Ceyhan köylerinde taş ocağı tepkisi: Bir kişinin kârı için 4 köyü mahvettirmeyeceğiz
Adana’da İsalı, Gündoğan, Kızıldere ve Kılıçkaya’da yaşayan köylüler, Nur Kireç’in taş ocağı projesine karşı dava açtı.
Volkan PEKAL
Mesut BAYLAV
Adana
Adana’nın Ceyhan İlçesi’nde yer alan İsalı, Gündoğan, Kızıldere ve Kılıçkaya’da yaşayan köylüler, içme suyu ve yeraltı sularını, tarımsal üretimi ve sağlıklarını tehdit eden Nur Kireç’in taş ocağı projesine karşı dava açtı.
Murt, zakkum, maki ağaçlarının yetiştiği; bir çok canlının doğal yaşam alanı olan ve çiftçinin zeytin, buğday, keçiboynuzu, incir, ayçiçeği yetiştirdiği, hayvancılık faaliyetlerinde bulunduğu bölgede tarım ve hayvancılık yöre halkının temel geçim kaynağı durumunda. Ayrıca mera alanı olan dağ 4 köyün içme suyu kaynağı ve Nur Kireç’in yapmak istediği taş ocağı yeraltı sularını da tehdit ediyor. İsalı Köyü ise bölgenin endemik bitkilerinden yöre ağızı ile “eseli narı” ile meşhur. Gazetemize açıklamada bulunan İsalı Köyü Muhtar Ferhat Gevrek, narlarının yok olma tehlikesi altında anlattı. Taş ocağında dinamit patlatılması sonucu hem yeraltı sularının yer değiştirmesinin hem de ortaya çıkacak tozun ürünleri kurutacağını dile getiren Gevrek, bir kişinin karı için 4 köyü mahvettirmeyeceklerini söyledi.
İZNİ İPTAL EDİLEN YERE YILLAR SONRA AYNI ŞİRKET YENİDEN BAŞVURUYOR
Aynı firmanın 2009’da kurmak istediği taş ocağının yaratacağı tahribatı gösteren bilimsel raporlar ve yargı kararları mevcut. O zaman madene karşı yürüyüşler düzenlemiş olan köylü madene karşı dava da açmıştı. Adana 2’inci İdare Mahkemesi’nde 2010 yılında verdiği işletme izninin iptal kararında çevreye ve insan sağlığına vereceği zarardan da bahsederek madencilik faaliyeti nedeni ile İsalı Köyü’nde bulunan evlerin üzerine kaya düşme riski taşıması ve bu nedenle bölgenin 2007’de afet bölgesi ilan edilmesinin göz ardı edildiğini belirterek işletme iznini iptal etmişti. 5 Akademisyen ve bilirkişinin hazırladığı raporda mera alanının yok olabileceğine, taş ocağının kapasitesine bağlı olarak çevredeki bitkileri öldürebileceğine, su kaynakları için riskler oluşabileceğine dikkat çekiyor.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü, şimdi aynı yere işletme izin alanının koordinatları değiştirerek işletme izni verdi. 4 köyün muhtarı ve sakinleri bir araya gelerek işletme izninin iptali ve geri dönüşü mümkün olmayan zararların oluşmaması için yürütmenin durdurulması talebi ile Adana1’inci İdare Mahkemesi’nde dava açtı.
“VATANDAŞI DÜŞÜNEN YOK”
İsalı Köyü Muhtarı Fergat Gevrek, 3-5 kişi nemalanacak diye taş ocağı açılmasını istemediklerini belirterek “Biz buraları atalarımızdan nasıl miras aldıysak çocuklarımıza da öyle bırakmak istiyoruz” dedi. Taş ocağı yapılacak yere bitki örtüsü yoktur diye rapor tutulduğunu ifade eden Gevrek, maden yapılacak dağdaki bitki örtüsünü ve dikilen ürünleri göstererek “O raporu tutanlar acaba gelip buradaki dağı, burada yaşaya insanları hiç görmüşler mi? Burada yaşayan insanlar nasıl yaşıyorlar, ne ekip biçiyorlar diye hiç sormuşlar mı?” diye sordu. ÇED bilgilendirme toplantısı yapılmadığını ifade eden Gevrek, şunları söyledi, “Bizim köyümüz heyelan bölgesi. 3-4 tane köyün içme suyu bu dağdan geliyor. Aynı zamanda herkes bu dağın etrafına zeytin ekmiş. Herkes çiftçilik yapıyor. Vatandaşı hiç düşünen yok” dedi.
“ASKER ŞİRKETİN GÜVENLİĞİNİ SAĞLIYOR, BİZİM CAN GÜVENLİĞİMİZİ KİM SAĞLAYACAK?”
17 günlük kapanmayı fırsat bilen şirketin maden sahasına yol yaptığını ifade eden Gevrek, “Geldik buraya çadır kurmuşlar. Yüreğir Belediyesi yazıyor. Yazıklar olsun Yüreğir Belediyesi Başkanına da. 8-10 kişi çalışan, bir tane kepçe ve yanlarında asker var. Asker onların güvenliğini sağlıyor. Bizim can güvenliğimiz ömür boyu tehlikeye girecek. Bizim can güvenliğimizi kim sağlayacak?” dedi.
İsalı Köyü halkından Celal Doğrudur, geçmişte açtıkları davada yerel mahkemenin işetme iznini iptal ettiğini ve Danıştay’ın da kararı onayladığını hatırlatarak şimdi aynı dağda yüz metre ilerisine meraya başvuru yapıldığını belirterek “Mera vasfını yitirmiştir diye rapor çıkmamış. Rapor çıkmadan pandemiyi de fırsat bilerek geldiler, çalışmaya başladılar. Oradaki hazır bitki örtüsünü, zeytinlerimizin, keçiboynuzu ağaçlarını yol yapmak için tahrip ettiler” dedi. askerin kendilerini koruması gerekirken yol çalışmasının yapıldığı alanda şirketi koruduğunu dile getiren Doğrudur, “Ben köyümün 20 metre ötesinden gelmişim, bize ‘Sokağa çıkma iznin var mı?’ diye kontrol eden asker kilometrelerce uzaktan gelen şirket yetkilisinin izni var mı diye sormuyor” dedi. 4 Köyün muhtarı ve köylüler olarak dava açtıklarını ifade eden Doğrudur, “Yasal hakkımızı alacağız diye düşünüyorum. Kendileri hukuksuz olursa biz de hukuksuz olacağız, gerekirse öleceğiz, kimseyi öldürecek halimiz yok. Gelsinler bizi öldürsünler” dedi. İsalı’nın rüzgarının dağın bulunduğu güney yönünden geldiğini ifade eden Doğrudur, “Bu dinamit atıldığı zaman, bütün toz buraya gelecek. Ayıca burası heyelan bölgesi, tüm taşlar buraya gelecek” dedi.
“ÇEVRENİN PARTİSİ OLMAZ, HEPİMİZ AYNI HAVAYI SOLUYORUZ”
MHP’nin hükümet ortağı olduğu dönemde bölgede bulunan termik santral projelerine de geçmişte karşı çıktığını anlatan Doğrudur, kendisinin de MHP yöneticisi olduğu dönemde gerçekleşen eylemlerle ilgili “Siz HADEP’lilerle hareket ediyorsunuz” şeklinde eleştiriler aldıklarını belirterek “Çevreyse bunun dini, dili, ırkı, siyasi partisi olmaz. Çünkü bütün siyasi partililer o çevrede yaşıyor. Hepimiz aynı havayı teneffüs ediyoruz” dedi.
Bekir Öztürk isimli vatandaş, “Ürün diye bir şey kalmaz, kireç tozu hepsini yakar. Zeytin bahçemiz, nar bahçemiz hepsi ölür. Güneyden gelen bir havamız var onu kesecekler. Bizim başka bir geçimimiz yok. Köyümüzü terk edemeyiz” dedi.
Recai Doğrudur isimli vatandaş, “Orada da bir kişi rant sağlayacak burada milyonlarca kişi ölecek. Dürüstlük buysa, siyaset buysa diyecek başka bir şey bulamıyorum. Kolluk kuvvetleri de öyle. Gücü arkasına alıyorlar. Resmen bizi tehdit ediyorlar. Köyün azası olduğum halde resmen bana aba altından sopa gösteriyor. Ben görevliyim burada” dedi.
“MİKROKLİMA İKLİMİ OLAN YERDE TAŞ OCAĞI OLMAZ”
Kızıldere Köyü’nde yaşayan Jeoloji Mühendisi de olan Mehmet Eker isimli vatandaş, “Bizim sahamız etrafı dağlarla çevrili, mikro klima bir iklimi var. Mikro klima iklimi olan ortamda taş ocağı işletmek doğru değildir. Patlatma sonrası havada kalacak olan kristalli tozlar havada kalacak. Ya rüzgar bir yere götürecek ya da uçup oradaki mevcut canlı zarar görecek. Bu kadar basit. Su kaynakları zarar görecek. Çünkü kireç taşları arasında kırıklar bulunur. Patlatma sonrası bunlar açılacak, yeraltı su tablası aşağı inecek. Dolayısıyla bir vakit sonra bu sularımız kaybolur. Burada susuzluk başlar. Burada vatandaşlar zeytin ağaçları ekmiştir. Zeytin Koruma Yasası var. Bunları nasıl yok sayıyorlar anlamıyorum” dedi.
“ZARARI OLUR FAYDASI OLMAZ”
Hacı Deniz isimli vatandaş, “Taş ocağının patlatılacağı yerde az ya da çok herkesin arazisi var. Ürünlere de zara verir, insanlara da zarar verir. Hayvanlara, içme sularına da zararı olur. Yolarımızı da bozar. Zararı olur köyümüze faydası olmaz” dedi.