Filistin seçimlerinin iptali ne anlama geliyor?
Filistin halkı 15 yıl sonra 22 Mayıs’ta sandık başına gidecekti. Ancak Mahmud Abbas’ın "İsrail’in Kudüs’te seçime izin vermemesi" gerekçesiyle seçimleri erteleme adı altında iptal etmesi tepki gördü.
Fotoğraf: Pixabay
Kays ABBAS
Geçtiğimiz hafta hem Filistin hem de Afganistan’la ilgili önemli gelişmelere tanıklık etti.
Arap dünyasının unuttuğu Filistin davası, yapılması planlanan parlamento ve devlet başkanlığı seçimleri nedeniyle uzun bir aradan sonra yeniden hatırlanmıştı. Filistin halkı 15 yıl aradan sonra 22 Mayıs’ta sandık başına gidecekti. Lakin geçtiğimiz hafta Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın “İsrail’in Kudüs’te seçime izin vermemesini gerekçe göstererek seçimleri ertelemesi” yeni anlaşmazlıkları tetiklerken, davanın geleceğini de yeniden tartışmaya açtı.
DAVA NEDEN ZAYIFLADI?
İsrail’in işgalindeki Filistin, özellikle son on yıldır kamuoyunda hak ettiği önemi görmüyor. Bunun hem ülke dışından hem de içinden kaynaklanan sebepleri mevcut. Bunun yakın zamanlı içsel ve dışsal faktörleri şöyle özetlemek mümkün:
İlk olarak üniversite mezunu Seyyar Satıcı Muhammed Buazi’nin Tunus’ta kendini yakmasıyla bütün Arap dünyasını tutuşturan halk hareketleri, ülkelerin iç sorunlarına yoğunlaşmasına neden oldu.
Ardından ABD’nin Önceki Başkanı Trump’ın döneminde özellikle damadı ve danışmanı olan Jared Kushner’in yürüttüğü diplomasi çerçevesinde aslında davanın tümden yok olmasını sağlayacak ilan edilen “yüzyılın anlaşması” etrafında sorununun tartışılması, büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması gibi girişimler, davanın daha da kan kaybetmesine yol açtı.
Üçüncü olarak Körfez ülkelerinden Atlas Okyanusu kıyısında bulunan Fas’a kadar birçok Arap rejimi, bu atmosferi değerlendirerek halklarının desteklemediği “İsrail’le normalleşme” sürecine girdi. Daha önce İsrailli yetkililerle gizli görüşmeler yürüten Arap liderler, kameralar karşısında İsrail başbakanı ile pozlar vererek davanın İsrailli yetkililerin tezleri çerçevesinde yeniden tanımlanması konusunda adım attılar.
Son olarak ise Batı Şeria’da etkili olan el Fetih ile Gazze’de yönetimi elinde bulunduran Hamas arasındaki ihtilaflar, el Fetih’in kendi içinde yaşadığı tartışma ve bölünmeler ve Hamas’ın Suriye iç savaşında taraf olması gibi içsel sebepler Filistinli hareketlerin daha önce olmadığı kadar dağınık görünmesine ve etkilerinin zayıflamasına yol açtı.
MAHMUD ABBAS’IN SİYASET TARZI
Filistin’in kendi içindeki en son tartışma Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın seçimlerin ertelendiğini duyurması üzerine koptu. İran’a yakın siyasi hareketler ve yönetimlerin içinde bulunduğu Direniş Ekseni olarak adlandırılan siyasi odağa yakınlığıyla bilinen Rai al Youm gazetesi, aslında Mahmud Abbas’ın başından beri seçimleri yapmak istemediğini ve seçim tartışmalarını Filistinlileri oyalamak için açtığını yazdı.
Gazetenin başyazısında Abbas’ın asıl amacının var olan durumu olduğu gibi korumak olduğu ve 15 Haziran 2007’de acil durum hükümeti kurması için görevlendirdiği Selam Fayyad önderliğinde “ulusal birlik hükümeti” kurabileceği değerlendirmesine yer verildi. Al Kuds al Arabi gazetesi ise çözümün seçimlerin ertelenmesi değil, İsrail’in engellemesi durumunda savaş açılması olduğunu yazdı.
