Avrupa, borsa, kripto para: Çözüm mü illüzyon mu?
Avrupa'ya gitme hayalimiz olsa da kaçımız gerçekleştirebiliyor bunu? Kaçımız ülke içerisinde daha da kötüye giden koşullara karşı bir şeyler yapmadıkça onun etkileri ile daha da sert karşılaşıyor?

Fotoğraf: mohamed_hassan/Pixabay
Metin Berk SÜER
İTÜ
Gelecek kaygısı, işsizlik, bunalmışlık ve artık hiçbir şey değişmez hissiyatı... Bugün çevremize baktığımızda üniversite okuyan gençlerin birçoğundan duyabileceğimiz veya gözlemleyebileceğimiz kavramlar bunlar bugünün Türkiye’sinde. Bu gerçeklik aslında Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri olduğu söylenen İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri için de hayatın her alanında kendine yer bulabiliyor. Fakat bu gerçekliğe karşı gençlik kendi penceresinden farklı çıkış yolları da üretmekten geri kalmıyor. Sıkıştığımız Türkiye gerçekliği içerisinde ekonomik olarak bizleri kurtarabilecek ve geleceğimizi daha farklı yaşayabilmemize olanak sağlayacak çözümler ön plana çıkıyor. Bitcoin piyasasına girmek, borsayı daha sıkı fıkı takip etmek, ülkeden çıkış yollarını aramak ve bulmak... Aslında toplumsal sorunlardan beslenen ve gittikçe bizleri yaşadığımız hayata yabancı hale getiren sorunlara karşı bireysel çözüm önerilerimiz ile bir alternatif üretmeye çalışıyoruz. Buradaki tezattan dolayı da ürettiğimiz çözüm yolları, genelde sorunlarımızı kökten çözmek yerine belki içimizdeki şanslı bir azınlığın kurtulabileceği bir noktaya denk düşüyor.
İÇİNDEN GEÇTİĞİMİZ HALLER
Bizler de İTÜ Emek Gençliği olarak, İTÜ’de yukarıda çizdiğimiz tablonun ardını doldurabilmek için İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden Murat Birdal ile bir sohbet gerçekleştirdik. Sohbetimize sorgulamak istediğimiz ilk nokta olan bugün gençlerin içine düştükleri gelecek kaygılarına karşı çözüm olarak gördükleri çıkış noktalarını yaratan nedenler ile başladık. Bu nedenlerin başında bugün pandemi koşullarında oldukça açık bir şekilde görebileceğimiz ülke ekonomisinin gidişatı ile üniversitelerin içinde bulunduğu durum geliyor aslında. Türkiye’de en iyi olarak konumlandırılan üniversitelerin bile birçok bölümü artık genç işsiz üretiyor. Bunun en büyük sebebi hükümetin ekonomik programı açısından genç işsizliği tamamen çözecek bir adım atmak yerine üniversiteleri tamamen sermaye yatırımları ile entegre olarak belirli kalifiye işgücü deposu olarak görmesinde yatıyor. Böylesine ekonomik koşulların yarattığı işsizlik ve gelecek kaygısı durumlarının yanında; üniversitelerin özgür, özerk ve liyakate dayalı olması gereken akademik yapısının bizatihi iktidarın kendi geleceği uğruna tasfiye edilmesi de gençleri ciddi bir bunalmışlığa ve sıkışmışlığa itiyor. Hal böyle olunca doğal olarak gençler çözümü, bu dar alandan bir şekilde çıkabilmek için önlerine çıkan fırsatlarda aramaya başlıyorlar. Ama maddi olarak borsa ve “coin” takibi ile başlayıp start-up’lar kurmaya kadar giden ya da direk tası tarağı toplayıp başka bir coğrafyada rahatça yaşama idealine yaklaşan bu çözümler gerçekten kaçımıza çözüm olabiliyor? Sohbette tartıştığımız diğer önemli nokta nedenlerin yarattığı çözümlerin gerçekten ne kadar çözüm olabileceği oldu.
ÇÖZÜMLERİ ÜRETMEK DE UYGULAMAK DA BİZİM ELİMİZDE
Aslında bugün çözüm olarak gördüğümüz noktalar, içine sıkıştığımız bu şartlarda sadece çok çok azımızın hayatına etkisi olabilecek çözümler olarak önümüzde duruyor diyebiliriz. Avrupa’ya gitme hayali olan milyonlarca genç olsa da kaçımız için bu hedef gerçekleşebilir oluyor? Peki, kaçımız ülke içerisinde daha da kötüye giden siyasi koşullara karşı bir şeyler yapmadıkça onun etkileri ile daha da sert şekilde karşı karşıya kalıyor? Avrupa’ya gitme hayalimiz bile bir gecede iki kat fakirleştiğimiz koşullarda ulaşılabilir bir hedef olmaktan çıkabiliyor. Bu noktada her açıdan kurtuluşu konuşabilmek için sorunları yaratan sebeplere karşı bizim de bugünden söyleyecek sözlerimizin olduğunu bir kez daha hatırlamamız lazım.
Sohbetimizde son olarak yaptığımız tespitlerin doğruluğu ve acilliğinden 1 Mayıs gibi önemli bir mücadele döneminin önümüzde olmasının verdiği avantajı da göz ardı etmememiz gerektiğini tartıştık. İTÜ öğrencileri olarak bugün açısından bizi okuduğumuz üniversiteden ve üniversite sonrası hayatımızdan soğutan tüm şartlara karşı; bulunduğumuz her yerde kapsamı ne olursa olsun birliktelikler kurmanın önemini ve bu birliktelikler ile en basitinden en karmaşığına kadar sorunlarımızı çözmek için öne atılmamız gerektiğini bugün açısından çok daha acil hissediyoruz. 1 Mayıs’a giderken hem güvenilir bir gelecek hem de okumaktan zevk aldığımız bir üniversiteyi kurmak bizden başka kimsenin yapabileceği bir şey değil. Yeter ki adım atmaktan ve mücadele etmekten çekinmeyelim.
Evrensel'i Takip Et