10 Mayıs 2021 01:05
/
Güncelleme: 01:00

Gülümseyen bir yıldız kaydı aramızdan... Mehmet Boztepe!

“Cezaevi öncesi çoğunlukla Merter’deydik. İşçi servislerinde, fabrika önlerinde, atölyelerde bildiri dağıtımları, duvar yazılamaları... Ki hâlâ birçok sokakta görünür izleri...”

Gülümseyen bir yıldız kaydı aramızdan... Mehmet Boztepe!

Mehmet Boztepe | Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
Onat Kutlar

Mustafa MAYDA

Son iki yıldır dünyayı bize zindan eden virüs belası, şimdiye dek on milyonlarca insana ilişti, milyonlarca insanın canını aldı. Hatta, yaşama en bağlı olanları, ölümü asla yakıştıramadıklarımızı da aldı.

Bir devrimcinin ardından neler söylenir? Ya da ne söylenmelidir? Ki bu devrimci sizin 30 yıllık yoldaşınızsa, hele de son 15 yılı hemen her gün görüşerek, birlikte gülerek, tartışarak, gezerek geçirmişseniz/yaşamışsanız.  

Hele ki yaşamının daha başında yolunu kararlılıkla çizmiş ve o yol, partisi ve sınıf mücadelesiyse.

O, işçi sınıfının tarihsel görevine kendisini adamış, fedakarlığı, atılganlığı ve cesareti, davasına içtenlikle bağlılığı olan, ödün vermez devrimci. Partisinin sınıfa karşı görevlerini yerine getirebilecek, faaliyet içerisinde kendisini geliştiren kadro ve militan...

Cezaevi öncesi çoğunlukla Merter’deydik. İşçi servislerinde, fabrika önlerinde, atölyelerde bildiri dağıtımları, duvar yazılamaları... Ki hâlâ birçok sokakta görünür izleri. Genç bir devrimci olarak girdiği cezaevinden olgunlaşarak, kendisini geliştirerek çıktı. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra da partisinin verdiği her görevi mütevazı bir tutum ve disiplinle yerine getirmek için çalıştı.

Hep öyleydi, mütevazı, sade, alçak gönüllü ve sessiz denecek kadar sakin, bir o kadar da ateşli bir devrimciydi. Sohbetin alevine olur olmaz dalan biri değil, önce dinler, peşinden eksik kelimeyi yerine koyardı. Sohbetlerinde sözcük ustalığını hep hissettirirdi. Anılarını sohbete/tartışmalarda eklerdi, “Mahpusluk alışkanlığı” derdi. Masa kurulursa da mutlaka sonunda türküsü olurdu...

İnce işçilik yapmayı severdi. Ölçmek ve oranlamak için özenle uğraşırdı. Pankart ve afiş yaparken, çizerken, bildiri basarken, kitap ciltlerken ya da büroda raf düzenlerken... Bu özellik küçük-büyük demeden yaptığı işi önemsemesi, yorulmak bilmez uğraşı ve başladığı işin bitmesi müthiş keyiflendirirdi. Hemen “Güzel olacak” der, “Devrimci, çay doldur bunun üstüne bir sigara içilir” derdi. Belki de bu ince işçilik merakı bir dönem marangozluk (Bağlama da yapan bir hemşehrisinin yanında) yaptığı yıllardan kazandığı bir özelliğiydi. İnatçıydı, yapılan işin yarım ya da eksik yapılmasını sevmezdi. Yaptığı her işin partiye ve devrime hizmet olduğunu en iyi bilenlerimizden biriydi. “Parti biziz” derdi ve gülümsemesinde gözlerinin içinin de güldüğünü görürdünüz.

Dedik ya ince işçiliği severdi. Aldığı parti görevlerinde de aynı titizliği uygulardı. Koşullar her gün zorlaşırken, görevler ağırlaşsa da Boztepe, çalışkan, kararlı ve azimliydi. Gerçek manada büyük-küçük iş demez, karınca gibi göreve koyulan fedakar bir parti işçisiydi. Aldığı işte-görevden bir gün bile şikayet etmedi. Mehmet Boztepe’nin yaşamında, davayı ilerletmek için geceli gündüzlü çalışıp didinmenin ötesinde bir şey yoktu. Kusursuz değildi; tersine, hepimiz gibi çeşitli türden kusurları vardı. Ama partisine, devrim ve sosyalizm davasına bağlılıkta kusursuzdu. Kendisi işlerin bir parçası değilse ya da olamadıysa eksik olur kaygısı güderdi. O komünist bir işçi sınıfı devrimcisiydi. Son nefesine kadar inandığı ve bir ömür boyu bağlandığı davasına sadık kaldı. Hayat hızla akıyor, mücadele de öyle. Kısa ömrüne çok şey sığdırdı.

Ağırbaşlı bir umut abidesiydi. Direnç ve öfkesini bileyerek çelikleşen bir işçi devrimciydi. “Ne öğrendiysek Partiden öğrendik” derdi... Ki Mehmet Boztepe’yi tanıyanlar bilir; inancıyla, birikimiyle, çalışkanlığıyla, direngenliğiyle, tükenmez sabrıyla, güven veren samimiyeti ve insanlara yaklaşımıyla örnek bir yoldaştı. Biz acıları da sevinçleri de dostluğu da yoldaşlığı da birlikte yaşadık...

Tarihte de böyle olmuştur her zaman, vakitsiz ölümler hep birilerine düşer… Değer verdiği hiç kimseyi incitmedi. Genç yaşadı, genç gitti. Anısı, cesareti, dostluğu ve insan sevgisi bizlere örnektir.

Son söz...

Devrimcilik; Metin, Cemal, Kadri, Boztepe nezdinde tüm yoldaşlarımız için salt siyaset değildi. Devrimcilik, iyi insan, güzel insan, mücadelenin her alanında yoldaşlarına varlığını hissettiren, eksik kalan işe yetişen, karanlığa inat sürekli bir fener gibi ışığını saçmayı, sırtını güvenle dayayacağın yoldaşlıktı.

30 yıl sonra ayrılmak zor geldi. Öylesine sıcak, direngen, öğretici, sabırlı, öylesine inançlı, kararlı ve inatçı... Boztepe...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et