Gücümüz 1 Mayıs’ta gücümüzle 1 Mayıs’a
Bütün dünyayı emeğimizle bizim var ettiğimizi anımsamak, bizim onlara değil ama sömürenlerin bize muhtaç olduklarını hatırlamak çıkış yolunu da aslında gösteriyor.

Fotoğraf: Pixabay
Barış TİMUR
Kayseri
2020 yılı koronavirüs pandemisi gölgesinde kutlanan 1 Mayıs’ı bu yıl da pandemi koşullarında kutlayacağız. Son yılların en yoğun ve yaygın iş yeri kutlamalarının olduğu 2020’den sonra 2021 yılı kutlamalarında da benzer bir tablo çıkacağını öngörebiliriz. Ancak bu coşkuyu tetikleyen şey, 1 Mayıs’ın tarihsel önemi ve mücadele günü olması bir yana, işçi ve emekçilerde birikmiş öfkeyle birlikte 1 Mayıs’ın yasaklanması diyebiliriz. Bu öfkeye neden olan koşullara baktığımızda ise salgınla birleşen ekonomik krizin en ağır biçimde halka mal edilmesi, baskı koşullarının artması, işsizlik ve yoksulluğun derinleşmesi gibi, gençliğin ve işçi-emekçilerin yaşamlarında boğuştukları şeyleri görebiliyoruz.
YASAKLAR AKLINIZA LEBALEP KONGRELERDE DEĞİL DE 1 MAYIS’TA MI GELDİ?
Salgın boyunca hastalığın en yoğun yayıldığı yerler olarak bilinen OSB’lerde üretim temposundan feragat edilmedi. Hatta irili ufaklı demeden işletmeler yoğun üretim temposu içinde çalışmaya devam etti. Salgın başladığı günden bu yana asla kontrol altına alınamadı, alınamıyor. İşçilerin hayatları pahasına üretim tam gaz devam ettiriliyor. Ekonomik krizin etkisi her geçen gün ağırlaşarak devam ediyor ve geçim sorunu her alanda emekçileri vurmuş gidiyor.
Gidişata baktığımız zaman ise şartların ağırlaşarak ilerleyeceğini de söyleyebiliriz. Bu koşullarda krizleri durduramayan hükümet ise baskıları arttırarak çıkış arıyor. AKP’nin yaptığı “lebalep” kongrelere, cenazelere herhangi bir kısıtlama ve yasak getirmeyenler, 1 Mayıs alanlarına ülke genelinde kısıtlamalar getiriyorlar. Mesafe kuralları kongrelerde değil, dip dibe çalışılan fabrikalarda değil, işçi servislerinde değil, 1 Mayıs’ta mı aklınıza geldi diye sormak geliyor insanın içinden.
ARTIK BÜTÜN ADIMLAR İLERİ
Peki bizi sıkıştıran bu koşullar değişebilir mi? Değişecekse kim değiştirecek? Bu noktada işçi sınıfının mücadele günü 1 Mayıs özel bir anlam ifade ediyor. Nitekim tarihsel süreç açısından işçi sınıfı her daim değiştirici güce sahip olmuştur. Bu ona kimsenin özel olarak bahşettiği bir kahramanlık değildir, ama toplumsal üretim sürecindeki rolü kapitalizmin varlık koşulu olduğuna göre onu değiştirebilecek olan yegâne güç de yine kendisidir. Bu gücüyle birlikte talepleri ve hakları için kurduğu birliktelikleri ve mücadele deneyimleri çok çeşitli hak kazanımları ile sonuçlanmıştır. Sendikal haklar, grev hakkı, yerel işletmelerde ücretlerdeki artışlar gibi ekonomik kazanımlar olduğu kadar, demokratik hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusundaki mücadeleleri de sınıfın hem lokal hem genel anlamda değiştirici güç olduğunu kanıtlamıştır. Bugüne de baktığımızda aslında yukarıda kısa kısa değindiğimiz ekonomik şartlardan doğan sorunların yanı sıra, bu sorunların giderilmesi için genç işçiler başta olmak üzere politik bir mücadeleye de ihtiyaç olduğunu ifade etmek gerekir.
