06 Mayıs 2021 05:56

İmgenin suskunluğu

Arshile Gorky soyut dışavurumculuğun önde gelen isimlerindendir. Amerika’da, hatta dünyada tanınmış bir ressam haline gelir.

Arshile Gorky | Fotoğraf: Wikipedia

Halis Ulaş
Halis Ulaş

22 Temmuz 1948 günü The New York Times gazetesinde soyut dışavurumcu resmin öncülerinden Gorki’nin kuzeni ressam Arshile Gorky’nin yaşamına son verdiği haberi yayınlanır.

Gorky New York Modern Sanatlar Müzesi'ne verdiği özgeçmişinde Nizhny Novgorod'ta doğduğunu, üç ay Rus ressam Wassily Kandinsky'nin yanında çalıştığını yazar.

Oysa ünlü ressamın ne gerçek adı Arshile Gorky’dir ne Maksim Gorki’nin kuzenidir, ne Kandinsky'nin yanında çalışmıştır, ne de doğduğu yer Nizhny Novgorod’tur.

Gerçek adı Manug Vosdanig Adoyan’dır. Annesi Şuşan’ın küçük karasıdır. Manug bazı kaynaklara göre 1902 yılında, kız kardeşi Vartuş’un aktarımına göre de 22 Nisan 1904 tarihinde doğmuştur. Doğduğu yer şimdiki adı Dilkaya olan Van Gölü kıyısındaki Khorkom Köyüdür.

Manug’un babası Setrak Adoyan yoksul bir çiftçidir. Yoksulluk nedeniyle ailesine yetemeyince Setrak 1908 yılında çalışıp ailesini geçindirebilmek için Amerika’ya göç eder. Manug, annesi Şuşan ve kızkardeşi Vartuş’la birlikte köyde yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar ancak onlar da yoksulluk nedeniyle 1910 yılında Van’a göç ederler.

Manug ve annesi Amerika’ya gönderilmek üzere 1912 yılında bir fotoğraf çektirirler. Sanat tarihine derin bir çentik atacak olan ucu yırtık siyah beyaz bu fotoğrafta Şuşan çiçekli entarisi ile oturmuş uzaklara bakarken, Manug da Şuşan’ın yanında adeta annesinin entarisinden kopardığı bir demet çiçekle tedirgin bakışlarla kameraya yakalanmıştır.    

Bu fotoğrafın çekildiği tarihten yaklaşık 3 yıl sonra başlangıcı 24 Nisan 1915 gününe sabitlenen ve o tarihte donan ve üzerinden yüzyıllar geçse de daha demincekmiş gibi hatırlan(amay)an acılar yaşanmıştır. Kimine göre “Kırım”, kimine göre “Soykırım”, kimine göre “Sözde soykırım”, kimine göre ise “Büyük felaket” olarak adlandırılan binlerin, onbinlerin, yüzbinlerin acısı kara bir bulut olup üzerimize çökmüştür. Hesaplaşılmadıkça ağırlığı altında daha da ezildiğimiz nefessiz kaldığımız bu kurşuni karabulutun içerisinde elbet Manug’un, Vartuş’un ve Şuşan’ın da acıları vardır.

24 Nisan 1915 sonrası Manug, Vartuş, Şuşan ve on binlerce Ermeni ile Van’ı terk etmek zorunda kalır. Aç biilaç günlerce yürüyerek Ermenistan’a ulaşırlar. Kısa bir süre Eçmiadzin’de kaldıktan sonra Erivan’a ulaşırlar. Ancak açlık ve yoksulluk peşlerini bırakmaz. Şuşan çocuklarını yaşatabilmek için kelimenin tam anlamıyla yemez yedirir ve 1919 yılında Manug’un kucağında açlıktan ölür.  

Manug annesinin ölümünün ardından 1920 yılında kız kardeşi ile Amerika’ya göç eder ve 1921 yılında Boston Güzel Sanatlar ve Tasarım Okulu’na kayıt yaptırır. O tarihten itibaren Manug Vosdanig Adoyan artık Arshile Gorky’dir.

Çünkü Manug kayıt sırasında hayranı olduğu Rus yazar Maksim Gorki'den esinle Gorky soyadını alır. Ne ilginç tesadüftür ki Maksim Gorki de gerçek soyadı olan Peshkov’u Gorki ile değiştirmiştir. Belki de sanatın farklı alanlarında iz bırakan, dünyanın farklı köşelerinde yaşayıp, ölen bu iki sanatçının soyadaşlığı “Gorki” kelimesinin Rusça anlamında gizlidir. Acı…

Manug kendisine isim olarak da Arshile ismini seçer. Her ne kadar sanat tarihçiler bu ismin Ermeniliğine bir gönderme olduğunu söylese de ben yaşamı boyunca yaşadığı acılarla baş edebilmek için, kara bir meleğin de iyi olabileceğini ispat edebilmek için; cesaret ve gücün simgesi olan mitolojik savaşçı Aşil’e gönderme olabileceğini düşünüyorum.  

