12 Mayıs 2021 00:12

Metal işçisinin mektubu: Ateşi harladık, çayı demledik geliyoruz

"Patronlar yalısında kahvesini yudumlayıp “Evde kal” mesajlarını paylaşırken, biz işçiler koronavirüs korkusuna rağmen hiçbir önlem alınmayan fabrikalarda çalışmaya mahkum edildik."

Fotoğraf: Pexels

Paylaş

Gebze’den bir metal işçisi

Her gün işe gitmek zorunda olan biz işçilerin, sürekli çalışan biz işçilerin test ve aşı taleplerini dikkate alan olmadı. Patronlar fabrikaya gelmeyi riskli gördükleri için toplantılarını online yaparken bizler her gün o riskli fabrikalara gidip patronların kasalarını doldurmaya devam ettik. Fabrikanın verdiği bir adet maskeyle saatlerce çalıştık. Maskenin içi sırılsıklam oldu, biz yine çalıştık. Servislerde, otobüslerde işe gitmek için fiziksel mesafeyi hiçe sayan sıkış tıkış bir vaziyette işe gidip geldik.

Doktorlar bu salgın döneminde iyi dinlenmeniz lazım dediler biz ise fazla mesailere bırakıldık, 12-16 saat çalıştırıldık. Geceleri çalıştık, pazarları çalıştık, 1 Mayıs’ta bile çalıştırıldık. Sesimizi çıkarmadık, durmadan çalıştık çünkü bu sayede biraz daha fazla ücret alabiliyorduk.

Televizyonlarda sabahtan-akşama kadar sağlıklı ve doğru beslenmenin bağışıklık sistemini güçlendireceğinden bahseden uzmanlar cirit atarken biz işçilerin mutfakları ve beslenmemiz bırakın iyileşmeyi daha da kötüye gitti. Ücretsiz izne çıkarılıp günde 39 lirayla geçinmeye çalışan biz işçilerin mutfağına daha az kıyma, daha az sebze girerken daha çok makarna ve ekmek girmeye başladı.

Kimi patronlar fabrikalarda salgını önlemek için yemekhane koşullarını düzeltmek yerine sıcak yemekleri kaldırıp bizleri her gün ekmek arası ile beslenmeye mahkum etti. Ama memleketin kodaman zenginleri kocaman evlerinde, büyük bahçelerinde, villalarında, çiftliklerinde, yazlıklarında kah şömine başında oturup, kah kocaman bahçelerinde köpekleriyle oynarken, yalısında kahvesini yudumlarken çekilmiş fotoğraflarıyla “Evde kal” mesajlarını paylaşırken, biz işçiler koronavirüs korkusuna rağmen hiçbir önlem alınmayan fabrikalarda çalışmaya mahkum edildik. Kimilerimiz de kısmi çalışmayla, ücretsiz izinlerle, işsizlik saldırısıyla karşı karşıya kaldık.

Elbette biliyorduk bilmesine de bu korona günlerinde kör gözün bile göreceği bir gerçek görüldü. Bir tarafta emek ve alın teri dökmesine rağmen geçinemeyenler vardı, diğer tarafta emek ve alın terini çalarak zenginleşenler vardı. Kimimiz artık yeter dedi, koşullara isyan etti, mücadeleyi seçti, sendikaya üye oldu. İşten attılar, Kod 29’u devreye soktular. Seslerini duyurmak istediklerinde derdest edip, gözaltına aldılar. Yine de vazgeçmediler, direndiler ve direniyorlar.  

Ama buyurdu başımızdaki zat-ı muhterem!

Aylardır ücretsiz izindeyim deme, günlük 47 lira yetmiyor sakın ha deme, iç bir keyif çayı rahatla. Pazara, markete gittim her şey ateş pahası sakın deme, iç bir keyif çayı rahatla. Kredi kartına ful yüklenmişsin başka bankadan çekeriz dert etme, çek keyif çayından bir yudum rahatla. Dolar yükseliyor sana ne bre, sanki maaşını dolarla alıyorsun, ne dert edersin, şöyle dumanı üstünde sıcak bir çay iç rahatla. HSK’de, Baldur’da, Migros’ta çalışmışsın “Sendika isterim anayasal hakkımı isterim” deyince kapının önüne koyulmuşsun. Direnmek nedir, bilmez misin, bir bardak demli çayın her derde deva olduğunu!

Elbette biz de biliriz, direniş çadırlarında demlenen çayın her derde deva olduğunu. Ve hep bir ağızdan diyoruz ki, fabrikalarda ateşi harladık, çayı demledik. Geliyoruz, haberiniz olsun.

ÖNCEKİ HABER

Kovid-19'dan hayatını kaybeden hekimin ailesine ölüm geliri bağlandı

SONRAKİ HABER

31 Avrupalı bakandan Türkiye'ye İstanbul Sözleşmesi çağrısı: Kararı gözden geçirin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa