Eşit ve ulaşabilir eğitim istiyoruz
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri 1 Mayıs’a giderken yaptıkları etkinlikte, online eğitim sürecini tartıştı.
Görsel: Pixabay
Cansu KAYA
Hacettepe Üniversitesi
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri ile 1 Mayıs’a giderken online eğitimle birlikte yaşadığımız sorunları konu edindiğimiz bir etkinliği geride bıraktık. Mesleki ders ve uygulamaların uzaktan eğitimle birlikte gittikçe niteliksizleştiği, işsizlik kaygısının da gittikçe arttığı bir tablo karşımızda duruyor. Ekonomik sorunlar, ev içi koşullar, yetersiz ekipman gibi birçok sorun üniversiteliler için eşitsizliği arttırıyor. Bununla birlikte eğitimin piyasalaşmasının hız kesmediğini, özel okul ve kurum sayısının arttığını görebiliyoruz. Salgın boyunca özel sektörde ucuza çalışmanın yaygınlaştığı, atama sorunu ve sözleşmeli öğretmenliğin birleştiği bir ortamda güvencesiz bir gelecek karşımızda duruyor. Biz de tüm bunları Eğitim Fakültesi öğrencileriyle konuştuk.
“BİRÇOK ARKADAŞIM DERSLERE GİRMEZ OLDU”
Gün geçtikçe derslerden daha fazla koptuğunu söyleyen Zeynep “Birçok arkadaşım artık derslere girmez oldu. Tek düze ve monoton bir anlatımla, sürekli bilgisayar başında ekrana bakıyoruz. Anlatılan şeyin bir anlamı olmuyor. Üç dönemlik ders döneminin meslek hayatıma hiçbir faydasının olmayacağını görebiliyorum” diyor. Ekonomik, psikolojik, ev işleri gibi sorunlar da eklendiğinde eğitimin bir kenarda kaldığını söylüyor.
“EŞİT VE ULAŞILABİLİR EĞİTİME İHTİYAÇ DUYUYORUZ”
Sınav ve ödevlerin öğrencinin içerisinde bulunduğu durumlar dikkate alınarak planlanması gerektiğini belirten İngilizce Öğretmenliği öğrencisi Melisa “Bu süreçte çalışmam gerekti. Pandemide yaşanan ekonomik koşullar beni asgari ücretin üçte birine özel bir kurumda öğretmenlik yapmaya muhtaç hale getirdi. Eşit ve ulaşılabilir bir eğitime en çok ihtiyaç duyduğumuz dönem” şeklinde ifade ediyor.
“SINAVLARA İŞ YERİNDEN GİRMEK ZORUNDA KALDIK”
Özel Eğitim bölümü öğrencisi Serhat ise “Erkenden mezun olduk, iş arıyoruz gibi bir durum oldu” diyerek salgın sürecini tarif ediyor. “Sınavlara iş yerinden giren arkadaşlarımız var. Üstelik bu her sınıfta yaygın. Sesin, işteki koşulların içinde sınava giriyor, üstelik uyarılıyor, hocalar tarafından. Eğitimde eşitsizliğin kamera karşısında gayet net göründüğü bu durumda karşılaşıyoruz. İmkânlar arttırılsın, zorunluluklar değil” diyor.
Aynı bölümden birinci sınıf öğrencisi Ekrem ise “Kazandığım üniversiteye pandemiden dolayı daha hiç gidemedim. Üniversite sınavına garanti bir işimiz olsun diye hazırlandık. Şimdi ise okuduğumuz bölümü görmeden birinci yılı bitiriyorum. Aldığım eğitim şimdiden mesleki bilgi öğretecek düzeyde değil. Salgın devam ettikçe de birkaç yıl sonrasında nasıl bir çalışma hayatım olacak sorusuna cevap veremiyorum” diyor.
Matematik Öğretmenliği öğrencisi Elif Sıla da işsizlik kaygısının eğitim fakültesi öğrencileri için oldukça fazla olduğunu söylüyor. Atama oranlarının oldukça düşük olduğunu, özelde ve başka iş alanlarında çalışmanın yoğun olduğunu belirterek, salgından dolayı üniversite öğrencilerinin de özel kurumlara çok düşük ücrete çalıştığını söylüyor.
“ATAMA ORANLARI BİZİ ENDİŞELENDİRİYOR”
Matematik Öğretmenliği öğrencisi Elif Sıla “Salgında aileme yardım etmek için lise sınavına hazırlanan öğrencilere ders veriyorum. Ders saatlerimden arta kalan zamanlarda özel derse gitsem de kendime ayıracak bir zamanım kalmıyor. Mezun olduktan sonrası da ayrı endişeli. Kamuya atama sözleşmeli öğretmenliğe bağlandı. Her an işsiz kalma ihtimali var yani. Ayrıca KPSS puanları oldukça yüksek öğretmenlik bölümleri; özel kurum ve okullarda asgari ücretin altına denk gelen bir ücretle çalışıyor. Bölüm mezunlarımızdan bunu görebiliyorum. Pandemide de işsiz kalan öğretmen sayısı fazlasıyla arttı. Bu durum beni kaygılandırıyor” diyor.