03 Mayıs 2021 09:47

Hayvan deneylerini tamamen ortadan nasıl kaldırabiliriz?

Ancak ekoloji ve hayvanlar için sömürü ve yıkım içermeyen bir üretim sistemi Tavşan Ralph’i gerçekten kurtarabilir, tarlada özgürce koşabilesinin garantörü olabilir.

Kaynak:The Humane Society of United States YouTube hesabından ekran görüntüsü alınmıştır.

Paylaş

Manolya GEZGİN

YTÜ

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada Save Ralph isimli kısa film oldukça fazla paylaşıldı ve tartışıldı. Save Ralph, Ralph isimli bir denek tavşanının kendi ağzından gündelik yaşamını anlatırken,dermatolojik ürünlerde hayvanların denek olarak kullanılmasını eleştiriyor, "hiçbir hayvan güzellik uğruna acı çekmemeli" mesajı ve hemen ardından gelen "kozmetik deneylerinin yasaklanması için destek olma" çağrısıyla son buluyor. Stop motion animasyon olarak kurgulanan bu film İngilizce konuşmayı bilen, kendi dişlerini kendi fırçalayan tavşanları dışarıda bırakırsak pek de gerçekdışı sayılmaz. Her ne kadar Save Ralph ile gündeme gelse de daha öncesinde de hayvan deneylerini (sadece kozmetikte değil, ilaç sektöründe de hayvanlar üzerinde oldukça fazla deney yapılmaktadır.); hayvanların sıkışık bir şekilde yaşamaya mecbur bırakıldığı sonra tüketilmeye hazır hale getirildiği gıda fabrikalarını işleyen birçok belgesel/film de elimizin altında mevcut. Ben de bu yazıda her ne kadar sosyal medyada çok tartışılsa da kısa süre sonra bunun da unutulacağı düşünülen bu konuyu ele alarak "Hayvan deneylerini tamamen ortadan nasıl kaldırabiliriz" sorusuna yanıt bulmaya çalışacağım.

Hayvanların, insanların bilimsel çalışmalarında kullanılmasının ilk izlerine ulaşabilmek için M.Ö 500 yılına kadar geriye gitmemiz gerekiyor. Bu tarihin sonrasında tıbbın gelişmesiyle de birlikte bu deneyler devam etmiş, öte yandan başta botanikçiler tarafından değil üzerinde çalışmanın, hayvanları tüketmenin kendisinin bile insanca olmadığı düşünülmüş ve bu etik tartışmalar M.Ö. 300 yıllarından beri süregelmiştir. Bundan yüzyıllar sonra insanlığın geldiği bir diğer aşama olan kapitalizm her üretim biçiminin yarattığı gibi kendi yarattığı hukuk kurumlarında, tüm hayvanların eşit olduğunu söylese de “Kanuni istisnalar ile tıbbî ve bilimsel gerekçeler ve gıda amaçlı olmayan hayvanlar dışındaki hayvanlar” öldürülemez diyerek, hangi hayvanın ne zaman ve hangi amaçla öldürülebileceğini belirler. 

Kapitalizm için “gelecek nesillerden ödünç alındığı için doğaya karşı sorumlu olma” düşüncesi çoğu zaman sermaye birikimine zarar getirmekten başka bir şey değildir. Son elli yılda azalan biyoçeşitliliğe, toprağın çoraklaşmasına, her yıl artan sıcaklık farklarına, okyanuslardaki plastik atık miktarına, kara hayvanları ölümlerine bakarak bile kapitalizmin doğayı karlarına kar kattıkları fabrikalarının çöplüğü olarak gördüğünü ifade edebiliriz. Ayrıca içinde yaşadığımız modern kapitalist toplum, hayvanları değişim değerine sahip metalar haline getirmiştir. Başta endüstriyel hayvancılıkta kullanılan “çiftlik hayvanları” olmak üzere birçok hayvan tüketilmek üzere üretilir ya da henüz canlıyken satılmak üzere üretilen hayvanların yanı sıra kimi hayvanlar iş gücü olarak kullanılır. Dolayısıyla kapitalistler meta haline getirdiği ya da üretmek istediği metanın üretimi için ihtiyaç duyduğu hayvanların toplamını kendi mülkü saydığından, daha fazla kar için, daha kısıtlı alanda ve daha çok türdaşıyla aynı ortamda bulundurmakta ya da üzerinde çalıştığı yeni el kreminin tahriş edici özelliğini üzerinde test etmek için kullanmakta beis görmemektedir.