Çünkü bugün hak ve özgürlüklerimizin kırıntılarına dahi tahammülü olmayan, fırsatını bulduğunda onları bile yok etmek için saldıran bir sınıf ve onun devletiyle karşı karşıyayız. En dokunulmaz sandığımız hak ve özgürlüklerimize bile sıra geliyorken hatırlamakta fayda var: En dokunulmazları bile yıllar önce mücadeleyle kazanılmadılar mı? Onları korumak için de mücadele edilmedi mi? Öyleyse fırsatını bulduğunda vermek zorunda kaldığı hakları geri almasını da bilen sermaye sınıfının karşısında en acil taleplerimizle mücadeleye girişmek gerekli ama yeterli de değil. Nitekim insanca çalışılacak ve yaşanacak bir dünyayı kurabilmek ve böylece kazanılmış haklarımızı da garanti altına alabilmek ancak yaşamlarımızı her an, her saniye tehdit eden kapitalizmi ortadan kaldırmakla mümkün olabilecek.
İş cinayetleriyle, salgında uygulanan sürü bağışıklığıyla, kadın cinayetleriyle yaşam hakkını dahi tehdit eden, bütün hak ve özgürlüklerine gözünü dikmiş bir düşmanla karşı karşıya bütün insanlık. Öyleyse bugün en küçük demokratik hak ve özgürlüklerle yetinmek demek bile daha baştan onlardan da vazgeçmek demek anlamına geliyor. Ama bizim onlardan da mutlu ve özgür yarınlardan da vazgeçmeye niyetimiz yok! Öyleyse yaşamın her alanında kendi karanlığını kuran ve geliştirenlerin karşısında geri adım atacak yerimizin kalmadığı koşullarda, adımlarımızı hangi yönde atacağımızı yüzlerce yıldır yol aldığımız mücadelelere bakarak tayin etmeliyiz. Bütün dünyayı emeğimizle bizim var ettiğimizi anımsamak, bizim onlara değil ama sömürenlerin bize muhtaç olduklarını hatırlamak genç işçilerin çıkış yolunu yüz yıllardır olduğu gibi bugün de gösteriyor. Bir başınayken fabrikada ödenmeyen ücretini dahi alamayan ama bir araya geldiğinde iktidarları yıkan bir sınıfın mensuplarıyız biz. O yüzden emeğimize, haklarımıza ve hayatlarımıza göz dikenlerin karşısına, yelesini silkip uluyan sırtlanın karşısına dikilen aslan misali çıktığımızda, bize insanca yaşamanın kırıntılarını dahi reva görmeyenler bu sefer kaçacak delik arayacaklar. Tarihte hep olduğu gibi.
1 MAYIS: KARANLIKTAN ÇIKIŞ İÇİN MÜCADELEYİ BÜYÜTME GÜNÜ
Tüm bu söylediklerimiz çerçevesinde önümüzdeki 1 Mayıs’ı, işçi sınıfının değiştirici gücünün farkında olarak değerlendirmek ve ona göre uygun biçimlerde kutlamak gerekiyor. Özellikle genç işçiler olmak üzere bütün işçi-emekçilerle gençler, 1 Mayıs’ın tarihsel önemi ve takvimsel süreci dışında, ayrıca örgütlenme ve bir araya gelme günü olarak değerlendirmeliler bugünü. En acil sorun ve taleplerimiz için verdiğimiz mücadeleleri ortaklaştırmak, ilerletmek ve bunları dünyayı değiştirme mücadelemizin basamakları haline getirebilmek için başka çaremiz yok çünkü.
Kendi bulunduğumuz alanlarda; atölyelerde, fabrikalarda, genç ve çocuk işçilerin yoğun olarak çalıştığı sanayi sitelerinde, kısacası her alanda bir araya gelmeliyiz 1 Mayıs’ta. Bu bahar uyuyan bir filiz misali, değiştirici gücümüzün farkında olarak ve örgütlenerek doğa güzelliklerini kucaklayalım...
Evrensel'i Takip Et