3 Mayıs 2021 00:30

Yunus Emre Suci: Şiirim önce yarayı deşmeli sonra merhemi hep birlikte bulabiliriz

Yunus ABİD

Şair Yunus Emre Suci’nin yeni kitabı “Kavgayla Doğacak Bahar” okurla buluştu. Toplumcu şiirler kaleme alan Suci, “Şiirim önce yarayı deşmeli ki ses çıkartabilecek raddeye gelebilsinler. Sonra merhemi hep birlikte bulabiliriz.” diyor.

Kitabın girişinde Adnan Yücel’den yaptığınız alıntıyla başlayalım: “ve dövüşebilmek o güzellik uğruna”. Kitaptaki şiirleriniz bu minvalde ilerliyor. Güzellik uğruna dövüşmek sizin için ne anlama geliyor?

Gücü elinde bulunduran bir kesim var ve bu kesim kendi çıkarları doğrultusunda illaki bir güzelliğe balta vuruyor, kurşun sıkıyor ve bunları yaparken de yine bizden olanı bize karşı kullanarak yapıyor. İşte burada direnç gösterebilmeli insan (Biz ve bize karşı kullanılan bizden olanlar) insanca yaşamak adına bunu yapabilmeliyiz, gerekirse dövüşerek.

Şiirlerinizde kötülere ve güçlülere karşı öfke var ama bunu didaktik bir dille yansıtmıyorsunuz. Şiirleriniz hangi yaralara merhem olmak istiyor?

Bu bir haykırış. “Bu, artık yeter!” diye bir haykırış ve ilk kitap genel olarak bu haykırışlardan ibaret. Kavgayla Doğacak Bahar kitabı da bu şekilde haykırışlarla başlayıp ilerliyor ama bu defa umuda doğru ilerliyor. Umudun, direncin ve kavganın kıvılcımlarını atıyor. Susmamak da bir kavga, hakkını aramak da. Çok şeye hâlâ susabiliyor insanlar, daha ne kadar sabırları var çok merak ediyorum. Birçok şeyi ya görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar. Benim haykırışım da bu yüzden. Sustukları şeyleri yeniden ve illaki içlerine dert edindirebilmek için. Bıçağın kemikte olduğunu artık anlayabilsinler diye. Şiirim önce yarayı deşmeli ki ses çıkartabilecek raddeye gelebilsinler. Sonra merhemi hep birlikte bulabiliriz.

Kimi Öpsem Yitirir Anneliğini isimli ilk kitabınıza göre Kavgayla Doğacak Bahar daha bireysel, içe dönük söylem ve imgelerle dolu. Kendinize yönelişinizin temelinde neler yatıyor?

İlk kitapta milyonlarca insandan biriyim ve o milyonlarca insanım. Onların ezildiği, sustuğu, örselendiği, ötekileştirildiği yerde onlarla birlikte kanıyorum. İkinci kitaptan önce çok büyük bir yenilgi yaşadım, çokça kanadım. Biraz da bu yüzden bireysel yaralarımı da döktüm ama bana, düşsem de bileğimin inmemesini öğretti babam. Kelimeler ya da anlatım dilim değişebilir ama benim şiirimde her zaman bir haykırış bir kavga ve sarılma olacak. Her zaman susturulandan, hakkı gasbedilenden yana olacak.

Şiirlerinde anne, baba ve çocuk üçgeniyle karşılaşıyoruz. Bu üçgenin iç açılarını nasıl toplarsınız?

Benim ilk kutsalımdır Anne. Daha güçlü daha şefkatli daha güzel başka bir şey bilmiyorum. Bu yüzden anne illaki olacak şiirlerimde. Baba, benim yaram. Yaşıyorken de öyleydi, sesiyle bakışıyla, anlayışıyla. Şimdi ben yaşatıyorken de öyle. Benim için dünyanın iyi ya da kötü bir yer olduğu çocuklarla bağıntılı. Her çocuk gülebildiği zaman demek istiyorum ama hiçbir çocuk açlıktan ölmediği zaman, gözleriyle dünyayı aydınlatabildiği zaman dünya güzel bir yer olabilir. İşte belki o zaman ben de onlara ıslıkla eşlik edebilirim.

“Karanfil Direnci” şiirinizden yola çıkarak umut şiirinizin neresinde?

Umut var, hep olmalı. Onu yitirirsek kavgaya ve direnmeye tutunacak dalımız kalmaz. Ve kavga elbet kazanılacak. “taşacak elbet umudun rengi /kırılacak yılgınlığın kabuğu /sinecek baharlar /kış örseği günlere”

Evrensel'i Takip Et