Buca Belediyesi işçileri: Zorunlu emeklilik dayatması kabul edilmemeli
Betül Günal, Sevilay Akyol, Ali Hıdır Aktaş, Buca Belediyesinde emeklilikleri geldikleri için işten çıkarılan 13 işçi adına yazdıkları mektupta işçilerin yaşadıklarını anlattı.
Fotoğraf: Evrensel
Betül GÜNAL, Sevilay AKYOL, Ali Hıdır AKTAŞ
İzmir
Değerli Evrensel gazetesi okurları,
Buca Belediyesinin kadrolu işçileri olarak iş sözleşmelerimizin feshedilmesi üzerine yaptığımız basın açıklaması 26 Mart 2021 tarihinde Evrensel gazetesinde de yer almıştır. Evrensel gazetesi bu haber bağlamında üyesi olduğumuz Genel-İş Sendikası İzmir 5 No’lu Şube Başkanının açıklamalarına da yer vermiştir. Ancak Sendika Şube Başkanı Ali Haydar Kara’nın belirtilen haberde yer verilen bazı ifadeleri biz işçileri derinden üzmüş ve kamuoyunun yanlış bilgilenmesine neden olmuştur. Şube Başkanı Evrensel gazetesine verdiği söz konusu beyanında, Buca Belediyesinde kimsenin zorla işten çıkartılmadığını, emekliliği gelmiş işçilere işten ayrılırken kıdem tazminatına ek olarak teşvik primi adı altında ek bir ödeme yapıldığını, biz işçilerin söz konusu teşvik primi miktarının artırılması, yani teşvik primi pazarlığı yapması için Şube Başkanını zorladığımızı, bu nedenle kendisinin bizlere işten çıkarmalar nedeniyle sendikanın eylem yapmayacağını söylediğini iddia etmiştir.
Gerçek ise Şube Başkanının söylediği gibi olmadığından konuya açıklık getirmek zorunlu olmuştur. Şöyle ki; Bizler Buca Belediyesinde yıllarca hizmet veren kadrolu işçileriz. Son yıllarda hem işverenimize hem de üyesi olduğumuz sendikanın yöneticilerine emekliliği gelen işçilerin emekliliğe zorlanamayacağını, ancak kendi isteğiyle ayrılmak isteyen işçilere toplu iş sözleşmemizde belirlenen bildirim (ihbar) süreleri kadar ihbar tazminatı ödenmesi gerektiğini her platformda dile getirdik. Ancak Genel-İş ile Buca Belediye Başkanlığının yaptığı son toplu iş sözleşmesinde bizlerin bilgisi ve rızası dışında emekliliğe teşvik primi adı altında sözleşmeye geçici bir madde yerleştirilmiş ve bu yolla emekliliği gelmiş işçilerin işverence işten zorla çıkarılmasına çanak tutulmuştur. Üstelik teşvik adıyla belirlenen bu bedel, toplu iş sözleşmemiz ile hak ettiğimiz ihbar öneli bedelinin yarısı bile değildir.
İŞÇİLERİN DAYANIŞMASINI BÖLÜYOR
Toplu iş sözleşmesinin imzalanmasının ardından işverenimiz şube yönetiminden aldığı rıza ile emekliliği gelmiş 46 işçiyi zorla emekliliğe sevk etme planını uygulamaya koymuştur. Gerçekten de şubat ayında Buca Belediye Başkanlığınca 46 işçiye posta yoluyla gönderilen resmi yazılar ile biz 46 işçinin iş sözleşmeleri ihbar süresi sonu itibariyle feshedilmiş ve bu süre boyunca bizlere her gün iş arama izni kullanmamız bildirilmiştir. Bu gelişme üzerine acil olarak sendika yöneticilerini işyerine çağırmamız ardından, Şube Başkanı Ali Haydar Kara’nın gerçeği bozarak ifade ettiği bazı olaylar yaşanmaya başlamış, Şube Başkanının işveren ile yaptığı görüşme sonrasında, işçilerin imza vermesi karşılığında teşvik primi alarak emekliliğe ayrılabileceği oyunu sahneye koyulmuş ve bu yolla bir kısım arkadaşımız ‘Nasıl olsa emekli edileceğiz, bari üç kuruş fazla alalım’ gibi bir tutumla zorunlu emekliliği kabule itilmişlerdir. Tabii buradaki ‘teşvik’in işverenden çok sendikadan geldiğini ve biz işçileri nasıl böldüğünü de maalesef ibretle gördük. Olayın bir başka vahim tarafı ise bu fesihlerin kovid-19 nedeniyle getirilen ve 17 Mayıs tarihine kadar uzatılan işten çıkartma yasağı bile ihlal edilerek gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu nedenlerle Şube Başkanı Ali Haydar Kara’nın ‘Kimse zorla işten çıkartılmadı’ gibi işveren ağzıyla yaptığı açıklama işçi sınıfı adına utanç vericidir. Şube Başkanının teşvik üzerinden yürüttüğü pazarlık ise işçilerin dayanışmasını bölen açık bir tutum olup mücadeleci sendikacılık anlayışı ile çelişmektedir.
Bu son süreçte hukuki olarak nasıl bir yol izleneceği konusunda her aşamada bizleri bilgilendiren sendika avukatımız talebimize rağmen sendika tarafından baypas edilerek açacağımız davalardan uzaklaştırılmış ve başka bir sendika avukatı görevlendirilmiştir. Biz 13 işçi ise sendikanın bu dayatmasını kabul etmedik ve dışarıdan anlaştığımız bir avukatımızla hukuki mücadeleye giriştik. Sonuç olarak işverenin fesihten geri dönmesi için yaptığımız zorunlu ara bulucu başvurumuz uyuşmazlıkla sonuçlandığından 14 Nisan itibariyle İzmir İş Mahkemesinde davalarımızı açmış bulunmaktayız.
Bizce kadrolu işçilerin tasfiyesi, aslında güvencesiz, örgütsüz işçilerle çalışma isteğinin, işçi sınıfının yüzyılları bulan mücadelesiyle elde ettiği kazanımların ortadan kaldırılması arayışından bağımsız değildir. Zorunlu emeklilik dayatması sendikalarca kabul edilmemeli, belediyelerde şirketler üzerinden çalıştırılan işçilerin gerçek ve güvenceli bir kadro elde etmeleri mücadelesiyle birlikte, kadrolu-şirket işçisi ayrımı ortadan kaldırılmalıdır. ‘Sosyal’ ve ‘demokrat’ olmanın gereği de bizce budur.
Gerçekleri kamuoyunun bilgisine ve duyarlılığına sunar dayanışma ve kardeşlikle selamlarız.
Not: Mektup Betül Günal, Sevilay Akyol, Ali Hıdır Aktaş tarafından Buca Belediyesinden atılan 13 işçi adına yazılmıştır.