Ankara JİTEM davası | Adalet faili meçhul olmasın!
Faili meçhuller tekrar gündeme gelirken, babası Av. Yusuf Ekinci’nin öldürüldüğü JİTEM Ankara dosyası ile ilgili konuşan Av. Sertaç Ekinci cezasızlık politikasına dikkat çekti.
Fotoğraf: DHA
Birkan BULUT
Ankara
Türkiye’nin Sedat Peker’in ‘90’lardan bugüne mafya-devlet içerisindeki cinayet, uyuşturucu ticareti ve şantaj-tehdit ilişkilerine dair itiraflarını tartıştığı günlerde, JİTEM Ankara davasının yeniden başlaması gündeme geldi. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin hafta sonu öğrenilen 5 Nisan tarihli gerekçeli kararıyla, Ankara’da 1993-96 yılları arasında Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın da aralarında olduğu 18 kişinin öldürülmesiyle ilgili görülen JİTEM Ankara davasında, ESKİ İÇİŞLERİ Bakanı Mehmet Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, Korkut Eken ve Ayhan Çarkın’ın arasında bulunduğu 19 kişinin beraat kararı bozuldu. Babası Avukat Yusuf Ekinci’nin de öldürüldüğü JİTEM Ankara dosyasına ilişkin sorularımızı yanıtlayan Avukat Sertaç Ekinci, JİTEM davalarındaki cezasızlığı devlet politikası olarak nitelendirdi. Davanın 3 yıl sonra zaman aşımına uğramaması uyarısında bulunan Ekinci, bu cinayetlerin insanlığa karşı suç olarak yargılanması talebinde ısrarcı olacaklarını anlattı.
“İstinaf mahkemesinde kararın bozulmasını bekliyor muydunuz?” diye sorduğumuzda Avukat Ekinci, “Yerel mahkemenin hem soruşturma hem kovuşturmada usul eksikleri vardı. 18 kişinin öldürüldüğü bir davada sanıkların duruşmalardan vareste tutulması, talep edilen çoğu delilin dosyaya intikal etmemesi gibi birçok gerekçeyle kararın bozulmasını talep etmiştik. Dosyanın siyasi niteliği nedeniyle kararın siyasal gelişmelere bağlı olarak değişeceğini düşünüyorduk. Ancak hukuki olarak bozulması gereken bir karardı” dedi.
JİTEM DAVASINDA NELER YAŞANDI?
JİTEM Ankara davasında yaşananları anlatan Ekinci, Ayhan Çarkın’ın itiraflarının ardından yapılan keşiflerle gösterdiği yerleri çok az hata payıyla bildiğini söyledi. Ekinci, “Cinayetin bilinmesi mümkün olmayan hususlarını da anlattı. Sadece Ayhan Çarkın’ın itirafları değil, bu sanıkların Susurluk’ta yasa dışı örgüt oluşturmaktan yargılanıp, hüküm giydiği mahkeme kararları var. Yasa dışı bir örgüt varsa bunun eylemi de olacaktır. Tüm bunlara rağmen duruşma salonuna dahi getirmiyorsunuz. Mehmet Ağar için özel duruşma açıldı. Mahkemede hakim sadece ‘Bilginiz var mı’ diye sordu. Taleplerin sonucunda SEGBİS ile ifadesi alındı. Diğer sanıklara da sorulan sorular ‘Bilginiz var mı’nın ötesine geçmedi. Ceza yargılamasında makul şüphe diye bir şey vardır. Bu kişiler yasa dışı teşekkülden hüküm giymiş, sadece özel harekat dairesinde bulunan UZİ silahlar ve mavi çekirdekli mermilerle cinayetler işlenmiş, Susurluk Meclis Araştırma Komisyonunun belgeleri var, Kutlu Savaş’ın raporu var, Korkut Eken’in iade etmediği silahlar var... Makul şüphe nedeniyle tutuklama kararı yargılamanın parçasıdır. Bu şekilde rahat bırakırsanız yanıt vermezler. Tutuklanmamaları, duruşmalardan vareste tutulmaları dosyanın ilerlemesine engel oldu.” diye konuştu.
"DOKUNULMAZLIK ZIRHI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORLAR"
JİTEM’in dava konusu olduğu birçok dosya beraat kararlarıyla sonuçlandı. Mafya Sedat Peker’in itiraflarıyla gündeme gelen mafya-devlet ilişkilerinde de aynı isimlerin başrolde göründüğünü konuştuğumuzda cezasızlığa dikkat çeken Ekinci, devletin bir dönem yoğun olarak yaptığı ve hiçbir zaman bırakamadığı hukuk dışı uygulamaların devletin meşruiyetini ortadan kaldırdığını söyledi. Ekinci, bu pratikleri uygulayanların arkalarında dokunulmazlık zırhı olduğunu düşündüğünü dile getirdi.
"ADIM ATMAMA DEVLET POLİTİKASI"
’90’lı yıllarda Kürt sorununda kullanılan paramiliter güçlerin bugünkü konumunu nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda, Ekinci şöyle yanıt verdi: “Kürt sorunu dosyamız açısından devlet, sadece güvenlikçi, hukukun dışına çıkan politikalarıyla sorunu çözme mantığıyla işlenen cinayetlerde karşımıza çıkıyor. Keşke bu cinayetler Kürt sorununun çözümü olsaydı. O zaman yıllarca gençlerin ölümüne neden olmazdı. İnsanların öldürülmesi bir işe yarasaydı; devlet açısından mantığı olurdu. Ancak gelinen aşamada Kürt sorunu bitmedi, daha da dallanıp budaklandı. ’90’lı yıllarda işlenen cinayetler kriminal bir olay değil. Kötü niyetli birkaç kişinin işlediği olaylar değil. Devletin siyasal yaklaşımının sonucudur. Sadece dava içerisindeki cinayetler değil, binlerce cinayet aydınlatılmamış durumda. Bu kadar adım atmamak artık devlet politikasıdır. Kendilerince vatanperver duygularla işledikleri cinayetler olarak nitelendirmek mümkün değil. Bu hukuk dışına çıkan bir devletin politikası. Böyle hukuk dışına çıkmak sorunu ortadan kaldırmıyor, daha da çözümsüz hale getiriyor. Gelinen noktada bütün toplum bir mafya liderinin ağzından çıkacak iki kelimeye bakıyor.”
"İNSANLIĞA KARŞI SUÇTAN YARGILANMALILAR"
İstinaf mahkemesinin JİTEM Ankara davasında beraat kararını bozmasının ardından ne yapacaklarını sorduğumuzda Ekinci, mahkemenin bozma gerekçeleri arasında kendi taleplerinin de olduğunu söyledi. Bu tip dosyaların siyasal ortamla dolaysız bağı olduğunu belirten Ekinci, “Siyasal konjonktüre göre davanın seyri değişiyor. Ancak biz bu dosyadaki cinayetlerin Kürt sorunuyla bağı nedeniyle Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesine göre insanlığa karşı suç olarak değerlendirilmesini istiyoruz. İnsanlığa karşı suçtan bir iddianame düzenlenseydi, zaman aşımı gibi bir sıkıntımız olmayacaktı. 30 yıllık bir zaman aşımı süresi 2024 yılında sona erecek. Ek bir iddianame tanzim edilerek insanlığa karşı suç yargılaması mümkün olabilir. Bunu talep etmeye devam edeceğiz” dedi.