Katar’ın başkenti Doha’da Taliban ile yapılan toplantı, alınan kararlardan öte uzun yıllar süren Amerikan işgalinden sonra ABD, Rusya ve Çin ile Taliban’ı aynı masa etrafında buluşturması başlı başına dikkate alınması gereken önemli bir durum.
ABBAS FİLİSTİN SEÇİMLERİNİ ERTELEMEDİ İPTAL ETTİ!
Rai al Youm
Başyazı
Devlet Başkanı Mahmud Abbas; parlamento ve devlet başkanlığı seçimlerine gideceğini coşkulu bir şekilde ifade etti. Bu seçimlerle, Filistin siyasi sürecinin cesaretini ve meşruiyetini yeniden tesis etmek ve ulusal kurumlarının kanını yenilemek istiyordu.
Bugün işgal devletinin Kudüs’ü ve halkını dahil etme konusunda anlaşamaması bahanesiyle bu seçimleri iptal ediyor. Bu kararla Ramallah’taki otoritesini daha da zayıflattı. Filistin halkının önüne, öngörülebilir gelecekte ortadan kaldırılması zor bir bölünme ve kayıp durumunu koydu.
Devlet Başkanı Abbas, seçim kampanyalarının resmi başlangıcından bir gün veya daha doğrusu saatler önce akşam geç saatlerde yaptığı konuşmasında, “Kudüs’teki halkımızın seçimlere katılımı güvence altına alınıncaya kadar seçimleri erteleme kararı aldık” açıklaması; kendisi hayatta olduğu ve otoritenin ve teşkilatın başında bulunduğu sürece bunun gerçekleşmeyeceği anlamına gelir. Bu durum basit bir nedenden ötürüdür; işgal altındaki Kudüs’ü Filistin denkleminden çıkaran, ilhak ve Yahudileştirmeyi tamamlayan işgalci yetkililer, kararlarından dönmeyeceklerdir. Eğer bu karar Ramallah grubuyla koordineli bir şekilde alınmadıysa Başkan Abbas ve yönetiminden ve onun varlığından yararlanan bu gruba cankurtaran hattı sağlamış oldu.
Bu gazetede Abbas’ın attığı tüm adımlara, yetkiye ve politikalara şüpheyle yaklaştık. Fal okumada maharetli olduğumuz için değil, daha ziyade tuhaflıkları, geri çekilmeleri ile tehditlerini ve vaatlerini yerine getirmedeki başarısızlıklarla dolu bir geçmişe sahip olduğu için.
Ulusal ve Merkez Konseylerin güvenlik koordinasyonunu durdurma, işgalci devletin tanınmasını geri çekme ve Oslo Anlaşmalarını iptal etme kararlarını uygulayacağını beyan etmedi mi? Tüm grupların halk direnişine liderlik etmek için birleşik bir Filistin liderliği oluşturacağını ifade etmedi mi? Tüm bu vaatler nerede?
En barizi seçimlerin gerçekleştirilmesi olan söz konusu tüm vaatlerine inanan Hamas ve diğer hareketler, bu ertelemeye şaşırmış gibi davranıyor. Geçmişi unuttular. Bu tutum ister iyi ister kötü niyetli olsun, en yanlış siyasi okumaları ve yanlış hesaplamaları oluşturmuyor mu?
Devlet Başkanı Abbas, zaman kazanmak ve ülkede ve sürgündeki Filistin halkının dikkatini dağıtmak için bu seçim yalanını uydurdu. Başkanlığı yıllarında aynı yaklaşımı uygulayan bir adam oldu. “Sıfır seçeneğine” olan inancı nedeniyle mevcut durumu yapabildiği oranda uzun sürdürmek istiyor. Bu seçenek ileri ya da geri gitmemek ve mevcut durumu olduğu gibi korumak.
Belki bazıları seçimlerin ertelenme sebebinin “el Fetih” hareketinin üç bloka bölündüğünü ve gerçek veya sahte tüm kamuoyu yoklamalarının onun yenilgisini onayladığını söyleyen mevcut yaygın teoriye inanıyor. Bu ertelemenin ardında Başkan Abbas ve onun hareketi var. Bununla birlikte, bu teoriye katılmıyoruz ve ilk etapta sandık başına gitmek için gerçek bir niyet olmadığı hipotezini benimsiyoruz. Abbas’a yakın bazı çevrelerin İsrail işgali olduğunun farkına varırlarsa bizi daha çok şaşırtır. Onun kubbesi altında seçim yapılmasının caiz olmadığını savunmak, en kötü haliyle aldatma ve yalandır.