HAYVAN DENEYLERİNE ALTERNATİF METOTLAR ÖDENEK ALAMIYOR

Dünyada hayvan deneylerine alternatif olabilecek 100'e yakın metot keşfedilmiş durumda bu yüzden teknolojinin bugün geldiği aşamayı göz önüne bulundurduğumuzda hayvan deneylerine artık ihtiyacımızın kalmayacağı bir geleceğe çok yakın olduğumuzdan bahsedebilirdik. Örneğin yapay deri teknolojisi dermatolojik testlerde filtre olarak kullanılarak ürünün ne kadarının kana geçtiğini bulabilir. Bir diğer popüler metotlardan biri olan çeşitli bilgisayar programları, üretilen ürünün çeşitli biyolojik ve toksik etkilerini tahmin etmek için kullanılabilir. Bu programlardan bazıları, örneğin bilgisayar destekli ilaç tasarımı CADD, ilaç molekülünün bağlanma yerinin tespiti için kullanılan bu yöntem farmakolojik deneylerde hayvan kullanımını önleyebilir; yapay aktivite ilişkisi SARs yöntemi ise ilacın biyolojik etkisini hayvanlar kullanılmadan tahmin edebilir. Son olarak, kök hücreden çeşitli yapay doku ve hücre kültürleri üreterek hayvan testlerinin yapılması önlenebilir. Ama bu geleceği bizden uzaklaştıran kapitalist üretimde, keşfedilen bu yöntemlerin maliyeti ya da yeterince doğru sonuçlar vermemesi bahane edilerek hayvan deneyleri gerçekleştirilmeye devam ediyor. Ancak örneğin hayvanlar üzerinde denenerek başarılı olmuş bir ilacın klinik çalışmalarda (insan üzerinde denenme aşaması) %96 hatalı sonuç verdiği gözleniyor. Bunun sebebi hayvanlarla aramızdaki biyolojik ve fizyolojik farklılıklar olduğu söyleniyor. Kapitalizmin doğayı, hayvanları; kapitalistleri daha çok zengin etmek için kullanması, değiştirmesi ve dönüştürmesi sebebiyle hayvan canından “daha pahalı” olan ama hayvan deneylerini ortadan kaldırabilecek metotlar çok az kullanılıyor. Yapılan araştırmalar teşvik edilmiyor, yeterince araştırma ödeneği alamıyor. **

Öte yandan Avrupa kıtasında ve Amerika Birleşik Devletleri’nde gerek derneklerin ve kamuoyunun baskıları gerekse bilim insanlarının hassasiyetleriyle bu konuyla ilgili çalışmalar yoğunlaşmış ve çeşitli ülkelerde birçok yasa çıkarılmış ve uluslararası anlaşmalar yapılmıştır. Hatta 2013 yılı itibariyle Avrupa Birliği’ne dahil olan bütün ülkelerde üretilirken hayvan deneyi yapılan tüm kozmetik ürünlerin satışı yasaklanmıştır. Ancak, yasalardaki boşlukları kullanarak Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kurulan uluslararası kozmetik şirketleri, Çin’de bu ürünleri üretip, Türkiye’de satışa sunma fırsatını kaçırmıyorlar. Gelişmiş emperyalist ülkelerin bu ikiyüzlülüğü, sadece hayvan deneyleriyle değil, Paris İklim Anlaşması’na imza atmalarına rağmen dünyanın az gelişmiş ülkelerinde çeşitli fabrikalar kurarak ve atıklarını yine o ülkelere boşaltarak çevreyi kirletmeleriyle de ayyuka çıkmış durumda. Örneğin, ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesini “esefle” karşılayan İtalya’nın usulsüz yollarla İzmir’e 500 bin ton çöpü bir gece ansızın bırakmasının üzerinden çok geçmedi. *

AYNI 7 ŞİRKETİN 182 MARKASI VE CRUELTY FREE POLİTİKASI

Peki Save Ralph kısa filmiyle birlikte paylaşılan hayvan deneyi yapan markaları tercih etmeyerek hayvan deneylerini önleyebilir miyiz? Bu sorunun cevabına iki şekilde ulaşabiliriz. İlk olarak, dünyadaki 182 markanın 7 şirkete bağlı olduğunu belirtilerek başlayalım. Yani 182 marka içerisinde hayvan deneyi yapmayan bir marka ile hayvan deneyi yapan markanın aynı politikalara sahip şirkete bağlı. Nitekim, 38 alt markası olan Unliever şirketinin bir markası olan Dove, cruently free (hayvan deneyi kullanılmadan üretilen, temiz) ürünler üretse de aynı şirketin Axe markası hayvanlar üzerinde deney yapıyor. Yani 37 tane daha markası olan Unliever şirketini, Axe ürünlerini kullanmayarak hayvan deneylerini yapmamaya zorlamak biraz zor gibi.

