Prof. Dr. Pala: Önlemler, toplumsal hareketliliği azaltacak güçte değil
Prof. Dr. Kayıhan Pala: 43 maddede sıralanan bu istisnalar, bizim istediğimiz kadar toplumsal hareketliliği azaltacak güçte değil.
Kayıhan Pala | Fotoğraf: Uğur Ökdemir/Evrensel
Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Kayıhan Pala, Türkiye’de görülen 3 varyantın vaka sayılarındaki artışın en büyük nedenlerinden olduğunu söyledi. Tam kapanmanın vaka sayılarının azalmasına katkı sağlayacağını belirten Prof. Dr. Pala, “Bulaşı arttıran risk etmenlerine dönük kapanma önlemlerinin daha sıkı alınması gerekir" dedi.
BUÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, koronavirüs vakalarındaki artışı ve yeni alınan tedbirleri değerlendirdi. İngiltere, Güney Afrika ve Brezilya varyantlarının Türkiye’de görülmesinin vaka artışını ciddi derecede arttırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Pala, pandemi döneminde yaşanan bu artışı kontrol altına almak için ülke nüfusunun çoğunluğunun aşılanması gerektiğini belirtti. Tam kapanmanın vaka sayılarında azalma sağlayacağına vurgu yapan Prof. Dr. Pala, ölüm sayılarındaki azalmanın da yaklaşık üç hafta sonra görülebileceğini söyledi.
"NÜFUSUN EN AZ YÜZDE 70’İ AŞILANMIŞ OLMALI"
Son aylarda, vaka sayılarında yaşanan yükselişin iki önemli nedeni olduğunu ifade eden Prof. Dr. Pala, “Bunlardan biri, dünyada endişe verici varyant olarak belirtilen 3 varyantın ülkemizde de görülmeye başlaması nedeniyle yaşanan panik ortamı. İkincisi ise, bunların görülmeye başlanacağı öngörüldüğü halde mart ayının başında tam açılmaya gidilmesi. İkisi bir araya gelince başta İstanbul olmak üzere çok ciddi bir olgu patlaması yaşandı. Şubat ayının ilk haftasıyla geçtiğimiz hafta arasında bazı illerde olgu sayılarında 9-10 kat artış meydana geldi. Bu şaşırtıcı değildi. Çünkü, batıda bu süreci iyi izleyen ülkelerde, endişe verici varyantların meydana gelmesiyle olgu sayılarındaki ciddi artışlar gözlenmişti. Ülkemizde de olgu sayıları, hasta sayıları ve maalesef ölümlerde ciddi bir artış gözlendi. Bu koşullarda, böyle bir pandemiye iki yanıt vermek gerekir. Koruyuculuğu yüksek aşılarla toplumun büyük kesimini aşılarsanız, virüsün bulaşmasını engelleyerek pandemiyi kontrol altına almak için bir çaba göstermiş olursunuz. Ülke nüfusunun yüzde 10'u ancak aşılanmış durumda. Güçlü bir yanıt vermek için nüfusun en az yüzde 70'inin aşılanması gerekiyor. Bu koşullarda, mümkün görünmüyor. O zaman, bir yandan aşılamayı artırırken bir yandan da virüsün insandan insana bulaşını azaltacak olan toplumsal önlemler almak gerekirdi. O önlemleri almakta geciktik. Tam kapanma diye adlandırılan önlemlerin elbette etkisi olacaktır. Ama birkaç açıdan baktığımızda, 43 maddede sıralanan bu istisnalar, bizim istediğimiz kadar toplumsal hareketliliği azaltacak güçte değil” dedi.
“İNSANLARIN RUH SAĞLIĞINI İHMAL ETMEMELİYİZ"
Pandeminin insanlar üzerinde psikolojik sorunlara yol açtığını da belirten Prof. Dr. Pala, “Biz, virüsten insanları korurken öte yandan onların beden ve ruh sağlığını da ihmal etmemeliyiz. Çok sayıda insan bir araya gelmeden, açık havada, günlük hava alabilmek, yürüyüş yapabilme serbestisinin de getirilmesi yerinde olacaktır. Yoksa, büyük evlerde yaşayan, gelir durumu çok yüksek aileler dışında, apartman dairelerinde yaşayanlar için hayatın eve sığması mümkün değildir. Özellikle virüsün kapalı ortamlarda daha fazla bulaştığını biliyoruz. O yüzden alınacak olan önlemlerin, kapalı ortamlarda bulaşı engellemeye yönelik alınması gerekir. İş yerleri, toplu taşıma, kamuya açık alanlar burada risk etmenleridir. Bu risk etmenlerine dönük kapanma önlemlerinin daha sıkı alınması, aşılamanın artırılması ve toplumun ihtiyaç duyulan bütün kesimlerine ekonomik destek sağlanması halinde önümüzdeki aylarda Türkiye pandemiye bir yanıt vermiş olabilir" diye konuştu.
"YENİDEN AÇILMANIN KURALLARI OLUŞTURULMALI"
Tam kapanmayı değerlendiren Prof. Dr. Pala, “Test sayılarında ciddi bir azalmaya gidilmezse, 17 gün sonra vaka sayısının 5 bin altına düşmesi şaşırtıcı olur. Umarım olur ama şaşırtıcı olur. Burada dünyanın kullandığı bir sınır var. Bir hafta içerisinde 100 bin kişi başına yeni olgu sayısının 10'un altında olması. Türkiye nüfusuna oranladığımızda günlük vaka sayısının bin 200'ün altına düşerse o zaman biz salgını kontrol altına aldık diyebiliriz. Tek başına doğrulanmış olgu sayısına bakmamak gerekir. Bununla birlikte ağır hasta sayısı ve ölüm sayısı da önemli ölçütlerden bir tanesi. Bugünlerde çok sayıda yurttaşımızı kaybediyoruz. Ben, ölüm sayılarındaki azalmanın iki üç hafta sonra gündeme geleceğini ve bu azalmanın devam etmesi için yeniden açılmanın kurallar silsilesiyle yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı. (Bursa/DHA)