Basın İlan ve Terbiye Kurumu
Yazarımız Ceren Sözeri, yazısındaki "saldırı" ifadesi nedeniyle Basın İlan Kurumu'nun Evrensel'e verdiği 5 gün ilan kesme cezasına dair yazdı.
Fotoğraf: Google Street View
Ceren SÖZERİ
Basın İlan Kurumu (BİK) 14 Mart’ta yazmış olduğum ‘Vatan’ destan yazmış halk nefes alamıyor başlıklı yazım nedeniyle Evrensel gazetesine beş günlük ilan kesme cezası vermiş. Türkiye’de ve dünyada medyaya ilişkin tartışmaları, basın ve ifade özgürlüğünün durumunu anlatmaya çalışır, güncel tartışmalara bir nebze katkıda bulunmaya gayret ederken hem bunun öznesi olmaktan, dolayısıyla böyle bir yazı yazmaktan, hem medyanın zaten içinde bulunduğu zor şartlarda gazeteme fazladan bir yük bindirmiş olmaktan dolayı biraz üzgünüm.
Editörüm aradığında pandeminin bir yıllık bilançosunu anlattığım bir yazı hangi gerekçeyle böylesi bir yaptırıma konu olabilir diye merak ettim, her yazdığınızı hatırlayamıyorsunuz ama birkaç tahminim olmuştu açıkçası. Cevap hiç beklemediğim bir yerden geldi. Meğer mesele avukatların çoklu baro yasasını protesto ettiği eylemleri hatırlatırken “Maske mesafe kurallarına uyulan barışçıl bir eylemde polis baro başkanlarına mesafe gözetmeden saldırdı, tartakladı, ciğerlerin korunmasına en ihtiyaç duyulan zamanda üstlerine biber gazı sıktı. Haber yapan gazetecileri gözaltına aldı” ifadelerimmiş.
Şöyle diyor kararda: “İnceleme konusu ifadede polis tarafından yapılan müdahalenin 'saldırı' olarak ifade edilmesinin, Cumhuriyetimize ve halkımıza sadakatle bağlı, ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve asayişin sağlanması için çalışmalarını özveri ile sürdüren polislerimiz hakkında toplumumuzda olumsuz bir algı yaratmaya yönelik olduğu, bu şekilde itibarını zedelemek suretiyle de suç ile mücadeleyi etkisiz kılma maksadını taşıdığı görülmüştür.”
Neresinden başlasam, hangi kısmı daha vahim emin olamadım. En iyisi sıradan gitmek: BİK yetkilileri bana bir tane uluslararası kabul görmüş basın ahlak kuralı göstersin ki polisi eleştirmek etik dışı olarak tanımlanmış olsun. İktidarın icap ettiğinde kendisini aynı ligde saydığı demokrasilerde basın, yasama, yürütme ve yargıyı denetleyen dördüncü güç olarak anılır. Görevi bizzat bu üç gücün politikalarını, uygulamalarını eleştirmektir, tıpkı yazıda yapıldığı gibi. Gazetelere kendi cebinden değil bizzat kamu kaynaklarından sağlanan ilan gelirlerini adil biçimde dağıtmakla görevli BİK nasıl olur da “Cumhuriyetimize ve halkımıza sadakatle bağlı, ülkemizin güvenliği, halkımızın huzuru ve asayişin sağlanması için çalışmalarını özveri ile sürdüren polislerimiz” gibi bir cümle kurar. BİK’in polisi korumak gibi bir görevi var da biz mi bilmiyoruz? Yasama, yürütme ve yargı BİK’in koruması altındaysa, bu üç erke yönelik eleştirileri bir yaptırım konusu yapacaksa gazetecilik nasıl yapılacak? İfade özgürlüğünü kim sağlayacak?
Devamında benim “polislerimiz” hakkında “toplumumuzda” (hepimiz BİK’e aitiz, seviyor kurum iyelik eklerini) olumsuz bir algı yarattığım, itibar zedelemek suretiyle suç ile mücadeleyi etkisiz kılma maksadımın olduğu iddia ediliyor. Bakın dikkatinizi çekerim yazdığım ifadenin yalan, yanlış, eksik vs. olduğunu söylemiyor “saldırı” fiilini kullandığım için olumsuz algı yarattığımı düşünüyor, zaten görüntüler ortada. Ben de herkes gibi gazetecilerin, avukatların çektiği videolardan öğrendim, görünen coplama, yerlerde sürükleme görüntülerinde daha fazla nasıl olumsuz bir algı yaratılabilir. Dahası bu ifadelerle suçla mücadeleyi önlemeye çalışırken merak ediyorum suçlu kim? Barolar mı, protesto eden avukatlar mı? Kim karar vermiş suçlu olduklarına? Barolar uğradıkları şiddet ve eylemlerinin engellenmesi nedeniyle 3 Temmuz 2020’de Ankara Adliyesi’nde toplu halde suç duyurusunda bulundular. BİK’in bilmediğimiz bir mahkemesi mi var?
Çok kullanılan bir ifade olduğu için dönüp Google’a baktım, 17 Mayıs’a dek haberlerde saldırı sözcüğü 40 binden fazla kez kullanılmış, bunların çoğu Türkiye’deki eylemlerde polis şiddetini tanımlayan ifadeler. Kararda ayrıca diyor ki 17 Eylül 2019’da, 27 Ağustos 2019’da, 3 Şubat 2021’de yaptığınız haberlerde “polis ve jandarma 'saldırısı/saldırdı' ifadeleri nedeniyle size ceza verdik buna rağmen bu köşe yazısında da kolluk güçleri için 'saldırı' kelimesini kullandığı görülmektedir. Yani diyor ‘siz ne söz dinlemez, eğitilmez insanlarsınız, biz size saldırı sözcüğü kullanılmayacak demedik mi?’ Basın İlan, Terbiye Kurumu yarın bilgisayarlarımızdan “s” harfini sökerse şaşırmam, hak ettik çünkü.
Hayır, güncel de bir konu, memleketin her yerinden şiddet fışkırıyor. Daha geçen Cumartesi Beşiktaş’taki taraftarları dağıtmak için havaya kontrolsüzce ateş etti bekçiler ve bir polis, ödümüz koparak hepimiz izledik. Saldırdı demedim ateş etti.
Ne desek, nasıl desek diye araştırırken BirGün’de bir habere denk geldim. Rıfat Kırcı Avukat Ayhan Erdoğan’a sormuş ve şu cevabı almış: “Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu 16.Maddede tanımlanan polisin zor kullanma yetkisi şiddet kullanma anlamında değildir. Polisin zor kullanması kendisine direnişin söz konusu olması ve direnişi kıracak düzeyde olmalıdır. Bu sırada kullanacağı bedeni güç artırım direnişi kırmaya yönelik ve onunla orantılı olmak zorundadır. Yasanın vermiş olduğu yetki açıkça bu kadardır... Ancak gerek beden kuvvetinin gerekse maddi gücün kullanımı yakalamaya yönelik olmalıdır. Yakalama temin edildikten sonra kullanılan güç artık orantılı olsa da kötü muameleden yaralamaya hakarete veya niteliğine göre işkence suçuna kadar varır." Erdoğan ama deyip ekliyor hukuk devletinin varlığına güvenerek böyle diyoruz.
Hukuk devletinin varlığını mı sorgulayalım, “polisimizin Cumhuriyetimize ve halkımıza sadakatle bağlı” olduğuna kefil olan Basın İlan, Terbiye ve Polis Eylemlerini Koruma Kurumu’na mı gözü kapalı güvenelim…
Canım sıkıldı, yazıyı bir daha okudum. Bir yerinde “BİK eleştirel yayınlarından dolayı Sözcü, Evrensel, BirGün, Cumhuriyet ve Korkusuz gazetelerine toplam 276 gün ilan kesme cezası verdi... Resmi Gazete’de BİK Yönetmeliğinde yapılan değişiklikle BİK çalışanlarının şehir dışı görevlerinde yakıt, otoyol ücreti, otopark giderlerinin yanı sıra araç bakım ve yıpranma maliyetlerinin de karşılanması kararı alındı” yazmışım. Sanmıyorum ama, acaba içten içe ona bozuldular da söyleyemediler mi…