Anneler Günü deyince…
Sevil Aracı, Anneler Günü'nü yazdı.
Fotoğraf: MA
Sevil ARACI
Bu ülkede Anneler Günü deyince insanın aklına cenazesi günlerce buzdolabında bekletilen Cemile’nin annesi, kızının parçalarını eteğine toplayan Ceylan Önkol’un annesi, 841 haftadır çocuklarını arayan Cumartesi Anneleri, 488 gündür kızının akıbetini soran Gülistan Doku’nun annesi, 20 Temmuz’da Suruç’ta, 10 Ekim’de Ankara’da yitirdiklerimizin anneleri; onların birbirlerine tutunarak büyüttükleri dirençleri, beyaza dönen saçları, evlatlarının anısını mücadele içinde yaşatmaları, yakalarından indirmedikleri çocuklarının fotoğrafları geliyor.
Sonra cenazesi sokak ortasında bir hafta kalan Taybet Ana…
Sonra istismara uğrayan çocukları için adalet mücadelesine atılan anneler… Onların erkek egemen yargı sistemine rağmen umutlarını hiç yitirmeyişleri, kadın dayanışması ile dimdik ayakta duruşları...
Oysa Anneler Günü böyle acılı ya da mücadeleci anneleri hatırlamamız için icat edilmedi elbette. Kapitalizm, her duyguyu olduğu gibi anneliği de sömürmek üzere ayırdı annelere bu günü. İşte bu günde annelik kutsanacak, yüceltilecek, annelerin ne kadar değerli, haklarının ne kadar ödenmez olduğu hemen her araçla ilan edilecek, “annelere en güzel hediyeler” başlığı altında sevgiyi metaya dönüştürmemiz salık verilecek.
Ülkemde, o kadar büyük büyük laflar edilerek “Cennet annelerin ayakları altındadır”dan, “Ağlarsa anam ağlar”a kadar türlü türlü misyonlar biçilen annelik, aynı zamanda kadınların kabusuna da dönüşebiliyor. Çünkü doğurmakla bitmiyor iş, nasıl büyüteceğim, nasıl iyi bir gelecek sağlayacağım gibi kaygılar epeyce zorluyor kadınları. Daha birkaç hafta önce gazetemiz sayfalarından ev temizliği işi bulmak amacı ile iş ilanı hazırlamayı kızıyla yaptığı bir etkinliğe dönüştüren üniversite mezunu işsiz bir annenin yaşadıklarını okuduk mesela. İşte bu koşullar içinde çocuğunu hem duygusal, hem fiziksel olarak besleyebilmeye çalışan ve sürekli yetememezlik hissiyatı ile boğuşan anneleri nereye koyacağız peki bu Anneler Günü’nde?
Öte yandan bugün muhtemelen devlet erkanından da kutlamalar gelecek. Anneler Günü onların kadınlar ile ilgili en sevdikleri gün olmalı. Zira uzun süredir kadının adını hemen her mecradan silme çabasındalar. Hatırlarsınız, Kadın Bakanlığı 2011’de AKP’li hükümet tarafından kapatılmış, yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştu. Sonra defalarca yeni düzenlemeler yapılmasına, bakanlıkların birleştirilip ayrılmasına rağmen bir daha asla bakanlıkta kadının adı telaffuz edilmedi.
Zaten bu iktidar kendi döneminde imzalanmasına rağmen bir türlü içine sindiremediği İstanbul Sözleşmesi’ni de 20 Mart günü sabaha karşı tek adamın kararı ile kaldırmadı mı? 2021 yılının ilk 4 ayında 95 kadın cinayetinin, 59 şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiği bu ülkede İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kadın cinayetlerine ortak olmak, şiddet uygulayan erkeklere, “Korkmayın, arkanızda biz varız” demek, erkekleri cesaretlendirmek olmuyor mu? Bu düzenlemelere imza atanlar, hangi yüzle Anneler Günü’nü kutlayacaklar acaba?
Bugün muhtemelen başta İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Cumhurbaşkanı olmak üzere yönetenler, kadının en önemli kariyerinin annelik olduğunu, anne olmayan, evini çekip çevirmeyen kadının eksik, yarım olduğunu yeniden söyleyecekler. Zira “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum.”, “Kadın-erkek eşitliği fıtrata ters”, “Kadın tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, annesi ölsün”, “Kadın-erkek eşitliği koca bir tantanadır” diyenlere göre kadın anne ise değer görebilir, anne ise dünyada bir yeri vardır.
Peki annelik gerçekte nedir? Bir kariyer midir yöneten erkeklerin ifade ettiği üzere? Nedir anneliği bu kadar kutsal kılmaya çalışmalarının ardındaki sebep? Ya da kadının üzerinde kurulmaya çalışılan bu baskı, bu tahakküm nedendir?
Annelik aslında sadece bir tercihtir biz kadınlara göre. Doğurmak isteyen, anne olmak isteyen herkesin yaşamasını isteyebileceğimiz, ama bunu istemeyen kadınlara da istememe özgürlüğünün herhangi bir ayrımcılığa uğramadan, yarım/eksik görülmeden tanınacağı bir dünyadır düşünü kurduğumuz. İşte böyle; kadınların şiddet görmediği, öldürülmediği, eşit ve özgür olduğu bir dünyayı kuracağımıza olan inancımla, tüm anne olmuş/olmak isteyen kadınların anneler gününü kutluyor, tüm kız kardeşlerimi o ayaklarımızın altında dedikleri cenneti bu dünyaya getirmek üzere örgütlenmeye, mücadeleye çağırıyorum.
Ha bir de; İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmiyoruz! İstanbul Sözleşmesi kalıcıdır, gidici olan siz ve erkek egemen zihniyetiniz.