06 Mayıs 2021 00:29

Siyaset Bilimci Arzu Yılmaz: Kürtlere uygulanan baskı Amerika’ya yardımcı oluyor

Siyaset Bilimci Arzu Yılmaz, Türkiye'nin askeri operasyonlarla Kürtler üzerinde uyguladığı baskının Amerika’nın öncelikli hedefi olan politik sınırların korunması hedefine yardımcı olduğunu söyledi.

Fotoğraf: AA

Paylaş

İnanç YILDIZ
Diyarbakır

Türkiye’nin Kandil’de PKK’ye yönelik gerçekleştirildiği son askeri operasyonu Evrensel’e değerlendiren Siyaset Bilimci Arzu Yılmaz, Kürtler üzerinde uygulanan baskının Amerika’nın öncelikli hedefi olan politik sınırların korunması hedefine yardımcı olduğunu söyledi.

Yılmaz, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine yönelik gerçekleştirildiği son askeri operasyonun öncekilerine göre farklı olarak tüm sınır hattını kapsadığını söyledi. Türkiye’nin Irak operasyonlarının sadece iç politikayla anlaşılmayacağını ifade eden Yılmaz, dış politikaya da bakmak gerektiğini belirtti.

HEDEF KÜRTLERLE BARIŞ DEĞİL, GENİŞLEMEK

Türkiye’nin ’90’lardan bu yana Irak’a askeri operasyonları PKK’ye karşı sınır güvenliği üzerinde meşrulaştırdığını belirten Yılmaz, ancak bu operasyonların aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu’da genişleme hevesinin de aracı olduğunu söyledi. Amerika’nın İran ve Irak rejimlerine karşı ‘Çifte çevreleme’ politikasını hayata geçirmesiyle birlikte Türkiye’nin Irak’ta ilk kez askeri olarak üslendiğine dikkat çeken Yılmaz, örneğin Musul üzerinden yapılan tartışmaların da yine o dönemde gündeme geldiğini hatırlattı.  Yılmaz’a göre, 2011 yılında Amerika’nın Irak’tan çekilmeye başlaması ise Türkiye’ye önemli bir fırsat doğurdu. Türkiye’nin Kürtlerle hem savaşı hem de barışı bu çerçevede araçsallaştırdığını söyleyen Yılmaz, 1993’teki barış girişiminin de 2013 İmralı sürecinin de nihai hedefinin Kürtlerle barış değil, Ortadoğu’da genişlemek olduğunu ifade etti.

IRAK’TA İRAN’I DENGELEME MİSYONU

Türkiye’nin bu son operasyonlar zincirinin ne zaman başladığına bakıldığında ise 2015’in temmuz ayında yaşanan gelişmelere dikkat çeken Yılmaz, bu tarihte operasyonların başlamasıyla eş zamanlı olarak İncirlik Üssünün IŞİD’e Karşı Koalisyon Güçlerine açıldığını ve İran ile P5+1 ülkeleri arasında bir nükleer anlaşmanın imzalandığını belirterek, dolayısıyla, Türkiye’nin Irak operasyonlarının tıpkı 1990’larda olduğu gibi aynı zamanda Irak’ta İran’ı dengeleme misyonu bağlamında okunması gerektiğini söyledi. Yılmaz, bunun arka planının ABD’nin Irak ve daha geniş çerçevede Ortadoğu politikalarından bağımsız okunamayacağını dile getirdi.

