İşçi mektubu: Burası bir cehennem
"Yöneticiler o kadar egoludurlar ki! Sizi oranın bir kölesi olarak gördüklerinden iletişim kurmazlar. Eğer iletişim kurarlarsa işçinin onlardan menfaat sağlayacaklarını zannederler."
Fotoğraf: Google Street View
Depo işçisi
İstanbul
Selamlar;
Bu gördüğünüz fotoğraftaki markanın deposunda pardon (hapishanesinde) çalışmakta olan bir personelim. Çalışma koşulları sizin orada kuyrukta beklediğiniz gibi heyecanlı değil. Heyecan sadece "acaba bugün mesai olacak mı?" "Mesaiden işim varsa nasıl izin alabilirim?" ile başlar bizim için. Çünkü mesaiye kalmamak kanunen işçiye bırakılmış bile olsa, öyle değildir aslında. Mesaiye kalmamak bu kurumda vatan hainliği ile aynı değerdedir. Çünkü 1 adet ürün eksik giderse mağazaya, bütün o kpi dedikleri hedefler tutmaz ve bunun hesabı işçiye kesilir. Vaat ettikleri primler kuşa döner ve bunların faturası buradaki takım liderleri ve yöneticiler vasıtasıyla size kesilir. Tutanaklar hava da uçuşur. He diyeceksiniz ki tutanaktan ne olur, açıklamaya çalışayım tutanak tutulursa ne olur.
1- Hain damgası yersiniz ve bir daha işten çıkarsanız sizi geri almazlar kesinlikle.
2- Aylık priminiz olan 300 veya 400 lira yani bütün haklarınız kesilir kanunsuz olarak.
3- Eğer yeni atama bekleyen biriyseniz en az 6 ay atamanız engellenir ve alacağınız vekalet ücretlerini alamazsınız.
4- Tutanağa savunma yazarsanız kesinlikle idare tarafından kabul edilmez, sonuç olarak o tutanak işleme konur.
Eğer bu firmada çalışıyorsanız hayatınızdan ramazan ve kurban bayramlarını çıkarmanızı tavsiye ederim. Çünkü böyle bir tatiliniz yoktur. Kesinlikle izin alamazsınız. Zaten “yasaklı günler” diye bir günler açıklanır, orada kesinlikle izin alamazsınız. Ölmüş olsanız dahi, ailenizden sizin için ölüm kağıdı isterler, çünkü siz yalancısınızdır onların gözünde, ölmemiş olabilirsiniz. İşten kaçmak için yapılan bir mazaret olarak görürler. Bir yakınınız vefat etti mesela, cenazeye gitmeniz gerekir. Öyle ya aslında komşunuz ölmüştür söylersiniz, “Üst komsum ölmüş; cenazede bulunmam lazım. Yoksa insanların yüzüne nasıl bakarım.” Derler ki “evrak getir”. Komşunuzun o durumunda nasıl gidip de “ya ben cenazeye geldim ama iş yerinden izin almam için bana ölüm evrakınızı verebilir misiniz” dersiniz? Onlar da size “keşke gelmeseydin kardeşim” derler. Bir de orada rezil olursunuz.
Bu arada Whatsapp gruplarında takım liderleri personeli bilgilendirme adı altında sürekli taciz ederler. Vardiya dışında bile sürekli bildirimler gelir, sizi oradan yönetirler. Ama işin tuhaf tarafı nedir biliyor musunuz? Aslında telefon kullanmak iş yerinde suçtur. Eğer telefonla oynarsanız sizi kripto paracı ilan ederler ve yine whatsap gurubundan size mesaj gelir. Telefondan kripto paralara bakmak suçtur. Ama takım liderinin attığı mesaja bakmak için telefonunuza bakmanız gerekir. Sonra buradan gelen bildirimlere toplantı tutanağı tutulur. Buradan eğitim tutanağı adı altında telefondan eğitim verirler. Ama kesinlikle telefona bakmak suçtur. Tutanak tutulur. Her şeyi telefondan idare ederler. Hal öyle bir gidişattadır ki evinizde dahi rahat bırakmazlar, sürekli evinizden taciz ederler Whatsapp grubundan. He bu arada işçilerin, yani bizlerin gruplarda yazı yazmamız engellenmiştir. Siz geri dönüş yapamazsınız sadece onların egolarını tatmin edersiniz.
Ego deyince aklıma geldi. Takım liderleri ve yöneticiler o kadar egoludurlar ki! Sizi oranın bir kölesi olarak gördüklerinden iletişim kurmazlar. Eğer iletişim kurarlarsa işçinin onlardan menfaat sağlayacaklarını zannederler. Hee en büyük tehdit ve şantajları tutanak ve izindir. Eğer ters düşerseniz sizi bir daha izin istediğinizde vermemekle tehdit ederler.