28 Nisan 2021 05:20

Bir şey yapsak ne değişir?

Dünden daha iyiye taşınmış hemen her düzenlemenin, yasanın arkasında mücadele örnekleri görürüz. Haklar için verilen her mücadele kazanımla sonuçlanır; talebimizi değilse de deneyimi kazanırız.

Kaynak:Mr TT/Unsplah

Paylaş

Ankara'dan bir öğrenci

1800’lü yıllarından bu yana mücadele etme gerekliliğinin canlı kanıtıdır 1 Mayıs. Öyle ki çıkış noktasının dayandığı sınıfsal talep ile bugün kapsadığı talepler arasındaki bağlantı “Neden sürekli ve birlikte mücadele?​” sorusunun cevabını hiç kuşkusuz önümüze serer. İnsanca yaşama koşulları için bir araya gelen işçilerin kazanımı olan 8 saatlik iş günü bugün tüm insanlığı etkileyen bir kazanımdır. Bunun gibi, dünden daha iyiye taşınmış hemen her düzenlemenin, yasanın arkasında mücadele örnekleri görürüz. Haklar için verilen her mücadele kazanımla sonuçlanır; talebimizi değilse de deneyimi kazanırız. “Ne yapacağız?​” sorusuyla başlayan ve birlikte mücadele ile sonuçlanan her mücadele örneği bizi dünden bir adım öteye taşıyacaktır.

Liselerimizde neredeyse her sohbetimizde geçen sorulardan biri bu: Ne yapacağız? Bu elbette yalnızca bir mücadele kıvılcımı olarak kullanılmıyor. “Sınavları erkene çektiler, ne yapacağız?​”, “Online dersten bir şey anlamıyorum, ne yapacağız?​” vb. Tüm bu sorular aynı 1 Mayıs gibi neden mücadele etmeliyiz sorusunun cevabı olabilir. Mücadele, uzağımızda olan bir kavram değil. Her gün ayrı bir mücadeleyle geçiyor denilebilir. Liselilerin sıkça dillendirdiği gibi: “Savaşlarda en önde ilk gözden çıkarılanlar olur ya. Pandemi bir savaşsa liseliler o en öndekiler oldu.” Gerçekten de iktidar salgının başında ilk eğitimden vazgeçti. Üretimi hiç durmayan şirketler kazançlarını katlarken eğitimde tek bir somut önlem alınmadı, var olan sorunlar çözülmedi.

SORUNLARIMIZ AYNI

Sadece pandemi sürecine baksak bile bu “feda edilmenin” etkilerini görürüz. Belli olmayan sınav tarihlerine karşı konuları yetiştirebilmek için verdiğimiz mücadele; verimli olmayan Zoom dersleri yüzünden konuları anlamak için yürüttüğümüz mücadele, yasaklar yüzünden evde kaldığımızda verdiğimiz psikolojik mücadele, krize ve hayat pahalılığına karşı iyi birer iş bulabilmek için devam eden mücadele... Savaş metaforuna tekrar bakalım. Hepimizi benzer etkileyen bu savaşın içindeysek görülen o ki verdiğimiz mücadeleler de benzer. Bu tabloda ortak bir yer var: mücadelelerin bireysel olması. Belki bu mücadeleler sonucunda iyi bir üniversiteye gideceğiz veya hayalimizdeki mesleği yapabileceğiz. Ancak karşımızda duran tablo çok daha geniş. Öğrencileri düşünmeden sınav tarihlerini sırf kar elde edebilmek için sürekli değiştiren hükümet, sadece bununla sınırlı kalmıyor. Bugünden attığı her adımı geleceğimizi de etkiliyor. Örneğin devlet okulları kapalıyken yüz yüze eğitimi sürdüren özel okullar; yalnızca salgın sürecinin bir parçası değil, aynı zamanda parası olanın daha iyi eğitim alabildiği bir eğitim sisteminin öncüsü. Yani, iktidar sadece turizm için sınavlarımızı ertelemiyor, özel okullardan elde edeceği kar için devlet okullarının altını bugünden boşaltmaya çalışıyor. Üniversiteye gidebilmek için sarf ettiğimiz çabaya karşılık akademideki durumun da pek iç açıcı olmadığı bir tabloyla karşılaşıyoruz. İktidar, kayyum rektörlerle üniversitenin özgür yapısını bozmaya çalışıyor, öğrenciler polis şiddetine uğruyor. Sadece eğitimde de değil, “olmasa da olur” mantığıyla sosyal hayat, bugünkü iktidarın istediği çerçeveye getirilmeye çalışılıyor. Kadınların en büyük kazanımlarından olan İstanbul Sözleşmesi bir gecede feshediliyor. Örnekler arttırılabilir ancak bu kadar örnek dahi bireysel olarak kazandıklarımızın sınırlı olacağını gösterecektir. Yani hayalini kurduğumuz üniversiteye gittiğimizde alacağımız eğitim muallak; istediğimiz işi yaparken sokaklarda rahatça dolaşabileceğimiz meçhul.

