Tarımsal kuraklık başa bela!
"Arpa üretiminin ise yüzde 13’ü bölge çiftçileri tarafında karşılanırken bugün ekili arazilerin büyük kısmı kuruyor, buğday üretiminde yüzde 40 verim kaybı yaşandığı belirtiliyor.”
Fotoğraf: MA
Sedat BAŞKAVAK
Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı
Kuraklık, bir iklim olayı olarak yıllara göre yağış ortalamasından daha az yağışın gerçekleşmesidir. Kuraklık; temiz su ve sağlıktan tarım gıda ve çevreye kadar ekonomik, sosyal hayatımızın tamamını etkileyebilir. Genelde ilk etkisi tarımda görülse de günümüzde barajların doluluk oranları üzerinden tartışılıyor. Hepimiz her yağmur yağışında ya da uzun süre yağmur yağmadığında televizyonların barajlardaki doluluk oranları üzerinden yaptıkları haberleri hatırlarız. Şubat mart aylarında yağan yağmurlar barajlarda doluluk oranı ve kuraklık haberlerini gündemden düşürdü. Sanki barajlar ağzına kadar doldu ve memleketin su ve kuraklıkla ilgili tek sorunu da çözülmüş gibi. Barajların dolması üzerinden susuzluk sorunu çözülmüş gibi düşünerek, çeşmeden su akıyorsa “bize ne gam” demeyin. Yağış almayan bölgeler başta olmak üzere tarımsal kuraklık başa bela.
Tarımda kuraklığın olumsuz etkileri daha farklıdır çünkü yıl içinde toplam yağıştan ziyade bitki kökünün toprağın içinde nem alması gerekir. Nem içinde bitkinin gelişme döneminde ihtiyacı olan suyun toprakta olması lazım. Bitki gelişme döneminde azalan yağışlar nedeniyle yeteri kadar beslenemiyorsa buna kuraklık deniyor ve bazı bölgelerde ciddi boyutlarda yaşan kuraklık nedeniyle tarım üretiminde azalma ile karşı karşıyayız.
2021’e kurak girdik. Marmara bölgesi dışında diğer bölgelerde kış mevsimi yağışları geçtiğimiz yıllara göre daha az olunca pek çok ilde tarımsal kuraklık yaşanmasına sebep oldu. Hatay’ın havucuyla ünlü Kırıkhan ilçesinde yağışların az olması nedeniyle verim düştü. Ocak ayında hasada başlayan çiftçiler dekara 5 ton havuç almayı beklerken 3-4 ton ancak ürün alabildiler. Geçmiş yıllarda ocak ayında kar yağan Tokat’ta bu yıl yağmur bile görmediler. Fidan dikmek için yağmur bekleyen köylüler aylardır yağış almadığı için beton gibi sertleşen topraklarını kazma ile zar zor kazarak fidan dikmeye çalıştılar. Edirne Keşan’da bir türlü gelmeyen yağışlar nedeniyle ekilen buğday çıkmazken, yaşanan kuraklıktan susuz kalan toprakta çıkabilen buğdaylarda ise hastalık nedeniyle böceklenme oldu. Bursa Karacabey’de yaşanan kuraklığın lahana ve pırasada olgunlaşma sürecini uzatırken buğday vb. ürünlerinde verim kaybına neden oldu.