Yukarda cevap aramaya çalıştığımız sorunun cevabına götüren ikinci yol ise kapitalizmin işleyiş yasaları. Kapitalizm en temelde artı-değer sömürüsüne ve sermaye birikimine dayanır. Marx, şöyle der: “Artı-değer üretimi ya da kazanç elde etme, bu üretim tarzının mutlak yasasıdır.” Bu yasa, kapitalist üretimin özünü belirler. Ücretli işçinin ödenmeyen emeğinin yarattığı artı-değer, sermaye birikiminin temel kaynağıdır.  Yani sanılanın aksine bir ürünün talep edilmemesi ya da az talep edilmesi o ürünün üretiminin önünde çoğu zaman bir engel oluşturmuyor. Dünyanın tümü için yeterli miktarda patates üretiliyor, ancak satılmayan patatesler Agnes Varda’nın Toplayıcılar belgeseline de konu ettiği gibi çöplere dökülüyor. Aynı şey ayakkabı üretiminden tutun, et üretimine kadar her alanda geçerli. Fazla üretilen ürünlerin satılamamasından ortaya çıkan ekonomik krizlere bir çözüm olarak, üretilen malların tümünün yakılması, çöpe atılması kapitalistler için yaygın kullanılan bir yöntem. Kısacası en başta sorduğumuz sorunun çözümü, bu sistem içinde sadece tüketmemekte olamaz. Ekonomik ve siyasal alanı topyekûn değiştirip dönüştürmeden hayvanların bu düzendeki konumunda topyekûn bir değişim mümkün değildir.

Sonuç olarak Save Ralph kısa filminin "kozmetik deneylerinin yasaklanması için destek olma" çağrısıyla son bulduğunu söylemiştik. Hayvan deneyleri yapmayan markalar tercih ederek ya da hükümetleri hayvan deneylerinin yapılmasını yasaklayan kanunları çıkarmaya zorlayarak hayvanlara ilişkin düzenlemelerde kimi iyileştirmeler yapılabilir, yapılmalıdır. Ancak hayvan deneylerini ortadan kaldırmak, bir sistemi ortadan kaldırmaktan geçer ve bu sistem kapitalizmin kendisidir. Tek gerçek çözüm yolu kapitalizmin ortadan kaldırılıp, yerine işçi sınıfının iktidarda olduğu ve bütün bir toplumsal üretim sürecinin halkın ihtiyaçları gözetilerek merkezi olarak planlandığı ve böylece ekoloji ve hayvanlar için sömürü ve yıkım içermeyen bir üretim sisteminin kurulmasıdır. Tavşan Ralph’i ancak böyle kurtarabilir, doğada özgürce koşabilesinin garantörü olabiliriz.

 

Tuncay Altun, Hayvan Deneyleri Etiği, Sağlık Bilimlerinde Süreli Yayıncılık,2009

Marksizm ve hayvan özgürleşmesi birliği, Marksizm ve hayvan özgürleşmesi üzerine 18 tez, Ocak 2017

Karl Marx, Kapital, 1.cilt

*https://www.evrensel.net/haber/386048/italyadan-tirlar-dolusu-cop-izmire-geldi

**https://www.deneyehayir.org/hayvan-deneylerine-alternatifler-derleme/

http://yenie.net/marksizm-ve-hayvan-ozgurlesmesi-birlik-hayvan-ozgurlesmesi-sorunu-marksizm-geleneginde-mevcut/

 https://www.karsimahalle.org/amp/2020/11/29/hayvan-ozgurlugune-butunluklu-bir-bakis

https://www.deneyehayir.org/belgeler/indir/DHD-Temel%20Bilgiler.pdf

ÖNCEKİ HABER

Kovid-19 tedavisi gören Mısra Öz hastaneden taburcu oldu

SONRAKİ HABER

Vergi ödemelerinin son günü 31 Mayıs Pazartesi olarak değiştirildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa