10 Aralık 2012 05:06

Sadakat terfileri!

Deniz Feneri, Hrant Dink, Ergenekon gibi ‘kritik’ davalarda üstünde şüphe olan yetkililer terfi etmeye devam ediyor!Ergenekon sanığı Mehmet Haberal için sağlam raporu vermesinin, “üsten gelen emirle” olduğu tartışmaları hiç eksik olmayan… “Verdiği rapor, eşinin AKP’den Kayseri milletvekili olmasında et

Sadakat terfileri!
Paylaş

Deniz Feneri, Hrant Dink, Ergenekon gibi ‘kritik’ davalarda üstünde şüphe olan yetkililer terfi etmeye devam ediyor!

Ergenekon sanığı Mehmet Haberal için sağlam raporu vermesinin, “üsten gelen emirle” olduğu tartışmaları hiç eksik olmayan… “Verdiği rapor, eşinin AKP’den Kayseri milletvekili olmasında etkili oldu” tartışmalarına yol açan… ‘Şüpheli’ bir isim. Doç. Dr. İhsan Bakır, İstanbul’da, Küçükçekmece-Bakırköy bölgesi hastane birliklerinin başına atandı.

Oğlunun nikâh şahitliğini Başbakan Erdoğan'ın yaptığı Nihat Ömeroğlu, baş kamu denetçisi olarak göreve başladı. Hastane birliklerinin başına, çifte maaş kıyağıyla, AKP'nin gözde bürokratları, başhekimleri getirildi. Atamalarda sadakat-liyakat  dengesinin ‘sadakat’ lehinde olduğunu gösteren örnekler giderek çoğalıyor.

Yazarımız Bülent Falakaoğlu, bugün "Yolsuzluk ve hükümetin parmağı!" başlıklı yazısında bu konuları inceledi.

Falakaoğlu'nun yazısı şöyle:

"Hükümetin sıkça dile getirdiği iddialarından biri şu: Hortumları kestik!
Hortumların kesildiği bir ülkede yolsuzluk olur mu?
Olmaz!
Oysa Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre Türkiye’de yolsuzluk var.
Şeffaflık Örgütü ‘2012 Yolsuzluk Raporu’nu açıkladı. Rapor, Türkiye gibi ülkelere diyor ki;
“Kamunuz daha şeffaf olmalı. Hükümetleriniz, yetkiyi kötüye kullanma karşısında sert önlemler almalı.”
Peki ya bu yolsuzluklarda… Kamunun şeffaf olmamasında… Bizzat hükümetin parmağı varsa?.. Örneğin hükümet, Kamu İhale Yasası’nı, yandaşlara pay dağıtımını ayarlayabilmek için 50 sefer değiştirmişse…
Ve o parmak, yargıda, yasada kısacası her yerdeyse…
Misal Mit Müsteşarı Hakan Fidan dosyası…
Fidan’ı sorgulamak isteyen Savcı Sadrettin Sarıkaya’ya görevden el çektirilmişti. Şimdi
Mit Müsteşarı Hakan Fidan’ı sorgulamak için Başbakan Tayyip Erdoğan’dan 9 aydır izin bekleyen Savcı Adem Özcan’dan da alındı o dosya.
Neden?
Basında yer alan bilgilere göre savcıya yukardan “Takipsizlik ver” baskısı gelmiş. Savcı Özcan da bunu kabul etmediği için, dosya savcının elinden uçmuş!

TERFİ ALANLARA BAKMAK

Deniz Feneri davası…
Hrant Dink cinayetinin 5 yıl süren dava seyri…
Bu ve benzeri davalarda üstünde şüphe olan bütün bürokratlar ya terfi ettirilmiş ya da iktidar partisinden siyasete atılmış.
Hangi şeffaflık!
Ya Kamu Hastane Birlikleri’nde yaşananlara ne demeli?
Devlet hastaneleri her ilde oluşturulan Kamu Hastane Birlikleri’ne bağlandı.
Torpil, kayırmacılık gırla…
Oysa Kamu Hastane Birlikleri oluşturulurken savunma şuydu: Hastaneleri, bu işlerden hiç anlamadıkları halde siyasi ilişkilerle bu görevlere gelen doktorlar yönetiyor. Bundan sonra tıpkı bir şirket yönetir gibi devlet hastanelerini CEO’lar yönetecek. İşinin ehli, bilgili, becerikli CEO’lar…”
Hastane Birlikleri’nin yeni yöneticileri atanınca hiç de öyle almadığını gördük!
Bir baktık ki, Sağlık Bakanlığı’nın müsteşar yardımcıları, genel müdürleri, daire başkanları hastaneleri paylaşmış. Her biri bir hastanenin başhekimi, hastane yöneticisi olmuş.
AKP döneminde göreve gelen başhekimler, başhekim yardımcıları, sağlık müdürleri, müdür yardımcıları vs. hepsi birden yeni yönetici oluvermişler!
Üstelik hiç birinin kendi görevini bırakmasına gerek kalmadan olmuş bu işler.
Bakanlıktakiler eski görevlerinde aynen devam ediyor…
Hem genel müdür, daire başkanı hem de ilçe devlet hastanesi başhekimi olarak göreve devam!  
Bu kıymetli yöneticiler aslında hiç uğramadıkları hastanelerin ya yöneticisi ya başhekimi ya da hiç gitmedikleri illerde kamu hastane birliklerinde sözleşmeli yönetici olacaklar. Karşılığında da çifte maaş alacaklar. 12-15 bin TL bandında maaş almayı garantileyecekler.
Oh ne ala!

