25 Mayıs 2021 00:35

Müzik Köyü Proje Koordinatörü Aytaç Gökdağ: Değişime katkı sağlayacak bir hayal

Fethiye'de kurulu bulunan Müzik Köyü Proje Koordinatörü Aytaç Gökdağ ile Müzik Köyünü, bugüne kadarki çalışmalarını ve sonrası için planladıklarını konuştuk.


Kaynak: Müzik Köyü Projesi

Paylaş

Hasret Gültekin KOZAN
Kocaeli

Etnomüzikolog Bela Bartok’un “Topraktan kopuk olan müzik, ölmeye mahkumdur. Konservatuvarlarınızı dağlara kurun” sözünü kendine rehber edinen Müzik Köyü, 2015 yılından bu yana dünyanın farklı müzik gelenekleri ile müzik kültürlerini atölye, seminer ve konserlerle dolu programda bir araya getiriyor. Biz de Müzik Köyünün Proje Koordinatörü Aytaç Gökdağ ile Müzik Köyünü, bugüne kadar yaptıklarını ve bundan sonrası için planladıklarını konuştuk. Müzik Köyünün popülizme karşı zıt bir anlayış taşıdığını söyleyen Gökdağ, sadece karşı duruş sergilemekle de kalmadıklarını belirterek, “Bir alternatif öneriyor ve aynı zamanda alternatif olarak kendini geliştirmeyi sürdürüyoruz” dedi.

‘YAŞADIĞIMIZ RAHATSIZLIK MOTİVASYONUMUZ OLDU’

Müzik Köyü’nden bahseder misiniz biraz? Ne zaman, nasıl hayata geçti?

Projenin kuruluşu 2015 ağustosuna denk geliyor. 2015’ten öncesi de var kuşkusuz. Ekip üyelerinin deneyimleri, beslendikleri kaynakları düşünecek olursak, birbirini bulmazdan evvel birbirini tanımaksızın birbirine benzeyen şeyler yapan bu ekibin üyelerinin yollarının kesişmesi 2015’e dayanıyor. Genel Sanat Yönetmenimiz Mehmet Günay, şu an Ağrı’da müzik öğretmeni. Bir araya gelmeden evvel o, ağırlıklı olarak Çukurova bölgesi geleneksel müziğiyle ilgili araştırmalar yaparken ben de tamamen kendimi iyi hissettiğim bir şey olduğu için, halen yaşamımı sürdürdüğüm Fethiye ve çevresindeki köylerde yerel müzisyenlerle buluşuyor; onlarla vakit geçiriyordum.

2015’te tanışmamız sonrasında bazı bağımsız konserler gerçekleştirdik, hiçbir yerel yönetimin desteği olmaksızın ya da sponsorsuz diyelim. Buna bizi iten biraz da Anadolu’nun dört bir yanında kültür-sanat adına çok yanlış şeylerin yapıldığını düşünmemiz idi. Pandemi öncesine kadar hiç de fena sayılmayacak bütçelerle, Anadolu insanının gerçekliğiyle hiç örtüşmeyen birçok proje hayata geçiriliyordu. Bundan rahatsızlık duymamak mümkün değildi bizim için.

Hissettiğimiz bu rahatsızlık aslında motivasyonumuzu belirledi diyebilirim başlangıçta. Örneğin Kayaköy’de 20’nin üzerinde yerel müzisyeni bir araya getirdiğimiz, sahnesi traktör römorku olan bir konser gerçekleştirmiştik. Ve aldığımız tepkiler son derece etkileyiciydi. Öyle ki konsere yerli-yabancı yüzlerce izleyici katılmış hatta civar köylerden tarlalarındaki işlerinden çıkıp gelen köylüler de olmuştu. O dönem gerçekleştirdiğimiz bu küçük, bağımsız organizasyonların başarısının getirdiği motivasyonla 2015 ağustosunda Fethiye’ de Müzik Köyü’ nü kurduk.

2016’da aramıza Ankara’dan Damla katıldı ve çekirdek kadromuz üç kişiye çıktı. Çekirdek kadromuz aramıza yeni katılacak arkadaşlarla biraz daha genişleyecek önümüzdeki günlerde.

ALİ ULUTAŞ’LA STELİOS PETRAKİS’İ BULUŞTURDULAR

Geride bıraktığınız yıllara dönüp baktığınız zaman gördüklerinizi kısaca özetlemek isteseniz neler söylersiniz?