Doğrulanmış bilgimiz, Seçim Komitesi Başkanı Dr. Hanna Nasır ile onurlu ve saygın bir vatansever olan ekibinin, Kudüs halkının katılımı sorununu çözmek için Abbas’a birçok elektronik çözüm sağladıkları yönünde. Ama Abbas hepsini, uygulanabilir olmamalarından dolayı değil, baştan seçim istemediği için reddetti. Dr. Hanna’nın istifa etmemesine şaşırdık ve bu satırlar yazıldığında komiteye başkanlık görevine devam ediyordu.
Şu anda, Başkan Abbas’ın hazırladığı yeni bir adımla karşı karşıyayız; tüm grupların katıldığı bir ulusal birlik hükümeti kurmak. Başkanlık için dolaşan pek çok isim var, bunların arasında Dr. Selam Fayyad da mevcut. Önümüzdeki birkaç gün içinde bu hükümetin bir “oyun” haline geleceği, mevki ve ayrıcalık arayanlar ile bunların çoğu arasında bir rekabet alanı olacağı da göz ardı edilemez.
İsrailliler, Batı Şeria ve Kudüs’ü Yahudileştiriyor ve Filistin halkını hizmetkarı haline getiriyor. Güney Afrika ve Rodezya’daki Apartehid rejimine benzer istihbari yaklaşımından dolayı değil; Filistin halkını “evcilleştiren”, onlara hayal satan, dik duruşlarını kıran Filistinli liderlerin varlığı nedeniyledir. Filistin yönetimi, işgaller tarihinde bir ilk olarak işgali ve yerleşimcilerini korumak için itibarı toprağın altına atılmış bir güvenlik idaresine dönüştürülmüştür.
FİLİSTİN SEÇİMLERİ: ÇÖZÜMDEN ÇIKMAZA MI?
Al Kuds al Arabi
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 15 yılın ardından ilk Filistin genel seçimlerinin düzenleneceğini duyurduktan üç ay sonra İsrail’i, parlamento seçimlerini ertelemekten sorumlu tuttu. Bu açıklama, seçimlerle meşruiyetlerini yenilemek ve onlara halk desteği ve dış itibar kazandırmayı uman Filistin liderliğine yönelik eleştiriyi artırdı.
İlan edildiği üzere seçimlerin ertelenmesinin nedeni, İsrail tarafından Kudüs’te gerçekleştirilmesinin reddedilmesiydi. Tel Aviv aslında herhangi bir Filistin seçimi istemiyor. Mevcut Filistin liderliğine (Yeniden seçilme hedefine ulaşılırsa) onunla siyasi mücadelesinde kullanacağı ek bir silah vermek onun çıkarına değildir. Seçimlerin Hamas hareketine veya İsrail’e seleflerinden daha fazla karşı koyma yeteneklerini kanıtlamak isteyen yeni Filistin liderlerine daha fazla etki getirmesi de onun çıkarına değil.
Farklı siyasi görüşlere sahip gruplar, keyfilik ve zorbalık nedeniyle olsa bile Kudüs’süz seçim yapılmasının İsrail’e sembolik bir mülkiyet belgesi vereceği konusunda fikir birliği var. El Fetih’ in liderlerinden birinin dediği gibi; “Bu politika, egemenliğin teslimi ve yüzyılın anlaşmasına bir angajmandır”.
Bununla birlikte, Kudüs’ün Filistin ulusal projesindeki merkeziliği konusundaki anlaşma, seçimlerin ertelenmesi veya Kudüslüleri de içeren seçimleri düzenleme yollarının bulunmaması konusunda bir anlaşmayı yansıtmıyordu.
Filistin yönetiminin seçimleri durdurma kararı, Uluslararası sistemin kendisine uyguladığı baskılara ek olarak İsrail üzerindeki siyasi baskı olarak görülebilir. Filistinlilerin sahadaki mücadelesiyle birleşen bu baskı yakında meyve verebilir ve mevcut Filistin liderliğinin mantığı galip gelecektir.
Filistin liderliğinin tek yapması gereken, işgalin fonlara el koymaktan, oy verme merkezlerini kapatmaktan veya aday ve seçmenleri tutuklamaktan sorumlu olduğu durumlarda Kudüs’teki seçim talebini İsrail ile bir savaşa dönüştürmektir. Dolayısıyla İsrail hükümetinin seçimleri yaptırmama ile ilgili olarak çıkacak çatışma, Filistin halkı için bu kararı seçimleri durdurmak için kullanmaktan daha mantıklı.
Seçimleri başlatma kararı Filistin bedenine yeni bir dinamik aşıladı. Bu kararı başlatan ve ona karşı çıkanlarla çatışan Filistin liderliği, özellikle Kudüs sorunun İsrail ile çatışmaya yol açabileceğini bilmeliydi. Ancak Filistin sahnesinde olumlu değişikliklerle iyimserliğin kapısını açan ve pek çok siyasi gücün umut bağladığı seçimler, çözümden çıkmaza döndü. Bu çıkmazdan çıkmayı ancak gerçek bir iç diyalog ve tüm güçlerin Kudüs’ün Araplığını savunmaya dahil olması ve Kudüslülerin Filistin seçimlerine, faaliyetlerine ve kurumlarına katılımını sağlamak için her düzeyde çalışılmalarla mümkün olacaktır.
AFGANİSTAN İÇİN DOHA TOPLANTISI: TALİBAN LİDERLERİNİN
KARA LİSTEYE ALINMASINA SON VERME ANLAŞMASI
Enver el HATİP
al Araby al Cedid
Taliban Siyasi Bürosu Sözcüsü Muhammed Naim, cuma günü Doha’da beş devletten oluşan bir heyet ile hareketin Siyasi Büro Üyesi Muhammed Abbas Stanikzai başkanlığındaki bir toplantı düzenlendiğini duyurdu. Toplantıda Rusya, ABD, Çin, Pakistan ve Afganistan’dan temsilciler yer aldı.
Naim, Twitter hesabından toplantıda Taliban liderlerinin isimlerinin, Birleşmiş Milletlerin kara listesinden çıkarılmasının ve Afgan hükümeti hapishanelerindeki Talibanlı tutukluların serbest bırakılmasının tartışıldığını duyurdu. Toplantıya ABD’nin Afganistan Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad, Rusya Özel Temsilcisi Dameer Kabulov, Çin Özel Temsilcisi Liuvin ve Pakistan’ın Afganistan Özel Temsilcisi Sadık Han katıldı.
Al Araby al Cedid’e konuşan diplomatik kaynaklara göre; uluslararası Afgan elçilerinin Taliban hareketi ile buluşması, onları Afgan hükümet heyeti ile Doha’da devam eden barış sürecini sürdürmeye ikna etmeyi ve Afgan barış sürecini desteklemek için İstanbul konferansının yapılmasının önünü açmayı amaçlıyordu. Taliban hareketi, bu ay yapılması planlanan ve sebebi açıklanmadan süresiz ertelenen İstanbul Konferansına katılmayı reddetmişti. Katar başkentinde Afganistan’daki barışı görüşmek üzere bir araya gelen taraflar; Afgan partilerini kapsamlı bir çözüm ve kalıcı ateşkes için ilerleme kaydetmeye çağırdı. Bahsi geçen partiler, Doha’daki görüşmelerinin ardından yaptıkları ortak açıklamada, “Katar devletinin Afgan barış sürecini kolaylaştırmak için verdiği uzun vadeli desteği” takdir ettiklerini söylediler.
ABD, Çin, Rusya ve Pakistan’ın da yer aldığı toplantıda yapılan açıklamada, Doha’daki iki toplantının “BM yaptırımlar listesinde yer alan Taliban hareketine bağlı şahıs ve kuruluşların sınıflandırılmasının gözden geçirilmesini desteklediği” sözlerine yer verildi.
Açıklamada Taliban ve Afgan hükümeti, Afgan topraklarının hiçbir ülkenin güvenliğini tehdit etmek için kullanılmamasını sağlamak için çağrıda bulunuldu. Türkiye’nin, müzakereleri hızlandırmak için üst düzey Afgan liderlerden oluşan bir konferansa ev sahipliği yapma çabalarını desteklendiği ifade edildi.
Liderlerinin isimlerinin kara listelerden çıkarılması ve hareketin tutuklularının serbest bırakılması karşılığında Taliban’ın ABD güçlerinin geri çekilmesini önümüzdeki eylüle kadar uzatmayı kabul etmesine yol açacak gibi görünüyor.