birçok fabrikanın, işçileri kısa çalışma ödeneğine bağlayıp devletten destek aldığını dile getiren Ömer Avcı da tepkisini “Eğer patronların işi aksıyorsa devlet, kardeşim sen canını sıkma istediğin zaman istediğin miktarda destek veririm diyor” sözleriyle dile getirdi.

"ÜCRETSİZ İZİN DÖNEMİNDE ÇOCUĞUMA SÜT BİLE ALAMADIM"

İşçiler pandemide haklarının yanı sıra hak gasplarına karşı mücadele etme haklarına bile göz dikildiğini belirttiler. Özellikle Kod-29 ve ücretsiz izin uygulamalarına dikkat çeken işçiler, bu uygulamaların üzerlerinde bir sopa gibi kullanıldığını söyledi.

Kod 29’un işten atma yasağı kapsamı dışında bırakılmasına tepki gösteren Murat Yörgüç, “İşçi Kod-29 ile işten atıldığında tazminatından oluyor sonrasında da iş bulamıyor. Resmen açlığa, sefalete sürükleniyor. Bir işçi aylarca işsiz kalırsa ne olacak, Kocaeli’de örnekleri var. Ya intihar edecek, ya uyuşturucuya bulaşacak” dedi. Çuval dokuma işçisi de Kod-29 uygulamasına tepki göstererek “İşçiler en ufak bir hak talebinde bulunduğunda, açıklama yapmak istediğinde ya da 1 Mayıs afişi yaptığında ceza kesiliyor” diye konuştu.

Direnişçi Yasin Kaplan İşçisi Tuncay Kaya da ücretsiz izin uygulamasına dikkat çekti. 6.5 ay ücretsiz izne gönderildiğini hatırlatan Kaya, maske tartışması nedeniyle cezalandırıldığını vurguladı: “Girişte verilen bir maske yetmiyordu. Normal şartlarda bir maskenin ömrü üç saat ama bizim çalıştığımız ortamda maskenin ömrü beş dakika. Beş dakikada bizden su gibi ter akıyor. O maskeyi takmak benim için daha riskli. Sen benim tezgahıma yeteri kadar maske verdin de ben mi takmadım. Sonra maske takmıyorum diye beni altı ay gezdirdiler.” Bu süreçte ev kirasını ödeyemediğini söyleyen Kaya, şunları söyledi: “Ev sahibi sağ olsun bize bir sorun çıkarmadı. O zaman çocuğuma süt bile alamadım. Sürekli borç üzerine borç yazdırdık. Kredi çekmiştim, bankayla icralık oldum.”

"YAŞAMAK İÇİN BİLE BU DÜZENE DUR DEMEMİZ LAZIM"

İki fabrikadaki direnişin nasıl başladığını konuşuyoruz. İşçiler, direnişin, salgın boyunca yaşadıkları sorunların sonucu olduğunu söyledi.

Yasin Kaplan direnişçisi Ömer Avcı, 11 senelik bir arkadaşlarının vardiya ustasıyla girdiği basit bir tartışmadan dolayı Kod 29 ile işten çıkarıldığını ve üç vardiyanın da arkadaşlarına sahip çıkmak için fabrikada toplandığını anlattı. Arkadaşları işten atılana kadar Kod 29’dan haberlerinin bile olmadığını dile getiren Avcı, şunları söyledi: “Bu olay zam döneminde gerçekleşti. Son yıllarda hayat şartları iyice ağırlaştığı için aldığımız ücretler yetmiyordu. Biz de sendikalı olursak örgütlü oluruz, alacağımız hakları oturur biz belirleriz dedik. İçeride bir anda sendikalı sayısı arttı. Ardından bizim arkadaşlardan Tuncay Kaya, işten atıldı. Bizden önceki vardiya yine toplandı, yönetimle görüşmeye gitti. Sonra içeride sözü dinlenen bir işçi, ben görüşüp sorunu çözeceğim deyince birlik bozuldu. Birlik bozulunca, sendikaya öncülük eden 16 işçi dışarı atıldı. Biz de sendikamızla birlikte işe geri alınana kadar fabrika önünde direnmeye karar verdik.”

KOD-29’A VE SENDİKA DÜŞMANLIĞA DUR DEMEK İÇİN…

Güven Boya direnişçisi Murat Yörgüç, DİSK/Tekstil’in daha önce fabrikada yetkili olduğunu, yetki süresinin bitmesinin ardından fabrika yönetiminin sendikayı içeriye sokmamak için her yola başvurduğunu anlattı. Sendikaya yeni üye olmuş bir işçinin sırf bundan dolayı işten atıldığını ifade eden Yörgüç, işçilerin de arkadaşlarına sahip çıkmak için birlik halinde hareket ettiklerini ve sendikayla birlikte eylemler yaptıklarını dile getirdi. Fabrikada sendikalı işçiler üzerinde çok baskı olduğuna dikkat çeken Yörgüç, “Sendikasız işçiler içeride kavga bile çıkarsa, sendikalı oranı artmasın diye seslerini çıkarmazlar. Sendikalılar ise her yolla tehdit edilir” dedi. Arkadaşlarına sahip çıktıkları için Kod-29 ile kapı önüne konuklarını hatırlatan Yörgüç, “Oysa benim 5 yıldır bir uyarım bile yoktu” dedi. İşten atıldıktan sonra direnişe geçme kararı aldıklarını ancak Valilik yasağından dolayı direnişe geçemediklerini anlatan Yörgüç, yasağın ardından Yasin Kaplan direnişinden de güç alarak işe geri alınma talebiyle direniş başlattıklarını dile getirdi. Yörgüç, direnişe geçme sebeplerini şöyle açıkladı: “Bizim direnişe geçmemizin asıl sebebi bu düzene dur demek. Çünkü artık yaşamak için bile bu düzene dur dememiz lazım. Çünkü ben işten atılmadan önce Kod-29 hakkında bilgim yoktu. Biz pandemide işçi çıkarma yasağı var diye olumlu düşünüyorduk ama çok kötü bir şeymiş. Başımıza gelince bu uygulamanın işverene kolaylık sağladığını anladık. Bu yüzden hem işten atılmaya, hem Kod-29’a, hem de sendika düşmanlığına dur demek için direnişe geçtik.”

Antep OSB’de iki aydan fazla süren ve birisi devam etmekte olan iki direniş işte bu koşullarda başladı. İşçilerin ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları, pandemiyle birlikte tamamen ortadan kalkan iş güvencesi, patronların sendikal faaliyetler önüne çıkardığı engeller direnişlerin nesnel dayanaklarını oluşturdu. Yıllardır benzer sorunlarla karşılaşan işçiler, bu kez ortak hareket edip, birlikte karar alarak, direniş başlattı ve Başpınar’da son yılların en önemli mücadelesi yaşandı.

Dosyanın ikinci gününde, direniş süreci ve direnişin işçilere öğrettikleri; kazanımlar ve işçilerin hayata bakışındaki değişimler üzerinde durmaya çalışacağız.

OLUMLU BİR ÖRNEK

İşçilere salgın sürecinde yanlarında kimi gördüklerini soruyoruz. Has Çuval işçisi, işçilerin öz örgütlülüğünün sendika olduğunu ancak sendikaların büyük çoğunluğunun işçiye uzak olduğunu söyledi. Pandemi döneminde Antep’te olumlu bir tek örnek olduğunu belirten işçi, “Virüs döneminde sendikalar yapmaları gerekenin yüzde birini bile yapmadılar. Sadece iki aydır direnişte olan işçilerin sendikası DİSK/Tekstil Antep Temsilciliği var yaşanan haksızlıklara somut şekilde karşı çıkan. Böyle tekil örnekleri ilerletmek için işçilerin işe el atması gerekiyor” dedi. Murat Yörgüç ise yaşanan haksızlıklar karşısında kimsenin ses çıkarmadığını dile getirerek devam etti: “Sadece DİSK/Tekstil ses çıkardı ve sonucunda da Bölge Temsilcisi Mehmet Türkmen gözaltına alındı. İşçilerin sağlığı için, işçilerin yanında durduğu için, işverenin karşısında durduğu için gözaltına alındı.”

ÖNCEKİ HABER

Doç. Dr. Çağhan Kızıl: Fabrikalar çalışacaksa işçiler aşılanmalı

SONRAKİ HABER

Kemal Kılıçdaroğlu: Erdoğan artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa