TTB: Kapanma yalnızca çalışanların yüzde 17’sini kapsıyor
Türk Tabipleri Birliği Pandemi Çalışma Grubu, 'tam kapanma' süreci ve sonrasıyla ilgili görüş ve önerilerini açıkladı. TTB, "Salgını değil algıyı yönetenler ülkeyi karanlığa bırakmaktadır" dedi.
Ekran görüntüsü
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu, 29 Nisan’da başlayan tam kapanma süreci ve sonrasıyla ilgili görüş ve önerilerini bir basın toplantısı ile açıkladı. Basın toplantısında konuşan TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 17 günlük bir sürece girildiğini ancak açıklanan planlamada çalışanların yalnızca yüzde 17’sini kapsadığını aktararak zorunlu olmayan üretime yönelik çarkların dönmesinden bir an bile vazgeçilmediğinin altını çizdi. Fincancı, “Salgını değil algıyı yönetenler ülkeyi karanlığa bırakmaktadır. Virüsün yayılımının toplumda sınırlandırılması için acilen yapılması gerekenler; Riskli grupları kapsayacak yaygın tarama ile belirtisiz ama pozitif vakaların saptanması, pozitif vakalar ve temaslıların uygun kamusal olanaklar le toplumdan ayrılması, ekonomik ve sosyal destek verilmesi önceliklidir” dedi.
29 Nisan 2021’de tam kapanma olarak adlandırılan 17 günlük bir sürece girildiğini ancak açıklanan planlamada çalışanların yalnızca yüzde 17’sini kapsadığını aktaran TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, “Zorunlu olmayan üretime yönelik çarkların dönmesinden bir an bile vazgeçilmedi. Hatta salgın fırsata çevrildi. Bazı sektörlerde çarkların daha hızlı dönmesinin yolu açıldı. Emek sömürüsünün derinleştirilmesi ve örgütlüğüne yönelik saldırılara hız verildi. Kamu çalışanlarının yalnızca bir kısmı evde tutulurken özel sektör çalışmaya devam ettirildi. Hiçbir önlem alınmadı. Gündelik işlerde çalışan insanlar eve kapatılıp küçük esnafın işyerleri kapanırken sermaye güçlerinin üretim çarklarına dokunulmamakta bulaş riskinin en az olduğu açık alanlar kapatılıp insanların parka çıkması dahi engellenmekteydi bu süreç içerisinde. Ayrıca kapanma kararlarında dezavantajlı isimler göz ardı edildi. Yaşlılar ve çocuklar 3 hafta boyunca evlerine hapsedildiler” diye konuştu.
"SORUMLULUĞU ÖRTBAS EDEN İKTİDAR ANLAYIŞI ÖNE ÇIKTI"
Ölümlerin yüksek hızda devam ederken sosyal cinayet tanımı sosyal kırım tanımına dönüştüğünü belirten Fincancı, “Salgını idare etme anlayışı bireysel önlemler esaslı yürütüldü. Sorumluluğu örtbas eden, yurttaşa yıkan iktidar anlayışı öne çıktı. Pandemide alınan tüm önlem ve uygulamaların temel amacı bulaş zincirini kırmak olmalıdır. Pandemiden çıkış anahtarı ise etkili ve güvenli aşıların yaygın ve hızla uygulanmasıdır. Ülkemizin bu alanda acilen harekete geçerek etkinlik düzeyi en az 70-80 olan aşıların, toplumun mümkün olan en geniş kesimine hızla uygulaması gerekmektedir. Ancak aşı programının bu şekilde devam etmesi halinde toplumsal bağışıklık için gerekli aşılı nüfus oranına ulaşılamayacağı açıktır. Aşılama süreci ile toplumsal bağışıklığa ulaşana kadar virüsün toplumda yayılımının sınırlanması ve bulaşın önlenmesi için etkili stratejiler geliştirilmeli, önlemler doğru, güvenilir verilere dayanmalıdır. Ancak Türkiye’de Covid-19’a ile ilgili veriler iktidarın tekelinde tutulmakta, şeffaf ve epidemiyoloji bilimlerine uygun toplanmadığı gibi sınırlı veriler paylaşılmamakta. Salgını değil algıyı yönetenler ülkeyi karanlığa bırakmaktadır Virüsün yayılımının toplumda sınırlandırılması için acilen yapılması gerekenler; Riskli grupları kapsayacak yaygın tarama ile belirtisiz ama pozitif vakaların saptanması, pozitif vakalar ve temaslıların uygun kamusal olanaklar le toplumdan ayrılması, ekonomik ve sosyal destek verilmesi önceliklidir” dedi.
ÖNLEMLERDEN YARARLANAMAYANLAR DAHA FAZLA BEDEL ÖDÜYOR
Salgın ile mücadelede toplumsal önlemlerde uluslararası sağlık otoritelerince dile getirilen toplumsal önlemler için önemli olan birkaç hususun altını çizen Fincancı, “Karar süreçlerinin şeffaf ve demokratik olması ve bilgiye dayalı bilimsel yaklaşımlarına göre şekillenmesi gerekmektedir. Toplumsal önlemlerin güvenlikçi saiklerle uygulanması sorunludur. Topluma dayatılan, hakları yok sayan, çoğulcu olmayan, ayrımcı uygulamalar önlemden çok demokrasinin rafa kaldırılması ve insan hakkı ihlallerinin artması şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Demokratik olmayan tekçi yönetimlerin aldığı kararlar bu niteliklere sahip olmaktadır. Bu önlemler bulaşı kesmekten ziyade toplumun sindirilmesi işlevi görmektedir. Toplumsal önlemlerin ekonomik ve sosyal destek ile yaşama geçirilme zorunluluğudur. Özellikle üretimin durdurulmasına bağlı temel geçim araçlarına ulaşamayan toplumsal kesimler açısından Covid-19’dan çok daha büyük sağlıksızlıklara neden olabilmektedir. Ekonomik destek bağlamında gelir desteği, gıda-iletişim-elektrik-su-doğalgaz vb. gereksinimlerin sağlanması ve işçi ve köylülerin her türlü borçlarının ertelenmesi kritik önemdedir. Toplumsal önlemler bütüncül olmalıdır. Toplumun önemli bir kısmının önlemlerden yararlanmaması bulaşın bu kesimlerde yoğunlaşmasına ve daha fazla bedel ödetilmesine yol açacaktır. Toplumsal önlemlerde kamunun elindeki tüm olanakların vatandaşın yararlanmasına sunulmasıdır. Covid-19 bulaşı açısından riski artıran barınma koşullarına sahip olan vatandaşlara barınma olanağı sağlanması, tüm vatandaşlara nitelikli maskelerin düzenli ve ücretsiz olarak sağlanması, toplu yaşam alanlarının doğru ve bilimsel bilgi ışığında iklimlendirilmesine yönelik olanakların güçlendirilmesi ve denetimlerin sıklaştırılması gereklidir. Toplumsal önlemler babında yaşama geçirilecek zorunlu üretimin asgari koşullarda devam etmesi gerekliliği toplumun tümünün katılımı ile yürütülmesi için çaba gösterilmelidir. Bu alanda çalışanların riskleri paylaşmasına yönelik adımlar atılmalıdır” dedi.
TAKİP EDİLMESİ GEREKENLER
Buna göre, sınırlamaların takip edilmesi gereken sıralamayı aktaran Fincancı, “Toplu katılım olan ve özellikle kapalı ortamlardaki etkinliklerin ve toplantıların sınırlandırılması,
- Toplu yaşam alanlarının kısıtlanması,
- Kapalı ortamların sınırlandırılması, kapalı ortamlardaki kişi sayısı ve geçirilen sürenin kısıtlanması,
- Toplu ulaşımdaki sınırlamalar, seyahat sınırlamaları,
- Zorunlu üretim dışında üretimin durdurulması, zorunlu üretime yönelik gereksinimlerin asgariye indirilmesi,
- Üniversitelerde yüz yüze eğitimin sınırlandırılması,
- Sokakta kalabalıklaşmanın sınırlandırılması, hane içinde kalabalıklaşmanın sınırlandırılması,
- Tüm sınırlamalara rağmen vaka sayıları kontrol altına alınamazsa lise, ortaokul ve ilkokul ve okul öncesi sıralaması ile yüz yüze eğitimin sınırlandırılması, tersi bir sıralama da kısıtlamaların kaldırılmasında izlenmelidir” dedi. (Ankara/EVRENSEL)