SÜRECE UYGUN OMBUDSMAN!

Türkiye’nin ilk ombudsmanı (kamu denetçisi) Nihat Ömeroğlu, geçen hafta Çarşamba günü mecliste yemin ederek görevine başladı.
Sürece son derece uygun bir tercih!
Meclisteki oylama sırasında CHP’li vekiller, ‘ombudsman’ değil ‘akbudsman’ yazılı dövizler tuttular.
Nedeni gayet basit! Neden, Recep Tayyip Erdoğan tarafından şahsen belirlenen ve o göreve “atanan” Nihat Ömeroğlu’nun sicili.  
Hrant Dink davasında, davalının kim olduğunu bile bilmeden karar veren…
Verdiği mahkumiyet kararıyla Dink’in hedef haline gelmesinde sorumluluğu bulunan…
Oğlunun nikah şahidi Başbakan olan birinin tarafsız ve demokrat olmasını beklemek ne derece mümkün?
Ya başdenetçi dışında seçilen diğer 5 denetçiye ne demeli?
Tayyip Erdoğan’ın davasında muhalefet oyu veren bir eski yargıç…
Bir AKP kurucu üyesi…
Bir AKP kadın kolları MYK üyesi…
Bir AKP eski milletvekili…
Tarafsızlık ve bağımsızlık mı dediniz!
Her yerde hükümetin parmağı varsa… Ve o parmak kâh bize tehdit için sallanıp, kâh istediği haltı istediği gibi karıştırıyorsa o ülkede şeffaflık olur mu hiç?
Yolsuzluk eksik olur mu hiç?
Peki ya adalet?..

Kamu atamalarında sadakat mi belirleyici yoksa liyakat mı?​” sorusu her geçen gün anlamını yitiriyor.
Sadakatin ezici üstünlüğünü gösteren onlarca örnek var.
Kamu Hastane Birlikleri artık, sözleşmeli genel sekreterler yani CEO tarafından yönetiliyor. Ama dedik ya! CEO diye, bildik doktorlar, bürokratlar atanıyor.
İstanbul’da, Kamu Hastaneleri Birlikleri kapsamında 5 birlik kuruldu. 5 birlikten biri olan Küçükçekmece-Bakırköy bölgesine öyle bir isim atandı ki…
Atanan isim Mehmet Akif Ersoy Kalp Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İhsan Bakır…
Mehmet Haberal’a ‘Hapse girsin’ raporu veren başhekim.
Uzun süredir hastanede yatan Ergenekon sanığı Mehmet Haberal için sağlam raporu vermesinin, “üsten gelen emirle” olduğu tartışmaları hiç eksik olmadı.
Raporun hemen ardından eşi Pelin Gündeş Bakır’ın AKP’den Kayseri 5. sırada milletvekili adayı gösterilmesi başka bir tartışmayı başlatmıştı: “Pelin Gündeş, acaba kocası o raporu verdi diye mi aday yapıldı?​”  
Bir bilim kadınını olan Pelin hanımı, bu duruma düşürmek, bu soruların muhatabı yapmak… “Hoş değil. Etik değil. Üstelik de şaibeli” derken...
Şimdi İhsan Bakır’ın kendisi CEO olarak atandı.
Bilmem ki ne demeli?
Yanıtı sizde kalsın!

HASTANEDE DE AYNI TERSANEDE DE!

Doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin her gün giderek arttığını artık tüm Türkiye biliyor.
Peki ya ailemizin bir ferdi olacağı propaganda edilen…
Telefon rehberimizde adını kayıtlı tutacağımız bir dost olacağı söylenen…
Ve epeydir hayatımızda olan aile hekimlerine karşı vatandaşın tutumu nasıl?
Bu konuda bir rapor hazırladı. Aile hekimlerine uygulanan şiddet utandıracak cinsten! Araştırma, her üç aile hekiminde ikisinin şiddet maruz kaldığını ortaya çıkardı.
Düşünün böylesi bir şiddeti doğuran ortamda alo 184 şikayet hattı açıyorsunuz.
Sonuç; ‘dayanılmaz bir şiddete’ dönüşmüş ihbar hattı oluyor.
Öyle ya hastaneler birer şirkete dönüştürüldüğüne göre…
Başlarına şirketi yönetmeleri için CEO’lar getirildiğine göre…
Şirketlere yakışır biçimde  “Müşteri memnuniyeti” gerekçesiyle bir şikâyet hattının kurulması da kaçınılmaz!
Ama o hat İstanbul (Samatya) Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli Asistan Doktor Melike Erdem’in hayatına mal oldu. Alo 184 hattına yapılan bir hasta şikâyeti sebebiyle ifadesi alınan genç doktor çalıştığı hastanenin 6. katından kendini boşluğa bırakarak intihar etti.
Bir gecede yüzlerce hastaya bakmak zorunda bırakılan acil doktoru Melike aramızda yok artık!
CEO’lara ve taşerona emanet hayatlar var! Performans ve rekabete sıkıştırılmış çalışma yaşamımız var.
Bir bütün parçaları aslında hastane yaşananlar da tersanelerde yaşanlar da.  
Şirketleşen dünyanın dişleri arasında eziliyor şiddeti uygulayan da, şiddeti görende. İntihar eden de, intihara yol açanda… (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

İstanbul'da baskınlar: Muhabirimiz de gözaltında

SONRAKİ HABER

Hastane inşaatında kalan 2 işçi sobadan zehirlendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa