İstanbul Üniversitesi'nde 68 gençlik hareketi ve Denizlerin mücadelesi etkinliği
İstanbul Üniversitesi Emek Gençliği, devrimci gençlik hareketi önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmesinin 49. yıl dönümünde İhsan Çaralan ile buluştu.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
İstanbul Üniversitesi Emek Gençliği, Türkiye devrimci gençlik hareketi önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmesinin 49. yıl dönümünde, "68 Gençlik Hareketi'ni ve Denizlerin mücadelesini" konuşmak üzere Evrensel Başyazarı İhsan Çaralan’ın katıldığı online söyleşi düzenledi. Söyleşide 68 gençlik hareketinin Türkiye’deki özgün tarafları, faşizm, anti-emperyalizm ve günümüz gençliğinin mücadele olanakları üzerine konuşuldu.
İhsan Çaralan, gençlik mücadelesinin yükselmesinin işçi sınıfı hareketinin yüksek olmasından kaynaklandığını, dönemin en ileri gençlerinin fabrika direnişlerinde, köylülerin toprak işgallerinde olduğunu, aynı zamanda bu gençlerin üniversitelerinde de mücadele ettiklerini, anti-emperyalizm karşıtı tutumun çok net olduğunu ve NATO karşıtı eylemler düzenlediğini anlatarak başladı. O dönem için işçi hareketinin yükselişinin gençliğe umut olduğunu, mücadelenin dünyadakinden farklı olarak da Türkiye’de 12 Mart darbesine dek sürdüğünü belirtti. Hareketin siyasileşmesinin geniş gençlik kesimlerinin örgütlenmesine bağlı olduğu noktasına dikkat çekti. Aynı dönemin gençlik örgütlerinin önderleri yine ileri bir tutumla silahlı örgütler kurduklarına, diğer ülkelerde ise durumun daha farklı geliştiğine, hareket sönümlendiğinde geriye hippiliğin yani bireysel özgürlük taleplerinden başka bir şey kalmayışına değindi. 60'ların en önemli özelliğinin işçilerin ve gençliğin mücadelesinin tarih sahnesine çıkması olduğunu, kitlesel olarak sınıf mücadelesinin tartışıldığını, sosyalizmin üzerine konuşulduğunu da aktardı. Türkiye’de durumu bir metaforla özetleyen Çaralan; iki devrimci dinamik yani iki farklı nehir olan işçi hareketi ve gençlik mücadelesinin, ancak köpürdüklerinde birbirine karıştığını, bu iki farklı nehrin bugün de akıyor olduğunu vurguladı.
Sorularla derinleşen sohbette, o günden bugüne değişmeyen bir talep olan demokratik ve özerk üniversite talebinin bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde patlak vermesi ve üniversite gençliğinin ana gündemi haline gelmesi üzerinde duruldu. Çaralan, 68 dönemin en önemli tarafının öğrencilerin örgütlerinin olması noktasına dikkat çekerek, üniversitelerde öğrenci derneklerinin olduğuna, tüm üyelere açık toplantılar ve seçimler yapıldığına değindi. Fakültelerin öğrenci birliklerine, bu birliklerin derneklerin de bir üst örgütü olduğunu ekledi. Devrimci öğrencilerin de kendi örgütlerinin var olduğunu; tüm ilerici ve muhalif örgütlerin Dev-Genç içinde bulunduklarından bahsetti. Bu örgütün 15 günde bir tüm üyelere açık toplantılar yaptığına, bir gençlik partisi gibi hareket ettiğine değinildi. Bu iki örgütlenmenin gençliğin mücadelesini ileriye götüren örgütlenmeler olduğunun altı çizildi. Darbeden sonra gençlik örgütlerinin 70lerde aynı birlikteliği gösteremediğinden bahsedildi. Tartışmada bugün açısından Boğaziçi’nde yükselen özerk ve demokratik üniversite mücadelesinin bu birleşme için bir adım olduğunu söylemenin mümkün olacağı da konuşuldu.
Denizlerin dar ağacındaki ^"Yaşasın Marksizm-Leninizm yüce ideolojisi" sözlerine dikkat çekilerek "Kemalistlerdi" etiketinin asılsız olduğuna, kimi kesimlerin kendi demokratlığını ispat etmek adına istismarcılık yaptığına değinildi. Bugün onları anmanın halka bağlılıklarını göstererek, mücadelelerini sahiplenmek ve büyütmekten geçeceğine dikkat çekildi.
Bugün artık üniversite okumanın yetersizliğine, gençliğin güvenceli iş ve gelecek talebinin olduğuna parmak basıldı. Önümüzdeki dönemde de öğrenci gençliğin mücadele zeminini genişletmek, geniş öğrenci kesimlerini birleştirecek bir örgüt biçiminin nasıl yaratabileceği, güvenceli gelecek talebi etrafında birleşebileceği üzerine kafa yormanın elzem olduğu tartışıldı. Faşist bir diktatörlük inşasında olan tek adam yönetiminin karşısına işçi ve emekçilerin hareketini, kadın mücadelesini, gençlik mücadelesini dikmenin önemine dikkat çekildi. Yarını olmadığını bilen iktidarın baskıyı, zoru, şiddeti arttırması da gücünden değil, güçsüzlüğündendir denilerek günümüz sorunları da konuşuldu.
Söz alan Emek Gençliği üyesi, Denizlerden devralınan cesaret, güven ve kararlılığın Emek Gençliğinde olduğunu, Emek Gençliği saflarında birleşildiğinde gençlerin yalnız olmadığını göreceğini, değiştirecek gücünün olduğunu hissedeceğini ve değiştirmek için de örgütlenmenin gerektiğini belirtti. Emperyalistlerin ülkeleri ve halkları bugün hala sömürmesine karşı; bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmde ısrar etmenin bugün çok daha mühim olduğunu, gençliğin bu yeteneklere sahip olduğunu ekledi. Kapanışın yapılmasıyla, sözlere son nokta "Gelecek biziz, gelecek sosyalizm" olarak konuldu. (İstanbul/EVRENSEL)