06 Mayıs 2021 00:47

Emek Gençliği MYK Üyesi: Denizlerin cesareti gençliğin kaderini eline almasındaydı

Emek Gençliği MYK Üyesi Ekin Yoldaş Kalı ile 49. yılında Denizlerin idamını ve gençliğin bugünkü durumunu konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Cansu ERTAŞ
Ankara

‘68 halk hareketinin önderleri ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) kurucuları Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamının üzerinden tam 49 yıl geçti. Cesaretleri ve bağlılıklarıyla gençlik mücadelesinin bayrağı haline gelen Denizler, Türkiye’de antiemperyalist mücadelenin en önemli simgelerinden. Her yıl ülkenin dört bir yanında anılan Denizler, bu yıl pandemi kısıtlamaları nedeniyle online etkinliklerle anılıyor. Denizlerin mücadelesini ve bugünün gençliğe mirasını Emek Gençliği MYK Üyesi Ekin Yoldaş Kalı ile konuştuk. Pandemi ile gençliğin sorunlarının katlandığını ve karamsarlığın arttığını ifade eden Kalı, bireysel mücadelelerin ya da ‘kurtarıcı’ beklemenin sorunları çözemeyeceğini söyledi; Denizleri hatırlatarak örgütlü mücadele çağrısı yaptı.

‘İKTİDARIN UYGULAMALARI GENÇLİK İÇİN BELİRSİZLİĞİ ARTIRIYOR’

Pandemiyle ekonomik problemlerin derinleştiği bir dönemde Denizleri anıyoruz. Bu koşullarda gençliğin durumu ve öne çıkan talepleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Pandemi iktidarın ve temsil ettiği egemen sınıfın elinde bir fırsata dönüşmüş durumda. Milyonlarca işçi salgına rağmen çalışmaya devam ediyor ve insanların evde kalmasını sağlayacak hiçbir destek sağlanmıyor. İşçi gençler hem esnek hem de güvencesiz çalışmaya mahkum ediliyor. Kod 29’la işten atma tehdidi, artan işsizlik ve yaşam pahalılığı virüse yakalanma riskine rağmen gençleri çalışmaya zorluyor. Bir yandan da patronların kârları katlanarak artıyor.

Öğrenci gençler açısından ise müthiş bir belirsizlik hali var. “Okullar açılacak mı? Sınavlar yapılacak mı?​” vb. sorular gelecek kaygısını derinleştiriyor. Uzaktan eğitimde gerekli altyapı ve teknik destekler sağlanmadığı için eşitsizlik had safhada. Bu koşullarda gerçekleşen bir öğrenme sürecini eğitim olarak değerlendirmek de çok zor. Üniversite mezunlarının neredeyse üçte biri işsiz. Liseli gençlerin umudu hiçbir ölçücülüğü olmayan üniversite sınavına sıkışmış durumda. Üniversite sınavının tarihi bile sermayenin ihtiyaçlarına göre şekilleniyor.

Yani gençliğin pandemi sürecinden etkilenmesi aşağı yukarı işçilerin ve emekçilerin durumuyla benzeşiyor. Burjuvazi ve temsilcilerinin uygulamaları gençler için belirsizliğin ve buna bağlı gelecek kaygısının artmasına neden oluyor. Öyle ki kapanma koşullarında gelen her bir genelge bırakalım bu ihtiyaçlara cevap vermeyi temel yaşam faaliyetlerini sürdürmeyi bile giderek olanaksızlaştırıyor. Gençler her geçen gün bu gidişat değişmeli çıkışını daha fazla yineliyor.

‘UMUTSUZLUK ARTARKEN MÜCADELE PRATİKLERİ DE GELİŞİYOR’

Geleceksizlik kaygısından şikayetçi olan birçok genç var. Peki gençlerin mücadele olanakları neler, nasıl mücadele ediyorlar?

Her bir gencin kendince mücadele ettiğini söyleyebiliriz. İşçi genç daha nitelikli iş öğrenmeye, daha büyük bir işyerine girmeye çabalıyor. Liseliler daha iyi bir üniversite kazanmak için çalışıyor. Üniversiteliler daha fazla diploma, sertifika vb. ile mezun olmaya gayret ediyor. Fakat bireysel mücadele ile bu karanlıktan çıkmak olanaksız hale gelmiş durumda. Bu durum umutsuzluğu artırırken bir yandan da mücadele pratiklerini geliştiriyor. Bu pratikleri özellikle uzaktan eğitim sürecindeki liseli ve üniversitelilerin çeşitli kampanyalarında, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı protestolarda, Boğaziçi’ye atanan rektöre karşı yürütülen mücadelede net şekilde gördük. Öğrenciler çeşitli dijital platformlarda bir araya gelerek ne yapılacağını tartışıyor. Buralarda oluşan birliktelikler dijital ortamlarla sınırlı kalmıyor. Yüzlerce, binlerce genç burada örgütlenerek hakları için sokağa çıkıyor. Sınıf, bölüm, fakülte düzeyindeki yerel örgütlenme deneyimleri, dijital araçların tamamı bu dönemin en önemli mücadele araçlarından.

‘KURTARICI BEKLEMEKTEN VAZGEÇİP MÜCADELE ETMELİYİZ’

Gençliğin yaşadığı her bir sorun, kayıtsız kalınan her bir talebi de aslında bu sistemin ve temsilcisi iktidarın karşısında mücadele etmenin olanaklarını oluşturuyor. Ülkenin gündemleri gençliğin de sıcak gündemleri. Ancak gençliğin önemli bir bölümü açısından kaderini kendi eline almak yerine bir kurtarıcı bekleme eğiliminin olduğunu söyleyebiliriz. Burada çeşitli sistem partilerinin iktidara gelmesi alternatif olarak görülüyor. Bazı burjuva siyasetçilerden medet umuluyor. Şu bir gerçektir ki; iktidar açısından oyuncular değişse de sahne aynı sahne olarak kalacaktır. Bu nedenle gençliğin bir bekleyiş halinden çıkması, kendi geleceğini eline almak için istek ve özlemleri etrafında örgütlü bir mücadeleyi hem temsilcilerine hem de bizzat bu sorunların kaynağı olan kapitalist-emperyalist sisteme karşı yürütmesi gerekmektedir.

‘HAYALİN PEŞİNDEN DEĞİL, İŞÇİ SINIFININ YOLUNDAN GİTTİLER’

Türkiye’de ’68’den bugüne antiemperyalist mücadeleye baktığımızda Denizlerin gençliğe mirası ne olmuştur? Gençlik bu mirası nasıl daha ileri taşımalı? Bu noktada gençliğe çağrınız nedir?

Denizler, neredeyse yarım asır önce emperyalistlere ve onların yerli iş birlikçilerine karşı mücadele ettiler. Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarının talan edilmesine, emperyalistlerin ülke halklarını sömürmesine, memleketin dört bir yanında kurulan askeri üslere ve tüm antidemokratik uygulamalara karşı; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm için dövüştüler. Geçen yarım asırda emperyalistler dünya halklarını sermayelerini daha da büyütmek için paylaşım mücadelelerine, savaşlara, kana ve zulme mahkum etmeye devam ediyor.

Denizler bir hayalin peşinden değil insanlığın kesin kurtuluşu için yegane yolun, işçi sınıfının iktidarının yani sosyalizmin yolundan gittiler.

‘ONLARI ÖNDER HALİNE GETİREN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEYDİ’

Bugün gençliğin istek ve özlemleri ortakken, sürdürülen bireysel mücadeleden en çok burjuvazinin yarar sağladığını deneyimliyoruz. Denizler bir başlarına değil, gençlerin kendi yerellerinde kurdukları, kendi kararlarını alarak kendi yollarını çizdikleri örgütlenmelerini esas alarak on binlerce gencin örgütlü iradesiyle hareket ettiler. Onları önder haline getiren buydu. Cesaretleri mücadele içerisinde olan gençlik yığınlarının istek ve özlemleri için kendi kaderlerini eline almalarına duydukları güvenden ileri geliyordu.

İdamlarıyla halka korku salınmak istenmesine rağmen geçen bunca zamanda Yusuf, Hüseyin ve Deniz isimleri hep mücadeleyle anıldı. Egemenlerin tüm imkanlarıyla söküp atmaya çalışmasına rağmen giderek kökleri halkın bağrında daha derinlere uzandı. Çünkü haklıydılar ve mücadele ettikleri eşit ve özgür bir yaşam ihtiyacı her geçen gün artıyor.

‘İKTİDAR EMPERYALİSTLERLE VE ÇETELERLE İŞ BİRLİĞİ YAPIYOR’

Bugün iktidar yeni Osmanlıcı ve yayılmacı emellerle hareket ediyor. Çeşitli ülkelerde bu emeller doğrultusunda askeri operasyonlar yürütüyor, emperyalistlerle ve barbar çetelerle iş birliği yapıyor. Türkiye her geçen gün emperyalistlerin yağmasına daha açık hale geldiği gibi dört bir yanı paylaşım mücadeleleriyle kuşatılmışken çatışma ve savaş tehlikesinin içerisine çekiliyor.

Denizlerden devraldığımız cesaret, güven ve kararlılık ile bu gidişatın karşısına dikilmeye ihtiyacımız var. İşçi, işsiz öğrenci gençliğin hiçbiri bir başına, çaresiz değil. Bugün Emek Gençliği saflarında yüzlerce, Emek Gençliği ile binlerce genç bu gidişata karşı bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi veriyor. Hiç şüphe yok ki gençler kendi geleceğini ellerine almaya karar verdiklerinde bu gidişatı ters yüz edebilecek güce ve yeteneğe sahiptir. Bu sistem gençliğe savaş ve sömürüden başka hiçbir şey vadetmemektedir. Tüm Türkiye gençliğini Denizlerden devraldığımız mücadele bayrağını yükseltmeye, Emek Gençliği saflarında örgütlü mücadeleye çağırıyoruz. Gelecek biziz, gelecek sosyalizm.

ÖNCEKİ HABER

Halit Çelenk | Örnek devrimci, örnek avukat

SONRAKİ HABER

MHP'nin hedef aldığı HaberTürk TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Kürşad Oğuz istifa etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa