Militan bir yüreğin adıdır Mehmet Abi
Koşullar ne olursa olsun her zaman başka bir yolun mümkün olduğunu, sabırlı olmayı öğretti bize. Yaptığımız işi elimizden gelen en iyi biçimde yapmayı öğretti.
Mehmet Boztepe | Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel
Berfin Ezgi TATLI
Derim ki sana:
Nehirler boyu git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıklarını
sen de bir nehirsin ey yolcu!
Senin de varmak istediğin bir yer var
Gerçekten varmak istiyorsan oraya, nehirlere iyi bak
Engeller
nasıl aşılır, öğren nehirlerden…*
Aynı bu dizelerdeki nehir gibiydi Mehmet yoldaşımız bizler için. Genç yaşında işçi sınıfının kurtuluşu için, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyayı kurmak üzere adım atmış, atılmış mücadeleye. En zorlu dönemlerden geçmiş fakat karşısına çıkan bu engelleri nasıl aşacağını da bilmiş bir komünist... Küçük büyük demeden, yaptığı her işi neden ve niçin yaptığının bilinciyle yaptı. Sabırlı ve kararlı bir şekilde sürdürdü ömrü boyunca mücadelesini. Ve ömrü boyunca da bu birikimlerini yoldaşlarına aktarmaya çalıştı, yaşamıyla yoldaşlarına örnek oldu ve gösterdi nehirlerin nasıl aşılacağını.
Böyle bir komünisti uğurlamanın acısı elbette büyük. Çünkü Mehmet yoldaş, Mehmet Abimiz biz gençler için ayrı bir yerde dururdu her zaman. Her sabah kalkıp İrtibat bürosunu açandı Mehmet Abimiz. Bir dergiyi, kitabı bulamadığımızda, gazetelerimiz gelmediğinde, aklınıza gelebilecek her türlü problemde Mehmet Abimize koşardık. Ne olursa olsun her zaman “Çözeriz” olurdu cevabı bizlere. Çözerdi de.
Derim ki sana:
Denize varmaktır amacı nehrin, denize varmak, ey yolcu
Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.
Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir, birikip birikip taşar
üstünden, dolanır yanını yöresini. Yokuşsa yolu, koşamıyorsa
menderesler çizer nehir. Uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini
nehir, açar kanatlarını; varır varacağı yere, oraya denize
Bu dizelerdeki gibi karşısına çıkan sorunlar karşısında pes etmezdi asla. Daima çözebileceği başka bir yöntem arardı. Biz gençlere de bunu öğretti. Koşullar ne olursa olsun her zaman başka bir yolun mümkün olduğunu, sabırlı olmayı öğretti bize. Yaptığımız iş ne olursa olsun onu elimizden gelen en iyi biçimde yapmayı öğretti. Yaptıklarımızı göze sokmadan, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya kurmak üzere attığımız adımlar olduğunu öğretti. Mütevazılığı öğretti. Amansız bir proleter devrim savaşçısı olarak tüm kararlılığı, yoldaşlarına duyduğu ve onlara verdiği güvenle yaşadığımız toplumun üzerimize yapıştırdığı değerlerden kendini arındırmış bir komünistti. Yeni bir insandı, gelecekten gelmiş gibiydi karakteri. Hani Mustafa Şefik’in bir sözü vardır: “Yoldaşına gelen kurşuna kendisini siper etmeyen kişi komünist olamaz.” İşte Mehmet Abimiz de parti saflarında her bir yoldaşı için kendisini en önde siper etmeye hazır bir komünistti. Her bir yoldaşını sever, sayar ve saygıyla yaklaşırdı. Bu sevgi elbette bizlere öğretilen, dayatılan bir sevgi değildi. Aynı amaç uğruna bir araya gelmiş, aynı amaç uğruna, işçi sınıfının nihai kurtuluşu için mücadeleye atılmış komünistlerin birbirlerine duyabileceği bir sevgiydi. Yoldaşça bir sevgiydi. Ve bu sevginin getirdikleriyle birlikte önceliğini hep yoldaşlarına verirdi. Partisine verirdi. Ve yaşamıyla bizlere, gerçek bir parti militanının nasıl olacağını öğretti.
BIRAKTIĞI BAYRAK BİZİM ELLERİMİZDE
Ardında bıraktığı miras, işçi sınıfının kurtuluşu ve sosyalizmin kazanacağına dair olan inanç, sınıfının partisiyle birlikte bir ömür mücadeledir. Mehmet Boztepe’nin mirasını sahiplenmek onun mücadelesini sahiplenmektir aynı zamanda. Sınıfının partisiyle birlikte ömrünü adadığı mücadeleyi sahiplenmektir. Onun gittiği yolda, bıraktığı bayrağı alıp gitmektir, onun gibi.
Şimdi Mehmet yoldaşın bıraktığı bayrak Emek Gençliği’nde. Oraya, o büyük kurtuluşa, sosyalizme, yolculuğumuz ne kadar çetin olsa da kararlılıkla gitmek Emek Gençliği’ne mirastır. Mehmet Abimizden öğrendiklerimizle, sabırlı, kararlı, koşullar ne olursa olsun yılmadan devam etmek kalmıştır geriye. Onun bıraktığı yerden daha ileri, en ileri götürmek kalmıştır mücadeleyi.
*Yolcu, Hasan Hüseyin Korkmazgil