Ülke geneli her bölgede az çok etkisini gösterse de en büyük etkisini Güneydoğu ve İç Anadolu bölgesinde gösteren kuraklık hala da bölgede etkili ve artık afete dönüşmüş durumda. Ocak ayında fıstık ağaçlarının susuzluktan kurumaya başladığını gören çiftçiler taşıma suyla fıstık ağaçlarını sulamaya çalıştılar. Bugün ise tehlike daha büyük ve daha geniş alanda kendini gösteriyor çünkü kuru tarım yapılan bölge illerinde yağış olmaması nedeniyle buğdayda verim kaybı çok büyük. Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Batman başta olmak üzere bölge illerinde son yirmi yılın en kurak dönemi yaşanıyor. Sonbaharda yeterince yağış olmayan bölge illeri mart ve nisan aylarında ise hiç yağış almadı. Ülke buğday üretiminin yaklaşık yüzde 21’i, arpa üretiminin ise yüzde 13’ü bölge çiftçileri tarafında karşılanırken bugün ekili arazilerin büyük kısmı kuruyor, buğday üretiminde % 40 verim kaybı yaşandığı belirtiliyor. Batman’da buğday, arpa ve mercimek tarlaları kurumaya yüz tuttu. İç Anadolu bölgesi buğday üretiminin yüzde 32’si, arpanın ise yüzde 53’ünü karşılıyor ama bugün yaşanan kuraklık nedeniyle yüzde 20’nin üzerinde kayıp var. Birkaç ilde kuraklık olsa ne olur. Koca ülke de Güneydoğuda üç beş ilde buğday çıkmasa ne olur demeyin. Ülke geneli 22 ilde tarımsal kuraklık yaşanıyor. Yaşan kuraklık buğday, arpa başta olmak üzere mercimekten nohuda, fasulyeden bezelye kadar pek çok tarım ürünün yanı sıra yem bitkilerinin de verimini düşürdü. Kuraklığa bağlı olarak ülke geneli buğday üretiminin 2 milyon ton azalacağını düşündüğümüzde geçen yıl ithal edilen 10 milyon ton buğdaya, 2 milyon ton daha ithal buğday eklenecek demektir.
Tarımsal kuraklığın aynı zamanda da domino etkisi yapacağını bilmek gerekiyor. Kuraklık bitkisel üretimi vurunca hayvan üretimi de bundan nasibini alıyor çünkü, yem olmayınca hayvan da beslenemiyor. Her birinin diğerine vurarak devirdiği bu döngüde tüketici olarak halkta nasibini alıyor ve baş gösteren gıda kıtlığını ithalatla karşılamaya çalışılınca bu seferde daha fazla para ödemek zorunda kalınıyor. Artan ithalat tarım üretimini olumsuz etkilerken, kuraklığın vurduğu yere birde ithalat yumruğu inince nefes alamaz hale gelen üretici köylüler üretimden kopuyorlar. Sonraki yılda tarım üretimine devam eden çiftçi azalınca üretim azalıyor ve yine ithalat için el ovuşturan tüccarlara gün doğuyor.
Tarım bakanı Bekir Pakdemirli geçtiğimiz aralık ayında kuraklık eylem planı üzerinde çalıştıklarını söylemişti ama mayıs ayı geldi tablo daha kötü ve orta da ne plan, ne önlem nede zarar gören çiftçinin zararının temini için bir çaba yok. Zaten az olan buğday üretimi biraz daha azalacak ve yine ithalat yine makarna başta olmak üzere kimi unlu mamullere zam gelecek ama artan gıda enflasyonu ve yaşanacak gıda krizine karşı önlem yok. Artan gıda enflasyonu sorununun sadece ithal girdilere bağlı döviz kurundan kaynaklandığını düşünen Merkez Bankası, bünyesinde Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları Analiz Müdürlüğü kuruyor ama üretimin artırılması için tarımın desteklenmesi ve yerel üretimin korunması kimsenin umurunda değil.
Yağışların devamlılığını sağlayarak, su arzını artırmak tamamen elimizde olmasa da başta Cengiz gibi inşaat şirketlerinin, Alamos Gold gibi maden şirketlerinin ormanları talanını durdurabilirsek yağışı da devam ettirmek elimizdedir. Kuraklıktan zarar gören çiftçilere kuraklık desteği verilmesi, DSİ’nin kuraklık yaşanan yerlerde tarlaların sulanması için ücretsiz su vermesi bugün ilk yapılması gereken önlemdir. Çiftçinin BAĞKUR primlerinin devlet tarafından karşılanması, elektrik borcu nedeniyle DEDAŞ’ın kesinti yapmasının yasaklanması ve sulama suyunda elektriğin sübvanse edilmesinin yanı sıra çiftçilerin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifine olan borçlarının faizsiz ertelemesi kuraklık eylem planı olarak uygulanmazsa gerisi lafı güzaftır.