MÜCADELENİN TÜM İNSANLIĞA MİRASI 8 SAATLİK İŞ GÜNÜ

Sınırlı yürütülen mücadelelerin sınırlı kazanımları olması beklenmedik bir durum değil. Ama belli ki “Nasıl mücadele etmeliyiz?​” sorusunun cevabı “Nasıl bir gelecek istiyoruz?​” sorusundan geçiyor. Birlikte verilen mücadelelerin kazanım örnekleri burada yol gösterici olabilir. Yazının başında da değindiğimiz işçilerin iş günü saatleri için verdikleri mücadeleye baktığımızda 8 saatlik iş günü için düzenlenen eyleme yarım milyon işçinin katıldığını görürüz. İş yerlerinde ortak talepleri için bir araya gelen işçiler birlikler kurmuş, taleplerini anlatmak, yanlarına birilerini daha katmak için bildiriler hazırlayıp çağrılar yapmış ve tüm insanlığı etkileyecek taleplerini kazanmışlardır. Elbette birlikte mücadele örnekleri bu kadar uzak tarihli değil. Mücadele, karanlığa sırtını dönen liselilerden sınavlarını sosyal medyadan verdikleri tepkilerle erteleten bir başka liseli nesile kadar geçmiştir. Günümüz, birlikte mücadele deneyimleri ve kazanımlarıyla doludur.

Tarihin örnekleri mücadele gerekliliğini ortaya koysa da bunun nasıl gerçekleşeceğine dair soruları silmekte yeterli olmuyor. Özellikle bugünlerde pandemi ve yasaklar, sorunlar karşısında bir şeyler yapma isteğinin bütünlüklü halini görmemizi zorlaştırıyor. Bu sebeple “Ben bir şey yapsam ne değişir?​” sorusu akıllarımızda daha fazla yer ediyor. Bir araya gelme yollarının kapatılmaya çalışılmasının yanı sıra iktidarın baskıcı politikaları da süreci belirsizleştiriyor. Bu korku politikaları salt bizi korkutmak için değil, asıl kendileri korktukları için olacak ki öğrencilerin taleplerini elde etmesinin karşısında hükümet; bunu engellemek için elindeki tüm olanakları seferber ediyor. Ancak yine de başımıza bir şey gelir mi kaygısının asıl bir şeyler yapmazsak başımıza daha çok şey gelecek kaygısına dönüşmesini engelleyemeyecektir. İktidar, sınavsız eğitim hakkını bizlere sunmayacağı gibi bunun için mücadele etmezsek doğrudan eğitim hakkımıza müdahale edebileceğini ispat ediyor. Tüm bu tablo artık mücadelenin tercih değil zorunluluk olduğunu görmemizi sağlıyor. Görülüyor ki mücadele edince kazanacağımız geleceğimiz iken, mücadele etmezsek daha kaybedecek çok şeyimiz olacak.

ÖNCEKİ HABER

Herkes eve meslek liseliler staja

SONRAKİ HABER

İzmir'deki depremde yıkılan binalarla ilgili 22 kişi gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa