Sandras Koruma Platformu: Talana, yağmaya açılan Muğla için mücadele edelim
Muğla’da doğasını, tarihini korumak amacıyla kurulan Sandras Koruma Platformu çalıştay düzenledi.
Fotoğraf: DHA
Abidin ÇINAR
Muğla
Muğla Türkiye’nin turizmde ilk dört ilinden biri. Buzul Çağı kartel gölü, 2 bin metreye kadar ilk dörtte yer alan Buzul Sandras Dağı (diğer adıyla Çiçek Baba) kıyıları, sit alanları, endemik bitki türüyle su kaynakları ve sıgla adı verilen oksijen deposu, endemik ağaçları, yaban hayatı, bölgeye özgü toprak rengiyle çintar mantarı, henüz ayak basılmamış kıyıları ve deniziyle insanlığın ilk yerleşim alanı ve emekçi çalışkan insanlarıyla doğa harikası bir kent.
Bu kent bir süreden beri maden ruhsatları, termik santrallerinin çıkardığı hava kirliliği, kıyılarının yağmaya açılmasıyla, inşaat sektörünün ormanları talan etmesiyle, narenciye üreticilerinin maliyetlerde yaşadıkları artışlar ve ürünün harcamalarını karşılamamasıyla maden şirketlerinin acımasızca üstelik ülke ekonomisine katkısı binde bir bile olmayan doğa ve yaşam tanımazlığıyla sorunlar yaşıyor.
Muğla’da doğasını, ormanını, meralarını, tarihi ve doğal sit alanlarını, suyunu, havasını korumak amacıyla kurulan Sandras Koruma Platformu bir gün süren 3 oturumdan ibaret 200’e yakın katılımcıyla bir çalıştay düzenledi.
Çalıştayda ilk oturumda konunun uzmanları sunumlar gerçekleştirdi. 3. oturum tartışma ve katılımcıların katkıları ve sorulara verilen cevaplarla yapıldı.
“MADENLERDEN KALKAN TOZLAR İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI”
1.oturumun moderatörlüğünü Doğa Derneği adına Dicle Tuba Kılıç yaptı. Oturumda Jeoloji Yüksek Mühendisi Eşref Atabey, Sandras Dağı jeolojik özellikler ve Madencilik faaliyetlerinin Tıbbi Jeolojik yönden değerlendirme konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Maden ocaklarının insan sağlığına olumsuz etkilerine değinen Atabey, madenlerden kalkan tozların insanlarda akciğer kanserine, silikozis hastalığına, krom tozların tüberküloza, asbest minerallerinin insanlarda kalıcı hastalıklara neden olduğunu dile getirdi.
“Sandras, Muğla, Köyceğiz, Ortaca, Dalaman ve bölgenin su kaynağıdır. Stratejik olarak önemlidir” diyen Atabey, madenlerin GSH içindeki payının ülke genelinde binde bir olduğunun altını çizdi. Atabey, “Ülke genelinde çıkartılan bu madenler dış ülkelere satılıyor. Sandras Dağı kayaçları yaşamın kaynağıdır. Kayaçlar olmazsa su, canlılar, toprak da olmaz” dedi.
SANDRAS DAĞI İÇİN MÜCADELE ÇAĞRISI
Sandras Dağının ve doğanın korunmasının elzem olduğuna değinen Atabey, “Bunun için ülke genelinde yayılacak bir mücadele gerekli. Kaybedilen her ekolojik alan dünyanın bir parçasıdır. Faunayı, florayı düşünmeden açılan maden ocakları doğayı katlediyor” diye konuştu.
Atabey, bölgede endemik olarak bulunan sığla ağaçlarının oksijen açısından stratejik önemde olduğuna vurgu yaparak, Sandras Dağı’nı korumak, yerellerden gelişecek mücadele ve bunun ülkedeki diğer doğa koruma mücadelesiyle mümkün olabileceğini söyledi.
“SANDRAS DAĞI SAYILI BUZUL DAĞARINDAN BİRİDİR”
Prof. Dr. Ali Fuat Doğu ise “Sandras Dağındaki Buzul Şekilleri” konulu bir sunum yaparak “Sandras Dağı sayılı buzul dağarından biridir. Üzerinde bulunan Kartal Gölü sayıları 4’ü geçmeyen buzul gölüdür ve Ant Karaçam ormanları Ege ve Akdeniz bölge sınırları içinde bulunan Ağla Yaylasının Akdeniz tipi örneğini oluşturmasıyla korunmaya muhtaçtır” dedi.
Muğla ve çevresinde bulunan sahil kıyılarının doğal haliyle korunmasının önemli olduğunu belirten Doğu, madenlerdeki patlamaların kayaçlardaki gerginliği artırdığını, yeryüzüne düşen ve yeraltına sızdıran yağışın yolunu değiştirdiğine dikkat çekti.
“DOĞANIN METALAŞMASINA KARŞI TOPLUMSAL TEPKİ GEREKLİ”
Oturumda söz alan Avukat Güngör Elçin de çevre talanını hukuksal boyutlarıyla anlattı. Elçin, “Doğanın metalaştırılmasına karşı hukuk araçtır. Aslolan metalaşmaya karşı toplumsal tepkidir” dedi.
Platform adına söz alan Neşe Yüzak ise “Pandemi gibi ortamları yaratan doğa talanı nedeniyle insanlık biraz frene basmalı” diye ekledi.
“DOĞA TALANINA KARŞI DAVALAR ÖNEMLİ”
Avukat İsmail Hakkı Atal da “Çevre davaları genelinden Sandras Dağı için değerlendirmeler” konulu sunumunu anlattı. Atal, 606 maden ihalesinin iptali için ülke genelinde dava açtıklarını söyleyerek, bölge halkının yaşama hakkı ihlali üzerinden dava açılabileceğini dile getirdi.
Madenlerin köy alanına 80 metre, zeytinliklere 3 km yakın mesafede açılamayacağını öngören yasanın yürürlükte olduğu hatırlatan Atal, yerel düzeyde açılan davaların kazanımının düşük olduğunu fakat açılan davaların insan hakları mahkemesinde açılacak davalara katkısı olacağın dile getirdi. Maden şirketlerine açılan davaların “Milli yarara karşı çıkıyorsunuz” denilerek köylüye dava açıldığını belirten Atal, “Kapitalizmin doğa katliamından herkes etkilenmiştir. Mücadeleler ülke düzeyinde birleştirilmelidir” dedi.
“EKOLOJİ MÜCADELESİ KÜRESEL ÖLÇEKTE BİRLEŞTİRİLMELİ”
İkinci oturum moderatörlüğünü Doğa Derneğinden Av. Cem Altıparmak yaptı. Altıparmak, ekolojik krize karşı yerelden başlayan mücadelenin ülke düzeyine ve küresel ölçekte birleştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sandars Koruma Platformu Eş Sözcülerinden Murat Demirci de Sandars ve Muğla’da mücadelenin geldiği aşamaları anlatarak, yererlerin doğaya sahip çıkmasının ve mücadelede herkesin katkısının önemine değindi. Soru cevapla devam eden oturum, bir sonraki çalıştayım gerektiği üzerine vurgu yapılarak son verdi.