İşte kayıtta kullandığı Arshile Gorky ismi Rusya'dan kaçmış bir Gürcü ve yazar Maksim Gorki'nin uzak bir akrabası olarak tanınmasını ve sanat çevresine sahte bir geçmişle girerek kabul edilmesini kolaylaştırır.

Arshile Gorky soyut dışavurumculuğun önde gelen isimlerindendir. Amerika’da, hatta dünyada tanınmış bir ressam haline gelir. Yaşarken eserleri New York Modern Sanatlar Müzesi tarafından satın alınan sayılı ressamlardan biri olur.

Gorky’nin dünyaca tanınmış resimlerinde doğduğu toprakların kokusu, renkleri, imgeleri vardır. 1915’ten sonra bir daha görmediği Van'ın bahçeleri, Akdamar Kilisesinin freskleri ve haç motifleri vardır. Hatta resimlerinden birinin adı Khorkom’daki İmgelerdir.  

Her ne kadar resimlerinin bazılarına doğduğu, çocukluğunun geçtiği toprakların izleri sızmış olsa da tüm resimlerine sökün etmiş ana unsur kucağında yitirdiği annesinin sesi, kokusu, eti, kemiğidir.

Bir söyleşisinde annesi ile resimleri arasındaki ilişkiyi şöyle dile getiriyor: “Resim yaptığım zaman sık sık kendime öyküler anlatırım. Yaptığım resimle alakası olmayan öyküler. Annemin uzun önlüğüne yüzümü kapatıp gözlerimi yumduğumda pek çok öykü dinlerdim ondan. Portresinde gördüğümüz gibi uzun beyaz bir önlüğü vardı. Bir de işlemeli önlüğü vardı. Anlattığı öyküler ve önlüğündeki işlemeler kafamda sık sık birbirine karışırdı. Tüm hayatım boyunca annemin anlattığı öyküler ve önlüğündeki işlemeler belleğime resim olarak sökün etmiştir."

Evet Şuşan’ın Manug’un zihnine ilmek ilmek dokuduğu imgeler Gorky’nin tuvalinde yeniden canlanmış ve onu soyut dışavurumculuğun öncülerinden birisi yapmıştır. Oysa bence Arshile Gorky’i Arshile Gorky yapan en önemli eseri Ressam ve Annesi’dir. 1926 yılında yapmaya başladığı bu resmin üzerinde ölene kadar çalışmıştır. Ama bitirememiştir. Bu resmi önemli kılan usta ressamın imgelerindeki zenginlik ya da güzellik değildir. Aksine bence önemli kılan imgesel yokluk, yoksunluk ve suskunluktur. Yaşanan bunca acıyı, bunca örselenmeyi hangi ilmek düğümleyebilir, hangi imge dile dökebilir ki…   

Arshile Gorky’nin hayatının en verimli yılları üst üste gelen felaketlerle kesintiye uğrar ve 22 Temmuz 1948 tarihinde ardında “Hoşça kalın sevdiklerim” yazan bir not bırakarak yaşamına son verir.

Meraklısına not: Arshile Gorky hakkında daha kapsamlı bilgi için Aras Yayıncılık tarafından 2011 yılında yayımlanan Nouritza Matossian’ın “Arshile Gorky: Kara Melek” adlı kitabı okunabilir.

Aşağıdaki çeşme Arshile Gorky’nin Manug Vosdanig Adoyan adıyla doğduğu ve "Beş yaşındayım. Konuşmaya o yıl başlamıştım. Annemle kiliseye gidiyoruz. Oradayız. Bir resmin karşısında durmuşum. Cehennemden sahnelerin resmedildiği bir tablo. Resimde melekler vardı. Beyaz melekler ve siyah melekler. Bütün siyah melekler Hades'e gitmekteydi. Kendime baktım. Ben de siyahtım. Demek ki cennete gidemeyecektim. Bir çocuğun yüreği böyle şeyleri kaldıramaz. İşte o anda dünyaya siyah bir meleğin de iyi olabileceğini, iyi olması gerektiğini ve ruhundaki iyiliğin dünyaya hem beyaz hem de siyah dünyaya sunması gerektiğini ispatlamaya karar verdim." satırlarına şahitlik etmiş olan Khorkom Köyünde onun hatırası için yaptırılmıştır.  

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI