Dosya | "Direnişte dostumuzu düşmanımızı gördük"
Antep’teki Yasin Kaplan ve Güven Boya'da süren direniş boyunca Başpınar’da örgütlenen sınıf dayanışmasını, direnişin kazanımlarını, işçilerin siyasete bakışındaki değişimleri ele aldık.
![Dosya | "Direnişte dostumuzu düşmanımızı gördük"](https://www.evrensel.net/upload/dosya/177992.jpg)
Fotoğraf: Evrensel
İLGİLİ HABERLER
![Dosya | Salgının ve sömürünün pençesinde bir direniş hikayesi 1: Ha babam mesai!](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/179184.jpg)
Dosya | Salgının ve sömürünün pençesinde bir direniş hikayesi 1: Ha babam mesai!
Hazırlayanlar: Deniz TAŞDEMİR - Mehmet ŞERİF
Dosyamızın bugünkü bölümünde Antep’teki Yasin Kaplan ve Güven Boya direnişlerinin nasıl başladığını, direniş boyunca Başpınar’da örgütlenen sınıf dayanışmasını, direnişin kazanımlarını, süreç boyunca karşılaşılan olumsuz gelişmeleri, devletin tutumunu işçilerin nasıl değerlendirdiğini ve işçilerin siyasete bakışındaki değişimleri ele aldık.
Antep’te pandemi döneminde Kod 29, ücretsiz izin ve sendika düşmanlığına karşı yürütülen Yasin Kaplan ve Güven Boya direnişlerini konuştuğumuz işçiler, direnişin kendileri ve tüm Başpınar işçileri için önemli kazanımlar getirdiğine dikkat çekerek “Direnişte dostumuzu düşmanımızı gördük” dedi.
İşçilerle direnişe nasıl başladıklarını konuşuyoruz. Yasin Kaplan direnişçilerinden Osman Ağır, sendikaya üye olunca aralarında 16 senelik işçilerin de bulunduğu 16 kişinin Kod 29’la işten atıldığını aktardı. Yine Yasin Kaplan direnişçisi olan Mehmet Erlale de “Aklımda direniş yoktu ama Kod 29 ile çıkarılınca birlik olalım dedik. Hiç kimse buradan gitmesin diye konuştuk. Çünkü haksızlığa, zulme uğramıştık. Patronlar işçileri istediği gibi çıkaramasın diye direniş başlattık” diye konuştu.
‘BAŞKA İŞÇİLER ATILMASIN DİYE’
Güven Boya işçileri DİSK/Tekstil’in daha önce yetkili olduğunu, patronun yetki alınmasın diye kendilerini işten attığını aktardı. Direniş kararını daha önce almışlar ancak valilik yasağı nedeniyle gecikmeli başladıklarını söyleyen işçilerden Ahmet Önal “Ya işe alınıncaya ya da sendikal tazminatımızı alana kadar direnişe geçme kararı aldık. Bunu başka arkadaşlarımızın işten atılmaması için yaptık” dedi.
Başta direnişe başlamak istemediğini ancak bir süre sonra tek çözümün bu olduğunu anladığını dile getiren Güven Boya direnişçisi Selahattin Konur ise şunları söyledi: “Evim kira. Gelirim yok. O yüzden direnişe geçmek istemedim. Ama arkadaşlar ve sendika ikna etti, Yasin Kaplan direnişi de beni etkiledi. Onlar Başpınar’da haklarını arayınca güzel oldu, bize de cesaret verdi. Hakkımızı aramamız gerektiğini, tek çözümün bu olduğunu anladım.”
DİRENİŞİ BIRAKMADILAR
İşçilerin çoğu daha önce böyle bir direniş yaşamamış. Neredeyse tamamı, daha önce herhangi bir eyleme katılmamış. 18 yıldır işçilik yaptığını söyleyen Yasin Kaplan direnişçisi Mehmet Oğuz, daha önce 1 Mayıs’a dahi katılmadığını belirterek, “İnsan yaşayınca anlıyor, çok güzel bir duyguymuş” dedi. Yasin Kaplan direnişinin slogancısı haline gelen Osman Ağır, şöyle devam etti: “Gerçekten çok güzel bir duyguydu. Şimdiye kadar öyle bir şey tatmadım. Bu Yasin Kaplan firması için de ilk oldu, iyi ki de yaşamışım.”