Bugüne kadar bir 15 Temmuz bir de küresel pandemi sıkıştırdı Müzik Köyü’nü. Buna rağmen Anadolu’nun dört bir yanından, dünyanın farklı bölgelerinden çok önemli, değerli müzisyenleri müzikseverlerle buluşturduk.

Geride bıraktığımız yıllarda Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, İspanya, Fransa, Makedonya, Almanya, Suriye, ABD, İran, İngiltere gibi ülkelerden değerli müzisyenler, akademisyenler ya da yerel müzisyenlerin müzikseverlerle buluşma yeri oldu Müzik Köyü. Farklı müzik geleneklerinin bir araya geldiği, karşılıklı etkileşime dayalı kimliğiyle kimi kaybolmaya yüz tutmuş onlarca farklı dilde şarkılar, ezgiler söylendi Müzik Köyünde hep bir ağızdan.

Kolay kolay yan yana gelemeyecek müzisyenlerin bir araya gelişine tanıklık ettik. Üçtellinin yaşayan ustaları Osman Kırca’nın Usta Müzisyen Erkan Oğur ile; yine bir diğer üçtellinin yaşayan ustası Ali Ulutaş’ın Giritli usta Müzisyen Stelios Petrakis ile yan yana gelmesi, birlikte çalması hatta atışmaları halen hafızamızdaki yerini tazelikle koruyor.

Müzik Köyü, bunlar gibi birçok karşılaşmanın adresi olmasının yanında gerek Türkiye gerek yurt dışından binlerce müziksevere ev sahipliği yaptı. Farklı yerlerden, farklı düşüncelere sahip, farklı aidiyet duyguları içinde farklı kimlikte pek çok müzikseverin farklılıklarını kapıda bırakıp içeri girdiği bir köy olma çizgisini korudu Müzik Köyü. Kendini 28 Şubat mağduru olarak tanımlayan biriyle KHK mağduru birinin de yan yana gelerek paylaşımda bulunduğu yer oldu, Güney Koreli, Avusturyalı, Türk, Kürt, Arap, Hintli, Yunan müzikseverlerin de yan yana geldiği, atölye ve seminerlere katıldığı bir köy oldu Müzik Köyü…

‘POPÜLİST OLMAYAN PROJELERİN DESTEK BULMASI ZORLAŞTI’

Pandemi Müzik Köyü’nü nasıl etkiledi? Bundan sonra neler yapmayı hedefliyorsunuz? Nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Küresel salgın toplumun her kesimini, tüm dünyayı etkilediği gibi Müzik Köyü’nü de etkiledi tabii. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da yaz dönemi çalışmalarımızı yüz yüze gerçekleştiremeyeceğiz. Pandeminin yarattığı belirsizlikler halen sürüyor ve Müzik Köyü de imkanları son derece kısıtlı bir oluşum. Bu nedenle her türlü riskin fazla olduğu bu ortamda yüz yüze gerçekleştirilecek bir programı açıklamayı doğru bulmadık.

Pandemi süresince Müzik Köyünün de kayıpları oldu. Ekipten yakınlarını kaybeden arkadaşlarımız, hocalarımız oldu. Bunlar doğal olarak etkiliyor pek çok bakımdan. Ancak bir yandan da yılın tamamında sabit bir yeri olan, toplumsal değişime yıl boyunca gerçekleştireceği çalışmalarla katkı sağlamak isteyen bir müzik köyü hayalimiz var ve bunun için gerek düşünsel gerek aksiyonel bir çalışma içerisindeyiz.

Gerçekleştirmeyi hayal ettiğimiz çok proje var Müzik Köyü etrafında ancak bunun için önce pandeminin sona ermesi hem de kolaylaştırıcı bazı destekler bulmamız gerekli. Bugün popülist anlayışla hareket edilmeyen kültür-sanat aksiyonlarının destek bulması giderek zorlaşmaya başladı. Bu bağlamda belki de işimizin çok kolay olmadığını söyleyebiliriz ama inat, tutku ve cesaretle şehirlerin, merkezin gürültüsü, hayatın gürültüsü arasında kendini ifade etmekte zorlanan seslerin yankılanmaya devam ettiği müzik köyü için çalışmaya devam ediyoruz.

ÜÇTELLİNİN YAŞAYAN ÜÇ BÜYÜK USTASI ALBÜMDE BULUŞTU

Müzik Köyü’nü 2015’ten bu yana Fethiye’de gerçekleştiriyorsunuz ama sabit bir yeri de yok anlaşıldığı kadarıyla, hele de günümüz pandemi koşullarında… Köyün dışında neler yapıldı?

Müzik Köyü sabit bir yeri ve geniş imkanları olmayan ama bir tür dayanışmayla ve inatla sürdürdüğümüz bir düş aslında. Fethiye dışında çeşitli konserler, dinletiler, söyleşiler gerçekleştirdik. 2015-2016 döneminde ODTÜ, İTÜ, İstanbul Üniversitesinde öğrencilerle bir araya geldik. Hem köyü anlattık hem de dinletiler gerçekleştirdik. Daha sonraki dönemde İstanbul, Mersin, Samsun, İzmir gibi şehirlerde çeşitli üniversitelerde müzikseverlerle buluştuk. Bunun yanı sıra İstanbul’da iki farklı turne gerçekleştirerek Müzik Köyünün yaz döneminde gerçekleştirdiği çalışmalarda yer alan müzisyenlerin katılımıyla konserler yaptık. Yurt dışında Güney Kore’de 1 hafta süren bir turne gerçekleştirerek üçtelli adlı Yörük enstrümanını ilk kez Uzak Asya’ ya hem de bu çalgının yaşayan en usta icracıları ile birlikte götürdük. Orada gerek ustalarımız Ali Ulutaş ve Osman Kırca’ya gerek üçtelliye olan ilgi hakikaten inanılmazdı.

Bu 7 yıla sığdırdığımız çalışmalarımızdan biri de bir albüm oldu: “Anadolu’dan Üçtelli Ezgiler” Bu albüm, kadim Yörük çalgısı üçtellinin yaşayan üç büyük ustası ve aynı zamanda Müzik Köyü Genel Sanat Yönetmeni olan genç Müzisyen Mehmet Günay Eser’in bir araya geldiği adeta arkeolojik bir değer taşıdığına inandığımız bir albüm. Yusuf İhsan Bodur, Osman Kırca ve Ali Ulutaş’ın kulak hafızasına yer etmiş geleneksel eserlerin yanı sıra Mehmet Günay’ın bazı bestelerinin de albümde yer almış olması bence ayrı bir önem taşıyor. Bu albümün lansman konserini ilk olarak Güney Kore’de iki ayrı şehirde gerçekleştirdik. Ancak destek veren olmadığı için halen ülkemizde bu albümün konserini ne yazık ki yapamadık.

Toplumsal değişime “müzik” ile olumlu bir katkı sağlayacağına inanan ekip olarak 2016 aralık ayında Fethiye’ de ayrıca bir festival gerçekleştirdik. Festival kapsamında 48 saatte Fethiye’nin farklı kesimlerine müzik geleneklerini yine atölye, dinleti, söyleşi, konserlerle taşıdık. O festival kapsamında köy okulu öğrencileriyle, yetiştirme yurdundaki gençlerle, engelli çocuklarla atölyeler yaptık. Kent merkezindeki köylü pazarında mobil konser verdik.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Müzik Köyü ekibi olarak, merkezin tahakkümünün taşranın dahi her santimetrekaresinde en baskın şekilde hissedildiği, derelerin HES’lere, kıyıların betona yenik düştüğü, sebze ve meyvelerin  zehirlendiği, pıtrak otu gibi çoğalan zincir marketlerin köylere şubeler açtığı, ambalaj içerisinde bazlama ve gözleme sattığı, insanların binlerce yıllık yaşam pratiklerinin sonucu olan kültür ögelerinin poplaştırılarak satışa hazır ambalajlara konduğu günümüzde, doğanın müziğinin, yerelin, sadeliğin hak ettiği değeri bulması için ünlü Macar Besteci-Etnomüzikolog Bela Bartok’un şu sözleriyle sesleniyoruz müzikseverlere: “Topraktan kopuk olan müzik, ölmeye mahkumdur. Konservatuvarlarınızı dağlara kurun!”

ÖNCEKİ HABER

Türkdoğan'dan Mehmet Ağar uyarısı: Acilen tutuklanmalı, kaçabilir

SONRAKİ HABER

Bildirici: Bunu kendilerine nasıl açıkladıklarını merak ediyorum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa