Dokuzuncu Cemiyet
Soner Sert, Leigh Bardugo’nun "Dokuzuncu Cemiyet" isimli romanını yazdı.

Görsel: Kitap kapağı
Soner SERT
Tüm dünyada Gölge ve Kemik adını verdiği bir dizi romanıyla tanınan Leigh Bardugo’nun son romanı Dokuzuncu Cemiyet geçtiğimiz günlerde İthaki Yayınları etiketiyle yayımlandı. 1975 yılında İsrail’de doğan ve akabinde Amerika’ya yerleşen Bardugo, öğrenimini Yale Üniversitesinde tamamladı. Ardından, çocuklar için kaleme aldığı Gölge ve Kemik isimli roman serisiyle şöhrete kavuşan ve aylarca New York çok satanlar listesinde üst sıralarda kendine yer edinen yazar, ilk yetişkin kitabı Dokuzuncu Cemiyet ile okurla buluştu.
TÜRKÇEYE DOKUZUNCU CEMİYET İSMİYLE ÇEVRİLDİ
Kendisi gibi Yale Üniversitesinde öğrenim gören Galaxy “Alex” Stern isimli kahramanın odağında olduğu bu fantastik romanla 2019 yılı Goodreads Okurları En İyi Fantastik Roman Ödülü’nü kazanan ve Locus En İyi Fantastik Roman Ödülleri’nde finalist olan yazarın kitabı ABD’de yayımlanır yayımlanmaz Amazon Stüdyoları tarafından satın alındı. İşin üretim kısmında da kendine bir yer bulduğu iddia edilen yazarın bu kitabının nasıl ve ne zaman uyarlanacağı ayrıca merak konusu…
Henüz taze bir kitap olmasına rağmen, bir önceki çalışmasında olduğu gibi, bir seri yayımlama fikri üzerinde durduğu düşünülen yazar, bu tartışmaları, “Dokuzuncu Cemiyet’in kesinlikle bir devam kitabı olacak. İtiraf etmek gerekirse Alex’i anlatan beş kitaplık bir seri yazmayı çok isterim ama kapıları açık bırakmayı seviyorum. Bekleyip göreceğiz.” diyerek cevapladı.
Orijinal versiyonunda Dokuzuncu Ev ismiyle yayımlanan kitap, Türkçeye Dokuzuncu Cemiyet ismiyle çevrildi. Kitabın Türkçe isminin konsepte daha uygun olduğunu söylemekte fayda var. Zira Yale Üniversitesindeki öğrenci topluluklarının konuşlandıkları mekanları tarif eden bu isim için cemiyet demek daha uygun olur. Her cemiyetin kendine has özellikleri ve “büyü” biçimleri olduğu için farklılaştıklarından ve ayrı bir olgu haline dönüştüklerinden bahsetmek mümkün. Bu durum da onların mekandan ziyade topluluk biçimlerine özgü durumları ortaya çıkarıyor.
BÖLÜMLER MEVSİM ADLARINDAN OLUŞUYOR
Sihirlerin, büyü ve hayaletlerin mekanı olan bu kampüste Alex’in başına pek çok olay geliyor. Cinayetlerin işlendiği, birbirinden tuhaf kişi ve yaratıkların karşısına çıktığı durumlarda Alex, her daim soğukkanlılığını koruyor. Zira o hatırlayabildiği en eski zamanlardan beri hayaletleri görüyor. Bu noktada yazarın yapıyı nasıl kurduğunu belirtmekte fayda var. Bardugo, klasik bir cinayet ya da gizem örgüsü kurmuyor. Birtakım olayların gerçekleştiği, merak unsuru haline dönüştükleri doğru, fakat yazar o şaşırtıcı etkiyi kurguyu kullanmaktaki hüneriyle öne çıkarıyor. Dolayısıyla olay örgüsü şekillenirken, Alex’in karakter özelliklerini okur zaten bilmiş oluyor. Bardugo’nun işlediği bu anlatım biçiminin daha zor olduğunu söylemek mümkün.
Yazar, bölümlerini farklı mevsimlerin adlarını vererek ayırıyor. Bu durum da mevsimler aracılığıyla dönüşler yapmasına, hikayedeki zaman atlayışı üzerinden heyecanı her daim diri tutmasına sebep oluyor. Mevsimlerin bugüne değin insan zihninde oluşturduğu duygusal ve ruhsal karşılık, hikayede anlatılan olaylar üzerinden bir bütünlük oluşturuyor. Her bölüm ismi görülür görülmez, zihin ne tür olaylarla karşılaşacağı hususunda kendini hazırlıyor.
Bardugo’nun bu kitabında sinematografik anlatımı önemsediği hatta yer yer öncelediği görülüyor. Alex’in başına gelen olaylarda hemen her an fotoğrafik bir görüntüyle karşılaşmak çok olası. Yazar kitabın pek çok yerinde renkleri, ışıkları tıpkı çizer gibi sahnesini kurduğu mekana yerleştiriyor. “Payne Whitney Spor Salonu’nun önündeki manzara Alex’e ameliyathaneyi hatırlatmıştı, polis projektörleri karı aydınlatıyor ve izleyenlerin gölgelerini yerde keskin çizgilerle uzatıyordu. Güzel bir manzara olabilirdi, taş baskı gibi siyah ve beyazdı ama sarı olay yeri bantları ve iki caddenin kesiştiği yol ayrımını kapatmak için park eden devriye arabalarının tembel, ritmik mavi-kırmızı ışıkları bu etkiyi mahvetmişti.” Bu anlatımın aralarına yerleşen diyaloglar ise bir senaryo metnini andırırcasına akıcı… Bardugo, henüz ilk sayfalardan başlayarak hikayesini, bol ve sıkı diyalog akışı üzerine kuruyor. Şüphesiz bu durum başta da belirtilen uyarlama meselesini etkiliyor.
‘EDEBİYAT YAPTIĞINI’ HİÇ UNUTMUYOR
Her ne kadar anlatısını kurarken sinematografik bir dilden beslense de Bardugo “Edebiyat yaptığını” hiç unutmuyor. Hikayesinin ritmini, dilinin kıvraklığını satır aralarında sık sık okurun karşısına çıkarıyor. Yer yer William Shakespeare, François Rabelais ve Joseph Conrad gibi isimlere reverans yapıyor.
Bardugo’nun diğer romanları gibi Dokuzuncu Cemiyet de fantastik bir türde olsa da, bu eserin gizem, gerilim ve polisiye türleriyle hısım olduğunu söylemekte fayda var. Zira metnin iskeleti fantastik bir anlatı üzerine kurulsa da, diğer türler arasında da salınıyor. Bu durum ise kurulan fantastik dünyanın, o dünyanın atmosferinin nesnel gerçeklik üzerinden daha da inandırıcı hale dönüşmesini sağlıyor.
Evrensel'i Takip Et