AMERİKA’NIN GERİ ÇEKİLME HESAPLARI TÜRKİYE’NİN ÖNÜNÜ AÇTI

Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Bugün Amerika ve Türkiye arasında önemli yapısal sorunlar var. Fakat Kürt sorunu hiçbir zaman olmadığı gibi bugün de o yapısal sorunlardan biri değil. Kürt sorunu 1990’larda da her iki devlet arasında konjonktürel bir sorundu bugün de öyle. Ortada göz ardı edilemeyecek bir gerçek var. O da Ortadoğu’nun artık Amerika için bir öncelik olmaktan çıkmış olmasıdır. Ve Amerika Ortadoğu’dan çekilirken, politik sınırların değişmemesinden daha ileri ya da farklı bir hedef belirlememiş görünüyor. Bu hedefin tutturulması da bugün Irak ve Suriye bağlamında hayati bir konu. Ve bu her iki alanda genişleme politikası izleyen Türkiye ve İran arasında bir denge bulunması elzem. İran’ın kazandığı avantajların geri döndürülmesi artık mümkün değil. Bunun için yürütülen politikalar işe yaramadı zaten Amerika bundan sonra buna emek ya da kaynak ayrıma niyeti de taşımıyor. Yapılabilecek olan nükleer anlaşmaya yeniden dönülerek İran’ın nükleer silahlanma kapasitesini kontrol etmek ve bu arada bir yandan Türkiye’nin eliyle askeri, İbrahim Anlaşması eliyle de politik bir dengeleme politikası gütmek. Bu bağlamda, şunu da hatırlatmakta yarar var. Afrin’de Türkiye’nin önünü açan Rusya oldu ama günün sonunda Amerika da operasyona karşı çıkmadı. Hatta o dönemde Amerika ısrarla PKK ve YPG aynı şey değil diyordu. Ama yine de Türkiye’nin Afrin operasyonunu ‘meşru güvenlik kaygılarına’ bağladı. İdlib’deki Türkiye varlığı da aynı çerçevede değerlendirilebilir. Nihayetinde Türkiye’nin tüm bu askeri faaliyetlerini bir NATO üyesi olarak hayata geçirdiği gözden kaçmamalı. Sonuçta, geçen yıl ocak ayında olduğu gibi NATO desteği Türkiye’nin istediği ölçüde gerçekleşmedi ama sonuçta Türkiye’nin Suriye’deki uluslararası hukuka açıkca aykırı olan askeri mevcudiyeti de hiçbir zaman sorunsallaştırılmadı. Nihayetinde Amerika’nın dış ilişkileri sözcüsü, ‘Türkiye ile Suriye’de birlikte çalışabileceğimiz ortak çıkarlarımız var’ deyiverdi.”

BASKI GÖZDEN KAÇIRILAMAZ

Bu tabloda Türkiye’nin Irak operasyonlarını sadece iç politika üzerinden değerlendirmenin eksik kalacağını söyleyen Yılmaz, “Bunu ’90’lardan bugüne kimi zaman iş birliği kimi zaman çatışma ile ilerleyen Türkiye’nin Ortadoğu’da genişlemesi üzerinden okumak gerekir. Fakat bu genişleme iç dinamiklerine bağlı olarak parçalanması kaçınılmaz iki başarısız devlet Suriye’nin ve Irak’ın kağıt üstünde de olsa politik sınırlarının korunması şartına bağlı. Bir bakıma, Irak’ın ve Suriye’nin geleceği Türkiye ve İran arasında oluşturulmaya çalışılan dengeye ihale edilmiş görünüyor. Zaten dikkat ederseniz hem İran hem Türkiye bu iki ülkenin toprak bütünlüğüne en sık vurgu yapan ülkeler aynı zamanda. Kürtler üzerinde uygulanan baskının da günün sonunda Amerika’nın öncelikli hedefi olan politik sınırların korunması hedefine yardımcı olduğunu gözden kaçıramayız” dedi.

OPERASYONLARIN HEDEFİNDE AYNI ZAMANDA KÜRDİSTAN BÖLGESEL YÖNETİMİ VAR

‘Tek Irak’ politikasının 2014’de IŞİD’den sonra yeni bir içerik kazandığına dikkat çeken Yılmaz, “2005’de geniş federal haklara dayalı bir sistemle yeniden kurulan Irak’ta parçalanmanın kaçınılmaz hale gelmesiyle 2014’ten sonra sistemin Bağdat üzerinden merkezileştirilmesine girişildiğini söyledi. Yılmaz’a göre, Kürdistan Bölgesel Yönetiminin 2017’de gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu da aslında temelde bu yeni sisteme bir itirazdı. Yılmaz, “O günden bu yana Kürdistan Bölgesel Yönetimi her geçen gün kan kaybetti. Bu sadece Bağdat’ın yarattığı baskı nedeniyle değil, Türkiye’nin askeri operasyonları eliyle de oldu. Yalnızca PKK bağlamında tartışılan bu operasyonlar aslında bir yandan da Kürdistan Bölgesel Yönetimini zayıflattı. Tartışmalı alan, İran’ın, Kürdistan Bölgesel Yönetimi kırsalı Türkiye’nin kontrolüne girdi. Bugün Kürdistan Bölgesel Yönetimi askeri olarak neredeyse sadece şehir merkezlerine sıkışmış durumda. Buna Amerika da ses çıkarmadı, ki aslında tüm bunlar Amerika’nın göz yummasıyla gerçekleşti zira bu durum Irak’ta sistemin Bağdat merkezli yeniden yapılanması çabalarına yardımcı oldu. Düşünün, nerdeyse 40 yıl sonra ilk kez bir Irak Başbakanı Duhok’a kadar geldi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi sokaklarında gövde gösterisi yaptı” diye konuştu.

ANCAK ARTIK CİN ŞİŞEDEN ÇIKTI

Bu yaşananların Kürt sorununu nereye götüreceğine yönelik soruya ise Yılmaz, Kürtlerin yaşadığı coğrafyaların artık yönetilemediğini belirterek, Kürdistan’da artık cinin şişeden çıktığını bu ve benzeri çabaların ise cini tekrar şişeye koymaya yarayıp yaramayacağını zaman gösterecek dedi.  

KÜRT ULUSAL BİRLİK TARTIŞMALARI

Bu zaman zarfında Kürtlerin kendi aralarında bir güç birliğini mi yoksa güç paylaşımını mı tercih edeceğinin belirleyici olacağını söyleyen Yılmaz, “Kürtler arasında 2002 yılında kotarılan güç paylaşımı dengesi 2013’ten bu yana geçerliliğini yitirdi.  IŞİD ile savaş, Suriye’de ortaya çıkan yeni durum yeni bir anlaşmayı zorunlu kılıyor. Bu anlaşmanın da güç paylaşımı değil, güç birliği prensibiyle kotarılması ancak Kürtleri bu sıkışmışlık halinde rahatlatabilir gibi görünüyor.  Fakat özellikle Türkiye’nin sürdürdüğü kesintisiz savaş bu anlaşmanın hayata geçmesini zorlaştırıyor, geciktiriyor.  Yine de, örneğin Zine Wertê’de zirve noktasına varan gerginlik Garê operasyonuyla sönümlenebildi.  Zira Garê operasyonu tıpkı 2008 Güneş operasyonu sırasında olduğu gibi Kürdistan Bölgesel Yönetiminde hedefin sadece PKK değil aynı zamanda Kürdistan Bölgesel Yönetimi olduğu bilincini güçlendirdi.  Aslında 2017’den bu yana Kürdistan Bölgesel Yönetiminde Türkiye’nin bir tehdit olarak algılanması giderek zemin kazandı. Fakat bu tehditle nasıl başedileceği konusunda Kürdistan Bölgesel Yönetimi politik aktörleri arasında görüş ayrılığı vardı. Garê operasyonu gösterdi ki bu görüş ayrılığı Kürtler arası güç birliği yönünde konsolide oldu. Bundan sonraki gelişmelerin seyrini belirleyecek en önemli faktörlerden biri de bu güç birliğinin sürdürülmesi olacaktır kanısındayım.”

ÖNCEKİ HABER

Tüm Bel-Sen Kocaeli Şubesi: Bayram ikramiyelerini talep ediyoruz

SONRAKİ HABER

Atlanta'da siyah Amerikalı Brooks öldürülünce kovulan polis görevine iade edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa