1 Mayıs gösterdi ki, yerel düzeyde birleşik mücadele güçlendirilmeli
"Yerel düzeydeki birleşik mücadele ne kadar güçlü ve etkili olursa merkezler üzerinde o düzeyde baskı kurabilir.”
Fotoğraf: Evrensel
Seyit ASLAN
DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı
Pandemiyi fırsata çeviren iktidar, 1 Mayıs’tan hemen önce salgına karşı önlem alma iddiasıyla ‘18 günlük tam kapanma’ ilan etti. Ancak imalat ve tedarik zincirleri aksamayacak diye de not eklendi. Bunun anlamı çarklar durmayacak! DİSK-AR araştırmasında ortaya koyulduğu gibi 16.5 milyon işçi çalışmaya devam ediyor. Tam kapanma adı altında ifade edilen çeyrek kapanmanın 1 Mayıs’tan önce başlatılması ise manidardı, “Amaç 1 Mayıs’ı fiili olarak yasaklamak” tespitini yapmıştık. Yani iktidar, valiler ve kaymakamlar eliyle 1 Mayıs’ın kitlesel ve yaygın kutlanmasını; gösteri, afiş ve bildiri yasakları ve sokağa çıkma kısıtlaması ile engelledi.
1 Mayıs’ın önündeki engeller sadece iktidarın uygulamalarıyla sınırlı kalmadı. Sendikal bürokrasi de bu süreçte üzerine düşeni yaptı. Özellikle Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen çarklar dönerken hatırlamadıkları işçi ve emekçileri nedense 1 Mayıs’ın kutlanmasına gelince hatırladılar. Salgın koşullarında 1 Mayıs gösterisi, miting gibi kutlamaların salgını artıracağı kaygısıyla hareket ederek yasaklar kervanına katıldılar. Türk-İş içinde kimi sendikalar ortak tutum almakta bir irade göstermeyince, Türk-İş için 1 Mayıs Taksim anıtına çelenk koymaktan ibaret bir törene dönüştü. Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen aynı yolu izledi.
Konfederasyonumuz DİSK’in çağrısıyla bir araya gelen KESK, TTB, TMMOB ise henüz birleşik bir mücadelenin örgütlenmesi, işçi ve emekçilerin taleplerinin ortaklaştırılması, diğer sendika ve emek örgütlerinin mücadeleye çekilmesi konusunda yeterli adımları atamadı.
1 Mayıs sürecinde alan fetişizmi yapan kimi küçük burjuva gruplar ise sınıf çizgisini savunma adına marjinal ve sınıf dışı çizgilerinde ısrar etmeye devam etti.
Bütün bu zayıflıklara, engellere, iş birlikçi tutumlara karşı, işçi sınıfı ve emekçiler 26 Nisan’dan başlayarak 1 Mayıs günü dahil geçen yılı aşan işyeri eylemleri, alan gösterileri, balkonları ve sokakları da içine alan 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştirdi.
Türk-İş’e bağlı kimi sendikaların merkezleri, şubeleri ve platformlar işyeri kutlamalarına ve alan kutlamalarına katıldı. İşyerlerinde bildiri okudu.
Başından itibaren söylediğimiz 1 Mayıs ne iktidarın yasaklarına sığar ne de sendikal bürokrasinin icazetinde kutlanır. Metal, belediye, sağlık, petrokimya, taşıma, gıda, liman, tekstil, inşaat iş kolları başta olmak üzere talepler dile getirildi. Yüzlerce işyeri ve işyerlerine bağlı birimler, hizmet veren işyerleri, sokaklarda alan kutlamalarıyla işçi sınıfı bir kez daha bütün yasaklara rağmen gösterilerini gerçekleştirdi. Kimi işletmelerde üretime ara verilerek kutlamalar yapıldı. 1 Mayıs sürecinde işyerlerinde inisiyatif alan işçiler, temsilciler, şubeler ve genel merkezler daha ileriden tutum alsalardı, tam gün iş bırakarak kutlamalar da gerçekleşmiş olurdu. Bunu bir öz eleştiri olarak bir kenara yazmak gerekiyor.
Burjuva muhalefet diğer meselelerde olduğu gibi, 1 Mayıs sürecinde işçi ve emekçilerin taleplerini görmezden gelerek, adeta iktidarın yasakçı tutumuna çanak tuttu. Şimdi 2021 1 Mayıs’ı geride kaldı. Ama sorunlar tüm yakıcılığıyla ortada duruyor. Talepler her gün biraz daha acilleşiyor. Aşı yok, sürü bağışıklığına devam... “Çarklar dönsün, ölen ölsün yeterince yedek bir iş gücü var.” Pandemi sürecinde yasaklara yenileri ekleniyor. Gazetecilerin ve vatandaşın, kolluk kuvvetlerinin antidemokratik uygulamalarını çekmesi yasaklandı. Yeni işsizler, intiharlar, açlık ve yoksulluk artıyor. Enflasyon yükseliyor. Milyonlarca işçi ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği ile geçinmek zorunda kalıyor. İşten atmalar, iş cinayetleri sürüyor devam ediyor. İkizdere’de taş ocağına karşı halkın direnişi ise sürüyor. Kanal İstanbul için yeni adımlar atılıyor.
1 Mayıs süreci bizlere bir kez daha şunu gösterdi: Sorunlar karşısında birlikten, birleşik bir mücadeleden, ortak hareket etmekten başka bir yol yok.
Her bir örgüt kendi küçük hesaplarıyla hareket edip her şey benim etrafımda dönsün mü diyecek? Yoksa işçi sınıfının ve emekçilerin çıkarı mı esas alınacak?
Elbette işçi ve emekçilerin çıkarlarını esas alacak bir mücadele ve birlik örgütlemektir doğru olan. Buna hizmet etmeyen her tutum niyetinden bağımsız ne olursa olsun tek adam, tek parti iktidarının güçlenmesine hizmet edecektir. Başta salgın ve krizin faturasını reddetme ve sağlıklı, güvenceli, insanca bir yaşam için mücadele etmek ve birlik sağlayarak ilerlemekten başka bir yol yok. Bunun ilk adımı, birlikte mücadele etmenin önündeki engelleri tartışmak ve engelleri ortadan kaldırmaktır. Yerel düzeyde işçilerin daha fazla inisiyatif almasıyla, yerel düzeyde sendikaların talepler etrafında kuracakları platform ve birliklerle işçilerin kendilerini ifade edecekleri araçlar çoğaltılabilir. Yerel düzeydeki birleşik mücadele ne kadar güçlü ve etkili olursa merkezler üzerinde o düzeyde baskı kurabilir.