Şair Nigâr Hanım’ın günlükleri
Soner Sert, Şair Nigar Hanım'ın günlüklerini yazdı.
Görsel: Kitap kapağı
Soner SERT
1862 yılında dünyaya gelen Şair Nigâr Hanım, Tanzimat sonrası Türkçe şiirin ilk örneklerini veren kadın şair olarak nitelenir. Ara Nesil diye tabir edilen dönemde aynı zamanda hikaye, makale, tiyatro ve günlük türünde de eser üreten şairin, iki farklı toplum geleneğinden beslenmesinin şiiri üzerinde etkisi olduğu düşünülür. Zira babası Macar Osman Paşa Avrupa tedrisatından geçmiş, annesi Emine Rifati Hanım ise Osmanlı toplumunun ritüellerine tabi tutulmuştur. Şair Nigâr Hanım, bir yandan babasının etkisiyle edebiyata yönelir ve şiir hakkında çalışmalar yaparken, bir yandan da annesinden aldığı birikimi eserlerine yansıtmaya gayret eder. 1887 yılında kaleme aldığı Efsûs’tan sonra şöhrete kavuşan Nigâr Hanım’ın hikmeti, Nazan Bekiroğlu’na göre, “Duygularını çekincesizce yazabilmiş, adını açıkça göstererek kimliğini sahiplenmiş” olmasında yatar. Kadınların kendi duygularını sakınması ve erkek duygularına özenerek şiir yazdığı bir dönemde Nigâr Hanım’ın bu tavrı, gerek Türkçe şiirde, gerekse de bu coğrafyadaki kadın yazını için mihenk taşıdır.
Şair Nigâr Hanım’ı bu yazıya konu yapan durum, geçtiğimiz günlerde Timaş Yayınları’ndan çıkan günlüklerinin birinci cildi… Henüz 25 yaşında günlük tutmaya başlayan ve 1918’teki ölümüne kadar yazmayı bırakmayan şair, 31 sene gibi uzun bir süre duygu ve düşüncelerini, başına gelen hadiseleri kağıda döker. 24 Ocak 1887 tarihinde “Jurnalim” başlığını atarak kaleme aldığı günlüklerinin toplamda yirmi defter olduğu düşünülür. Oğulları tarafından, ölümünden elli yıl geçtikten sonra açılmak kaydı ile Aşiyan Müzesi’ne teslim edilen bu defterlerden yedisi kayıptır. Taha Toros’a göre eksik olan yedi günlük ya oğulları tarafından ortadan kaldırılmış ya da meşrutiyetin ilanı sonrası döneme dair sert eleştiriler kaleme alan Nigâr Hanım’ın kendisi tarafından yırtılıp atılmıştır. Yayınevi, günlüklerin birinci cildinde, bugüne ulaşan on üç günlükten ilk sekizini yayımlamıştır. Peki, bu günlüklerin önemi nedir?
GÜNLÜKLERİN ÖNEMİ
Her ne kadar dönemin çalkantılı siyasi atmosferi düşünüldüğünde, bir şairin günlüklerinde bu hususa yer vereceği öngörülse de, günlükler siyasi meselelere neredeyse hiç temas etmez. Şair Nigâr Hanım’ın günlüklerinde dikkati çeken durum, sosyal hayatın yansımalarıdır. Tarihçilerin, edebiyatçıların, kültür araştırmacılarının ilgisini çekeceği düşünülen günlükler, dönemin yeme-içme, alışveriş, kostüm, eğitim kurumları, kamusal alanlarını konu alır. Hareketli sosyal yaşam göze çarpan ilk durumdur. Özellikle Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı devam ederken, ekonominin ve kent hayatının değişime ve dönüşüme uğraması şairin günlüklerinde kendine yer bulur. Dönemin bürokratlarının ve yöneticilerinin yaşananlara dair yaklaşımları, tarihe merakı olanlar için ufuk açıcıdır. Ayrıca şairin dönemin müzik kültürüne dair kaleme aldıkları ve bu sanat dalıyla kurduğu ilişki gözlerden kaçmaz. Eğitmenlerden müzisyenlere kadar pek çok simanın isminin geçtiği günlüklerde, devrin müzik anlayışı gözler önüne serilir. Yine bir diğer nokta, tedavi edilme sürecindeki hastaların karşılaştığı ilmi ya da alternatif yöntemler, bu hastalıklara uygulanan iyileştirme biçimleri -aradan yüz küsur yıl geçtikten sonra- okurda tuhaf düşünceler uyandırır.
Nigâr Hanım’ın okuduğu edebi eserleri de kayda geçirdiği ve bu eserlerin bahse konu olduğu dönemdeki etkilerini kaleme aldığı metinler, şairin baba evinde tanıştığı, sohbet ettiği dönemin hatırlı aydın ve edebiyatçılarına da yer verir. Recaizade Mahmut Ekrem’den Paris Sefiri Salih Münir Paşa’ya kadar uzanan bu isimler, haftanın belirli günlerinde bir araya gelir ve çağın sanatsal ve siyasal sorunlarına dair sohbetler eder.
GELECEĞE NOT BIRAKMA ANLAYIŞI GÖRÜLMEZ
Günlüklere dair genel temalar bu yönde olsa da asıl olarak Nigâr Hanım’ın yaşamını etkileyen evliliği ve çocuklarının durumu çalışmanın merkezindedir. İki kere evlenip boşandığı eşi İhsan Bey’in sorumsuz tavrı şairin ruhsal halini ziyadesiyle etkiler. Kavgaları ve ayrılıkları sonrası baba evine gidişleri, çektiği ıstırap dolu yalnızlıklar metinlere sirayet eder. Nigâr Hanım, yalnızlığı paylaşmak için yazıyordur daha çok. Yazılarında, günlük tutmanın genel amaçlarından biri gibi görülen, geleceğe dair not bırakma anlayışı görülmez. İçini döker gibidir. Kederini ve hüsranını unutma gayesindedir. Alın yazısına isyan, koşulsuz bir romantizm arzusu ve sanata dair düşüncelerin uyandırdığı hisler metinlerde öne çıkar. Nazan Bekiroğlu, bu durumun şairin yaşantısıyla eserleri arasındaki sınırı aşındırdığını söyler. Şairin bu tavrı, yaşamını tamamen kayda geçirmeye yöneliktir. Zira Bekiroğlu’na göre “O artık ismini, yaşantısını, duygularını kaydeden yeni bir kadın tipi, birey olarak kadındır.”
1 Nisan 1918 tarihinde tifüsten hayatını kaybeden Şair Nigâr Hanım’ın ölümünden on iki gün öncesine kadar günlük tuttuğu görülür. Anı, günlük yahut biyografi gibi görülebilecek bu eser, tarihin kültürle, sosyal, ekonomik ve sanatsal olanla ilgisini keşfetmek isteyenler için güzel bir metin.