İş cinayetlerini önlemek için bağımsız bir denetim mekanizması olmalı
Her yıl binlerce işçinin önlem alınmadığı için yaşamını yitirdiğini hatırlatan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, "İş cinayetlerinin önlenebilmesi için bağımsız denetim mekanizması olmalı" dedi.
Seyit Aslan | Fotoğraf: Evrensel
Kadir GÜNEY
Gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle her yıl binlerce işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini hatırlatan DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, “İş cinayetlerinin önlenebilmesi için bağımsız bir denetim mekanizması olmalı. Denetim işçiler, sendikalar ve meslek örgütlerinin elinde olmalı” dedi.
Patronların masraf olarak gördüğü önlemlerin alınmaması nedeniyle her yıl binlerce işçi yaşamını yitiriyor. Son 15 yılda iş cinayetlerinin giderek arttığına dikkat çeken DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan, “Geçmişten bugüne hep daha fazla üretim, kâr üzerine kurulmuş bir düzen var. Türkiye daha fazla kuralsız hale gelmiş durumda” dedi.
DENETİMLER YAPILMIYOR
Yetersiz olsa bile daha önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı binlerce iş müfettişinin işyerlerinde denetim yaptığını hatırlatan Aslan, salgınla birlikte daha fazla ihtiyaç olmasına rağmen, bu müfettişlerin hiçbirinin sahaya inmediğini söyledi. Uluslararası rekabet ısrarı nedeniyle denetimlerin de yapılmadığını ifade eden Aslan, “İşverenler önlemleri bir masraf olarak görüyor. Dolayısıyla bunlar yapılmıyor. Rekabet için önlemlerin üzerini kapatıyorlar” diye konuştu.
SENDİKASIZ İŞÇİLER ÖLÜYOR
İş cinayetlerindeki artışlarda önlem alınmaması, denetim yapılmamasının yanı sıra sendikasız ve örgütsüz olan işyerlerinde işçilerin güvencelerinin olmamasının da etkili olduğunu vurgulayan Aslan, “İstatistiklere bakıldığında ölümler çoğunlukla sendikasız işyerlerinde oluyor. İşçilerin yaşama ve çalışma koşulları bütünüyle işverenlerin iki dudağı arasında bırakılıyor” dedi.
YASA YÜZDE 80’İ KAPSAMIYOR
İktidarın 6331 sayılı İşçi Sağlığı, İş Güvenliği Yasası’nı yıllarca övdüğünü anımsatan Aslan, Türkiye’de çalışanların yüzde 80’inin orta ve küçük işletmelerde çalıştığını, bu işletmelerin söz konusu yasadan muaf olduğuna dikkat çekti. Aslan, “İşçilerin yüzde 80’ini bu yasanın dışında tutmuş oluyorsunuz. Yasanın hem uygulanma biçiminde problemler var hem de bu yasanın bütünüyle hayata geçmesi konusunda iktidar hevesli değil” dedi.
6331 sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası’nın sendikalar ya da emek örgütlerinin onayının alınarak çıkarılan bir yasa olmadığını dile getiren Aslan, şunları söyledi: “Yasa kamuoyunun baskısıyla çıkarıldı. Fakat uygulanması defalarca ertelendi. Onay verdiğimiz bir yasa değildi. En azından bugünkü var olan yasanın uygulanır olması bile belli başlı sorunları çözme şansına sahip. Ama bu da maalesef uygulanmıyor.”
"CEZASIZLIK TEŞVİK EDİYOR"
Yaşanan onca ölüme rağmen sorumluların yargılanmadığını söyleyen Aslan, “Elimizde istatistik yok ama ceza alan sayısı yüzde biri geçmiyordur. Çok açığa çıkmadıkça ceza almıyorlar. Bu işverenleri doğal olarak teşvik ediyor. Mesele işin yetişmesi olduğundan dolayı, işçinin ölüp ölmemesi umurlarında olmuyor. Çünkü memlekette 10 milyona yakın işsiz var. Bu yukarıdan aşağıya doğru inen bir politikadır. Ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanından da başlayarak, bakanlıklar, müsteşarlardan işverenlere kadar herkes bu sürecin bir parçası haline gelmiş durumda” dedi.
"DENETİM İŞÇİDE OLMALI"
Aslan iş cinayetlerinin önlenmesi içinse alınabilecek belli başlı önlemleri şu şekilde sıraladı:
"İşyerlerinde yasa gereği çalıştırılan iş sağlığı ve güvenliği uzmanları tamamen bağımsız olmalı, ücretleri devlet tarafından ödenmeli. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılarak işyerlerindeki denetim işçilerin eline verilmeli. Sendikasız işyerlerinde de devlet işçi sağlığı ve iş güvenliği birimleri yaratmalı. Sağlık, meslek örgütleri ve sendikaların denetimini zorunlu hale getirecek bir yasanın çıkarılması gerekir."
MÜLTECİLERİN HİÇBİR GÜVENCESİ YOK
Mültecilerin ise daha kötü ve ağır işlerde çalıştırıldığını ifade eden Aslan, şöyle devam etti:
"Mültecilerin zaten hiçbir güvencesi yok. Ne işçi sağlığı ve iş güvencesi ne kayıtlı çalışma. Onlara vatandaş gözüyle bakılmıyor. Tamamen makinenin bir parçası gibi görülüyorlar. Bütünüyle her şeyden güvencesiz bir hayat yaşıyorlar. Göçmen işçilere bir an önce haklarının tanınması ve diğer işçilerle eşit koşullarda çalışmaları gerekir. Hepsine çalışma izni verilmesi gerekiyor, sigortalarının yapılması gerekiyor, kayıt dışı çalıştırılmanın önüne geçilmesi gerekiyor." (İstanbul/MA)