‘BİRLEŞE BİRLEŞE KAZANACAĞIZ’
Farklı fabrikalardan işçilerin desteğine de vurgu yapan işçiler, yalnız olmadıklarını anladıklarını söyledi. Destek ziyaretini anlatan Mehmet Erlale, “Diğer fabrikalardan işçilerin bize korna çalarak selam vermesi, yemek getirmesi, çay getirmesi bizi mutlu ediyordu” dedi. Tek başına olmadıklarını gördüklerini söyleyen Ahmet Önal da sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçilerin birbirlerine gerektiği yerde maddi manevi destek olabileceğini öğrendik, kısacası işçinin işçiden başka dostunun olmadığını öğrendik.” Osman işçi ziyaretlerinden en çok aklında kalanın, direnişe gelen işçilerin attığı, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganı olduğunu ifade etti.
‘SESSİZ KALIRSAK BİZİM DE BAŞIMIZA GELİR’
Merinos işçileri, direnişleri en çok destekleyenler arasında. Bu destekleri örgütleyen bir işçiyle konuşuyoruz. Yapılan haksızlığa sessiz kalırsa aynısının kendi başına da geleceğini söyledi. Ziyaretlerin yanı sıra, maddi destek de vermeye çalıştıklarını ifade eden işçi, “Fabrikamızdaki işçilerle hem yemek yaptırdık hem maddi destekte bulunmaya çalıştık. Ben bu arkadaşları daha önce tanımıyordum ama onun başına geleni, benim başına gelmiş gibi saydım. Neticede ikimiz de aynı sınıftanız. Tabii sorunlarla da karşılaştık. Adam krediyle borçlanmış ve bu desteği yönetim duyarsa işinden olmaktan korkuyor. İşçiysen her yerde işçisin. Merinos olmaz, başka bir yer olur” diye konuştu.
İKİ FABRİKA DİRENDİ BÜTÜN BAŞPINAR KAZANDI
Direnişlerin getirdiği kazanımlara geliyor söz. En çok Kod 29 ile işten atılmalarına rağmen patronların tazminat verme noktasına gelmesine, işsizlik sigortasının bağlanmasına ve Kod 29’un fiili olarak geçersiz hale gelmesine vurgu yapıyorlar.
Direnişin ikinci haftasında Yasin Kaplan yönetiminden tazminat teklifi geldiğini aktaran Mehmet Oğuz, “Biz işe geri alınmadığımız takdirde sendikal tazminat hakkımızı da istedik. Kendilerinde o kadar büyük bir sendika düşmanlığı var ki sendikal tazminat dediğin zaman bile öfkeleniyorlar” dedi. Osman Ağır, direnişe başladıktan sonra işsizlik sigortası hakkını kazandıklarına dikkat çekti. Patrondan tazminat teklifi geldiğinde Yasin Kaplan önünde direnen 16 işçiden 6’sının teklifi kabul ettiğini ancak 10 kişinin direnişe devam etme kararı aldığını aktaran Mehmet Erlale ise “Bazı kişiler, ‘Tazminatları veriliyor, niye gitmiyorlar’ diyordu. Biz yalnız tazminatımız için değil onurumuz için de orada direndik. Biz ahlaksızlıkla suçlandığımız, Kod 29 ile işten çıkarıldığımız için de direndik” dedi. Güven Boya direnişçisi Ahmet Önal da patronun tazminatları vermeyi kabul ettiğini belirterek “Bizim için bu direniş tecrübe oldu. İşçilerin nasıl mücadele etmesi gerektiğini öğrendik. Birlik olduğumuzda her şeyi çözebileceğimizi öğrendik. Bizden korktuklarını görüyoruz” diye konuştu.
‘KOD 29’LA ATMALAR AZALDI’
Direnişlerin Başpınar’ın geneli için de kazanım getirdiğini vurgulayan işçiler, Kod 29 ile işten atmaların önünün kesildiğini söylediler. Mehmet Erlale, farklı fabrikalardan edindiği bilgileri şöyle paylaştı: “İşçiler, ‘Hakkımızı vermezseniz biz de Yasin Kaplan işçileri gibi direniriz diyorlar. İşverenler, bizim direnişimizden tedirgin olduğu için çıkaracağı kişileri Kod 29 ile değil tazminatını vererek çıkarmaya başladı.”
Konuştuğumuz Merinos ve Angel Halı işçileri de Yasin Kaplan ve Güven Boya direnişçilerinin hakkını teslim etmek gerektiğini söyledi. Merinos işçisi, “Fabrika yönetimi daha ılımlı davranmaya başladı. Eskiden en ufak bir hatada tutanak tutulurdu, şimdi o yok. Direnişi işçiler nasıl izliyorsa patron da izliyor. Yoksa içeride bazı arkadaşların işine çoktan son verilmişti” dedi. Angel Halı işçisi ise direnişlerin tüm Başpınar işçileri için olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Onların dik duruşu patronları rahatsız ettiği için işçiler az da olsa rahatlamış durumda. Kod 29’la işten atılmalar azaldı. Dünya çapında markalara üretim yapan patronlar iki kez düşünmek zorunda kaldı.”
‘HAKSIZLIĞA UĞRADIK, SUÇLU OLDUK’
İşçilere, devlet yetkililerinin direniş sürecindeki tutumlarını sorduk. Haksızlığa uğramalarına rağmen suçlu ilan edilmelerine öfkeliler. İki ay boyunca direnmelerine rağmen ne Vali ne de Belediye Başkanını yanlarında gördüklerini söyleyen Osman Ağır, “Bizi ziyaret etmediler, biz arkadaşlarla Sayın Valiyi ziyaret ettik. Patronun oğlunun kınası, nikahı olduğu zaman hep beraber gidiyorlardı. Biz orada 60 gün direndik ne yiyorsunuz ne istiyorsunuz diyen olmadı bize” dedi.
‘DEVLET İŞVERENİN ARKASINDA’
Mehmet Erlale “Bu ülkede bir adalet varsa işçi için de patron için de olmalı. Ama her koşulda işverenin arkasında duruluyor. Kod 29 zulmünde bile işverenin arkasında duruyor devletimiz” dedi. Güven Boya direnişçisi Selahattin Konur ise direniş kararı aldıklarında Valiliğin getirdiği yasak kararını hatırlatarak, “Destek olacağına köstek oldu. Ama aynı Vali, bizim patronun oğlunun düğününe katıldı. Zaten Cumhurbaşkanı geldiğinde, bakan geldiğinde, toplantı oluyor. Onlar konuşuyor istediği kadar ama biz 3 kişi direnince pandemiyi bahane edip yasak koyuyorlar” dedi.
‘SERT KAYAYA ÇARPTIK DEDİLER’
Yasin Kaplan direnişçisi Mehmet Oğuz da daha direnişin ilk günü patronların şikayeti sonucu karakola ifadeye çağrıldıklarını, süreç devam ettikçe farklı sebeplerle ifade vermeye gittiklerini söyledi. Direnişçi işçilere trafik cezası bile kesildiğini dile getiren Oğuz, yaşadıklarını “İşveren kaldırımın her yerini araçla doldurmuştu. Biz de mecburen trafiği engellemeyecek şekilde yola çıktık. Bana ceza yazılıyor ama araçları kaldırıma koyanlara ceza yazılmıyor. Bu araçlar için polisi aradık, zabıtayı aradık, CİMER’e yazdık, belediyeye, Valiliğe şikayette bulunduk. ‘Sert kayaya çarptık, çekemeyiz’ dediler. Suçu onlar işliyor, cezasını biz çekiyoruz” sözleriyle aktardı.
Angel Halı işçisi ise DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu direnişler için geldiğinde, Valiliğin engel koyduğu yürüyüşü hatırlatarak, “Polisin basit bir yürüyüşe bile izin vermemesi, güç kullanma tehdidinde bulunması beni üzdü. Yargı, adalet sözlerinin içi boşaltıldı, yerine para, rant doldurulmuş” dedi.
‘AKP’YE OY VERDİM HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRADIM’
İşçiler, seçim sürecinde oy isteyen ancak haksızlığa uğradıklarında yanlarında olmayan siyasi partilere tepki gösterirken, desteğin beklemedikleri çevrelerden geldiğini anlattı. Örneğin Osman Ağır, hükümetten destek beklerken, HDP’nin işçileri desteklemesini şaşırtıcı bulduğunu söyledi. Mehmet Erlale, CHP, MHP, İYİ Parti ya da AKP’nin işçilerin arkasında durmadığını, Emek Partisinden HDP’den, HKP’den destek aldıklarını aktardı. Artık AKP’nin yanında CHP’yi, İYİ Partiyi ve MHP’yi de eleştirdiğini anlatan Erlale, “Bu benim için bir tecrübe oldu” dedi.
Şimdiye kadar AKP’ye oy verdiğini ancak büyük hayal kırıklığına uğradığını vurgulayan Mehmet Oğuz ise “Biz bunlara oy vermiş vatandaşlarız, bir gün gelip bizim derdimizi dinleyebilirlerdi. Daha önce kahvede, parkta oturduğumuz zaman selam veriyorlardı, bir şeyler yapıyorlardı, biz de ‘Ayağımıza gelmişler iyi insanlardır’ diyorduk. Ama öyle değilmiş oyları alana kadarmış, işçi hiç umurlarında değilmiş” dedi.
SERMAYE VE SINIF PARTİSİ AYRIMI
Ahmet Önal da “AKP, CHP, İYİ Parti ve MHP’nin kimin tarafında olduklarını gördük. Bizim yanımıza gelmeyenler patronun düğününe gitti” dedi. Kod 29’un iptali için başlatılan imza kampanyası kapsamında siyasi partilere gerçekleştirdikleri ziyaretlerdeki gözlemlerini paylaşan Ahmet Önal, CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisinin işçilerin gündeminden ne kadar uzak olduğunu gördüklerini söyledi. Önal, “Saadet Partisi, bize oy verin her şeyi düzeltelim düşüncesindeydi. CHP yöneticileri, derdimizi anlatırken fabrika ismi vermemizden bile rahatsız oldu. İYİ Parti il başkanı avukat olmasına rağmen Kod 29’un ne olduğunu bilmiyordu, biz anlattık. HDP ve Emek Partisine yaptığımız ziyaretlerde çok sıcak karşılandık. Emek Partisinde bizi karşılayanlar bizim gibi işçilerdi. Zaten Emek Partisi direnişin başından beri bizim yanımızdaydı” dedi. Direnişe maddi destek sağlamak için yaptıkları kalem dağıtımını da hatırlatan Önal, şöyle devam etti: “CHP borcumuz var dedi, sekiz tane aldı. İYİ Parti hiç almadı. Saadet Partisi iki tane aldı. HDP on kalem, Emek Partisi 70 kalem aldı. CHP’nin, İYİ Partinin bir sürü parası var ama Emek Partisi kadar olamadılar. Aslında hepsi sermayenin partisi. HDP emekçilere, işçilere yakın bir parti ama işçi partisi olarak sadece Emek Partisi var. Direniş kalemi bile gösterdi dostumuzu düşmanımızı.”
İŞÇİLERİ EN ÇOK MADDİ SIKINTI ZORLUYOR
Direnişlerin olumlu yönleri ağır bassa da işsizliğin getirdiği ekonomik sıkıntı, onları çok zorlamış. Ahmet Önal, maddi sorunlara dikkat çekerek “Çocuklarla sıkıntı çektik. Bu süreci bilmiyorlar çünkü. Bugüne kadar kim direndi de kazandı diyorlar. Gitme, yeter artık, evinde otur diyorlar. Biz de bu direnişin onur meselesi olduğunu söylüyoruz” dedi.
Geçim sıkıntısı yaşadıklarını anlatan Mehmet Oğuz da akşama kadar direniş alanında bekledikten sonra, akşam gidip insanlara derdini anlattığını dile getirdi: “Eş, dost, arkadaş, akraba sürekli bana soruyordu neden çıkarıldınız, Kod 29 ile çıkarılmışsınız ne yaptınız diye. Hepsine tek tek detaylı anlatmak zorunda kaldık. Artık dilimizde tüy bitti.”
‘GEÇİM DERDİNDEN DİRENİŞİ YARIM BIRAKTIM’
Geçim derdinden dolayı direnişi bırakarak, ara bulucu sürecinde anlaşan 6 Yasin Kaplan işçisinden Hamit de şunları söyledi: “İşe gidiyormuş gibi, sabah 9’da kalk git, akşam 6’da geri eve gel ama bir gelirin yok. İster istemez ev içinde psikolojik baskı hissediyorsun, bunalıma giriyorsun, yapacak bir şeyin kalmıyor. Bazı arkadaşların evde sıkıntıları, tartışmaları oldu. Herkesin ev kirası, çoluğu çocuğu var. Yani bu altı kişinin dayanacak gücü kalmadı.”
Evrensel'i Takip Et